| Konu: | Velayet Sorumluluğu ve Çocukların Korunması Hakkında Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz ve İşbirliğine Dair Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısına münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 25.04.2016 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 280 sıra sayılı Velayet Sorumluluğu ve Çocukların Korunması Hakkında Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz ve İşbirliğine Dair Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, tabii, uluslararası nitelikte olan bu sözleşmelerin kabulü, bunların onaylanması, şeklen Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde ve Avrupa müfredatına uygun olan bu sözleşmenin imzalanması veya kabul edilmesi çocuk hakları bakımından önemli bir gelişme ama tabii sadece bu sözleşmenin imzalanması veya bu sözleşmeye taraf olmak yetmiyor çünkü öncelikle, uluslararası bir nitelikte olan bu sözleşmenin ötesinde, ülkemizin içinde bulunduğu koşullar ve ülke mevzuatımız açısından çocukların içinde bulunduğu durum aslında içler acısı.
Bakın, Türkiye, bunun gibi, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni de imzalamış ama bu sözleşmeyi imzalarken -tıpkı benzer uluslararası sözleşmelerdeki gibi- temel insan hakları veya siyasal haklara ilişkin sözleşmeleri imzalarken hep çekincelerle bu sözleşmeler imzalanır. Çekincelerin temelinde yatan şey, aslında Türkiye'de maalesef Kürt sorununun henüz çözülememiş olmasından kaynaklı. Çünkü, imzalanan her sözleşmede karşısına Kürtlerle ilgili veya Kürtlerin temel haklarına ilişkin sorunlar çıkacağından buna yönelik tüm maddelere çekinceler konulur. Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde de birçok çekince olmakla beraber özellikle ifade özgürlüğü, kendi kültürünü yaşatma ve kendi ana dilinde eğitim haklarına ilişkin 17, 29 ve 30'uncu maddelere çekince konulmuş gözüküyor.
Tabii, bunun yanında, bugün uygulamada maalesef çocukların hakları... Çocukların yaşama hakkı, eğitim, sağlık hakkı gibi haklardan Türkiye'de çocuklar ciddi anlamda mağdur durumda bulunmaktadır. Mesela, sokağa çıkma yasakları başladığından beri, bu sokağa çıkma yasaklarının salt uygulandığı ve abluka altındaki il ve ilçelerde bugüne kadar katledilen çocuk sayısı 103 civarında.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Terörist onlar, terörist.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Devletin temel yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle ortaya çıkan yaşam hakkı ihlallerinin yanı sıra toplumsal olaylarda birçok çocuk ağır suçlamalarla tutuklanmakta, karakollarda, sokaklarda, cezaevlerinde kolluk güçleri tarafından şiddete maruz bırakılmaktadır. Çocukların yaşam, barınma, sağlık ve eğitim hakları hususunda devlet üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemiş ve çocuklar unutulmuştur. Bu da göstermektedir ki uluslararası sözleşmelere taraf olmak, çocuklara haklar tanımak sadece kâğıt üzerinde kalmaktadır. Her yeni yasal düzenlemeyle çocukların maruz kaldığı sorunlar dile getirilip bunlara birtakım çözüm önerileri getirilmekte ise de sorunların azalması yerine her geçen gün çocukların yaşadığı sorunlar artmaktadır.
Kamu görevlilerinin faili olduğu birçok çocuk ölümü cezasız kalmakta, failleri âdeta sistematik bir şekilde ödüllendirilip serbest bırakılmaktadır. Bunun en acı örneği, geçmişte, Uğur Kaymaz, Medeni Yıldırım davasında ve Roboski'de katledilen 17 çocuğun davasında görülmüştür. Kamu görevlilerinin çocuklara yönelik işlediği suçların cezasız kalması kamuoyunda "Faili kamu görevlisiyse fail cezasız kalacaktır veya ceza yoktur." kanaati oluşturmaktadır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bütün bunlara ilişkin pek çok veri var. Mesela, son olarak Gündem Çocuk Derneğinin yayımladığı bir raporda genel olarak Türkiye'de çocuklara yönelik, devletin negatif sorumluluğundan kaynaklanan, negatif görevlerini yerine getirmemesinden kaynaklanan istatistikler var. Örneğin, bu rapora göre 2005 yılı içinde yargısız infaz sayısı 61, silahlı çatışmada 1, çatışma atıkları, askerî mühimmat ve mayın gibi nedenlerle ölen çocuk sayısı 5.
Yine, kamu görevlilerinin ihmali sebebiyle yaşam hakkı ihlalleri var. Mesela, eğitim hizmeti alırken 15 çocuk, sağlık hizmeti alırken 11 çocuk, barınma hizmeti alırken 8 çocuk, kapatılma veya alıkonulma yerlerinde 1 çocuk, sokakta 1 çocuk; toplamda 103 çocuk; 2015 yılı içinde devletin negatif görevlerini yerine getirmemesinden kaynaklı çocuk kayıpları söz konusu.
Aynı şekilde devletin bir de pozitif görevlerini yerine getirmemesinden kaynaklı raporda yer alan bilgiler var; mesela, intihar ve bombalı saldırılar sonucu 6 kayıp, nefret cinayetlerinde 1 kayıp.
Yine, ev içi şiddette 18 çocuk kaybı, akran şiddetinden 8 çocuk, çocuk cinayeti olarak 16 çocuk, çocuk evliliklerinden kaynaklı 4 çocuk, uyuşturucu kullanımından 4 çocuk, intihar kaynaklı 35 çocuk, bireysel silahlanma kaynaklı 30.
Yine, ihmal sonucunda yaşanan hak ihlalleri var. Mesela, trafik kazalarında 186 çocuk, bisiklet kazalarında 17 çocuk, ev içi fiziksel güvenlik ve ev kazalarından kaynaklı 62 çocuk, yangınlar nedeniyle 24 çocuk, zehirlenmelerden 20, elektrik ve yüksek gerilim çarpmalarından 7 çocuk, kentsel ve kırsal açık alandaki olaylardan 142 çocuk, iş yeri ölümlerinden 55 çocuk, iş yeri kazalarından 10 çocuk, afetlerden 4 çocuk, mülteci çocuk geçişi yapılırken -bu daha çok Suriye'den geçenler- 59 çocuk, mülteci çocuk işçi ölümleri 11, mülteci çocuk barınma merkezlerinde 6 ve diğer nedenlerle 26, bir de ayrıca Türkiye'de yabancı ölen çocuk sayısı 6 ve toplamda 875 kayıp söz konusu.
Bu istatistiklerde izah ettiğimiz veriler devletin negatif veya pozitif sorumluluğunu yerine getirmemesinden kaynaklı ölümler yani adli vakalardan veya sair kazalardan kaynaklanan çocuk ölümlerini ayrı tutuyoruz.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, sadece yasaların Mecliste onaylanması veya salt vize serbestisi kaygısıyla... Mesela 1995 yılında imzalanan bu önümüze gelen sözleşme, 2002'den bu tarafa iktidarda olan AKP Hükûmeti tarafından nedense bu Meclise getirilmiyor. Toplam on dört yıldır iktidarda. On dört yıl boyunca bu yasa aslında imzalanmış, uluslararası devletlerce uygulamaya geçirilmiş ama yirmi yılı aşkın bir süredir Meclis huzuruna getirilmiyor ama son işte hazirana iki ay kala apar topar salt vize serbestisi kaygısıyla, buna yetiştirelim kaygısıyla tartışılmadan -gerekli samimiyet ve inançla getirilmiyor- şeklî bir görev, Avrupa Birliğine karşı diplomatik bir avantaj elde etme kaygısıyla getirilen bu yasa dileriz, umarız salt bu saikle getirilmiş olmasın, pratikte, uygulamada da, buna uygun iş mevzuatımızda da var olan yasalar hayata geçirilsin, tatbik edilsin ve çocukların uluslararası boyuttaki koruması ülke içinde de gerçekleşmiş olsun diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)