| Konu: | Çocuk Nafakası ve Diğer Aile Nafaka Türlerinin Uluslararası Tahsiline İlişkin Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 25.04.2016 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; 281 sıra sayılı Çocuk Nafakası ve Diğer Aile Nafaka Türlerinin Uluslararası Tahsiline İlişkin Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'yla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, aile, toplumun huzurunu ve güvenini tesis eden en değerli kurumdur. Ailenin, muhabbet ve merhametten beslenen sağlam temeller üzerinde yükselmesi, dengeli ve sağlıklı bir ilişki ağına sahip olması, sadece bireyin değil, bir neslin güvencesi anlamına gelmektedir.
Değişimin bunaltan bir hızla yaşandığı günümüzde, toplumun yapı taşı olan ailenin ciddi sorunlarla başa çıkmak zorunda kaldığı önemli bir gerçektir. Sadece ebeveynler değil, çocuklar, gençler, hatta dede ve nineler, hayatın akışı içerisinde aile sorunlarıyla baş başa kalarak yıpranmaktadır. Yüce Allah, Nisa suresi 35'inci ayetikerimesinde şöyle buyuruyor: "Eğer eşlerin arasının açılıp birbirinden ayrılacaklarından endişe ederseniz, bu takdirde, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden de bir hakem tayin edin. İki taraf da işi düzeltmek dilerse Allah, aralarını bulur ve onları uyuşmaya muvaffak eder. Şüphesiz, Allah, her şeyi hakkıyla bilendir ve her şeyden hakkıyla haberdar olandır."
Nitekim, eski Türklerde de aile müessesesi toplumsal yaşamda önemli bir yer tutmuş, Türk sosyal hayatı, aile ve akrabalık bağları üzerine kurulmuştur. Türk aile yapısı, binlerce yıl, varlıkta ve yoklukta birlik ve dayanışma içinde yaşamıştır. Türk kadını da en az erkekler kadar kıymetli görülmüş, gerek aile içerisinde gerek devlet yönetiminde önemli görevler üstlenmiştir. Tıpkı erkeği gibi ata binen, silah kullanan, avcılık yapan Türk kadını, kuvvet, tahammül, gayret, azim ve cesaret bakımından erkeğin evdeşi ve gerçekten eşi olmuştur.
Türk aile yapısının ve Türk kadınının önemi, her savaşta bir kez daha anlaşılmış, Türk milleti, son olarak Kurtuluş Savaşı'nda, kadın, erkek, yaşlı, çocuk demeden cepheye koşmuş ve toplumsal dayanışmasıyla kahramanlık ruhunu bütün dünyaya bir kez daha göstermiştir.
Görüldüğü üzere, gerek yüce dinimiz İslam'da gerek Türk örf ve âdetlerinde aile kurumu önemli bir yere sahiptir. Dinimiz İslam ile Türk örf ve âdetlerinde bu derece önemli yere sahip olan aile birliğinin hukukumuzda ve yaşantımızda da aynı derecede ehemmiyeti kuşkusuzdur.
Sayın milletvekilleri, üzerinde görüşmelerini gerçekleştirdiğimiz Çocuk Nafakası ve Diğer Aile Nafaka Türlerinin Uluslararası Tahsiline İlişkin Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın kaynağı olan uluslararası sözleşme, 5-23 Kasım 2007 tarihleri arasında düzenlenen 21. Lahey Uluslararası Özel Hukuk Konferansı sırasında imzaya açılmıştır. Son zamanlarda Genel Kurulda görüştüğümüz tüm kanunlarda olduğu gibi bu kanun tasarısının kaynağı da ne yazık ki vize serbestisi diyaloğu, Sayın Başbakanın deyimiyle Kayseri pazarlığıdır. 2007 yılında imzaya açılan uluslararası sözleşmeye ilişkin kanun tasarısının ancak 2016 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelebilmesinin iktidar için hızlı bir çalışma olduğu kuşkusuzdur.
Değerli milletvekilleri, elbette çocuklara ilişkin, aile yapısına ilişkin veya aile yapısının dağılması sonrası bireylerin hayatının devamını sağlayan nafaka müessesesine ilişkin her türlü olumlu kanun tasarılarını ve uluslararası sözleşmeleri görüşelim. Ancak şu hususun altını önemle çizmek isterim ki bu konularda Türk milleti bizden, Genel Kurula alelacele getirilen kanun tasarılarının gereğince tartışılmadan kabul edilmesini değil, aile yapısının devamını sağlayacak uygulamalar yapmayı, boşanmış ailelerin çocuklarını korumayı ve bu hususta gereken kanuni düzenlemeleri gerçekleştirmemizi beklemektedir.
Türkiye İstatistik Kurumunun resmî verilerine göre 2015 yılında toplam 131.830 boşanma gerçekleşmiş ve bu boşanmayla sonuçlanan evliliklerden 13.073 tanesi sadece bir yıl, 4.814 tanesi ise bir yıldan daha az sürmüştür. Diğer yandan, bu evliliklerin 103 tanesi zina, 38 tanesi cana kastetme ve kötü muamele, 35 tanesi cürüm ve haysiyetsizlik, 210 tanesi terk etme, 57 tanesi akıl hastalığı, tam 128.152 tanesi ise şiddetli geçimsizlik nedeniyle sona ermiştir. Bu noktada şiddetli geçimsizlik nedeniyle meydana gelen boşanmaların sayısındaki bu olağanüstü yükseklik dikkatimizden kaçmamalı, bu boşanmaların arkasına gizlenmiş kötü ekonomik koşullar, aldatma ve kötü muameleye bağlı nedenler görmezden gelinmemelidir. Bu hâliyle geçimsizlik, hayatımızın her alanında karşımıza çıkmaktadır. Ekonomik geçimsizlik, aile içi geçimsizlik, bireyler arası geçimsizlik gibi sorunlar ne yazık ki çağımızın çözüm bekleyen en büyük meselelerinden birisi hâline gelmiştir.
Ayrıca, seçim bölgem olan Afyonkarahisar'da da 2015 yılında 981 çift boşanmıştır. Afyonkarahisar, boşanma sayısı en yüksek olan iller arasında ne yazık ki Türkiye genelinde 25'inci il durumundadır. Görüleceği üzere Türkiye'nin bir yıllık boşanma tablosu içler acısı bir hâldedir.
Sayın milletvekilleri, bir toplumda aile bütünlüğünün yapısı, o toplumu oluşturan değerler bütünüyle doğru orantılıdır. Yani toplum içerisinde yolunda gitmeyen bir şeyler varsa muhakkak bu eksiklik aile yapısına da yansıyacaktır. Domino taşlarının sırasıyla yıkılmasına benzeyen bu sistem, ne yazık ki ülkemizde aile yapılarımızda da ortaya çıkmakta, toplumsal yaşamımızda büyük sorunlara neden olmaktadır.
Biraz önce verdiğim rakamlar haricinde şimdi sizlere yıllar içerisinde boşanma sayılarındaki artışa ilişkin çarpıcı rakamları da sunmak istiyorum.
Ülkemiz genelinde 2001 yılında 91.994 olan boşanma sayısı, 2002 yılında -küsuratları atlayarak ifade edeyim- 95 bin, 2008 yılında 99 bin, 2009 yılında 114 bin, 2011 yılında 120 bin, 2015 yılında 132 bine yükselmiştir. Görüleceği üzere ülkemizdeki boşanma sayılarında 2002 yılından itibaren ciddi derecede artışlar görülmektedir. Bu artışların nedeniyse elbette açık ve nettir. Tam da burada biraz önce ifade ettiğim domino etkisi ortaya çıkmaktadır. Çünkü ülkemizdeki ekonomik sıkıntılar başta olmak üzere, işsizlik, eğitim sisteminde izlenen yanlış politikalar, toplumsal tedirginlikler, adalete güvensizlik ve terör gibi unsurlar aile yapımızı doğrudan etkilemektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, tabii ki bu boşanmalar sonucunda en çok mağduriyet, muhakkak Türk milletinin geleceği olan çocuklarımız bakımından gerçekleşmektedir. Çocuklarımız nafaka almak değil, ailesiyle birlikte bir ömür mutlu ve mesut bir şekilde yaşamak istemektedir. Çocuk nafakası ve diğer aile nafaka türleri, elbette ki dağılmış bir ailenin her bir bireyi için önemlidir ancak hastaya kefen biçmek yerine hastayı hayatta tutmak birinci vazifemiz olmalıdır. Ayrıca, ülkemizde meydana gelen boşanma sayılarındaki ciddi artışlar ve nafaka mağduriyetleri, çocuk işçi sayılarının, evsiz çocuk sayılarının, evden kaçan ve suça sürüklenen çocuk sayılarının artmasına da neden olmaktadır. Bu hususlara ilave olarak çocuklarımızın madde bağımlısı olması da yıkılan yuvaların doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Son olarak, öncelikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının, deyim yerindeyse, vakıf avukatlığı yerine sadece kendi işini yapmasını tavsiye eder, izah ettiğimiz tüm bu sorunların çözümü için Hükûmetin acilen bir girişimde bulunması gerektiğinin önemini vurgulamak isterim. AKP Hükûmeti, ülkemizdeki ekonomik, sosyal, eğitimsel ve işsizlik sorunlarını çözmediği müddetçe boşanmaların sayısı artmaya devam edecek ve bundan dolayı da mağduriyet yaşayan çocukların sayıları da artacaktır.
Yine, önemli olan diğer bir husus ise Hükûmetin, şehit çocuklarını siyasi gayelerle futbol statlarında kullanması yerine özel bir koruma ve destekleme paketi hazırlaması hususundadır.
Gazi Meclisi saygılarımla selamlarken konuşmama Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözleriyle son vermek istiyorum: "Çocuklar, geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir."
Bu düşüncelerle, bir kere daha hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)