| Konu: | Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 22.04.2016 |
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum. İki konuşmam arasında 3 şehidimiz var; şehitlerimize yüce Allah'tan rahmet, tüm milletimize de başsağlığı diliyorum.
278 sıra sayılı "Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı'nın 33'üncü maddesine dair önergemiz üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Kanun tasarısının 33'üncü maddesi, Türk yargısı tarafından verilen mahkûmiyet kararlarının yabancı devletler tarafından infaz edilmesinin sonuçlarını belirlemektedir.
Kanun tasarısının tamamında, yabancı devletlerde üstü kapalı bir şekilde desteklenerek barındırılan terör suçlularının Türkiye'ye iadesine ya da bunların o devletlerde barınmalarının engellenmesine ilişkin ek bir düzenleme bulunmadığı gibi, âdeta suçlunun faydasına olacak şekilde cezasını kendisine uygun bir yerde çekmesini sağlayacak ifadeler yer almaktadır. Diğer yandan, kanun tasarısının her noktasında nakil ve infaz işlemleri sırasında meydana gelebilecek tüm özel durumlarla ilgili olarak merkezî makama yani Adalet Bakanına yetkiler verilmektedir.
Sayın milletvekilleri, üzülerek ifade ediyorum ki Oslo'da "koordinatör ülke temsilcisi" adı altındaki yabancı misyon şeflerinin moderatörlüğünde, PKK'nın sözde yöneticileri Sabri Ok ve Mustafa Karasu'ya, "Size gerekli anlayışı göstermeyen vali ve emniyet müdürlerini bize bildirin, biz gerekeni yaparız." diyen bir iktidara uluslararası adlî iş birliği sırasında nakil ve infaz noktalarında meydana gelebilecek özel durumlarda güvenmekte zorlanıyoruz.
Yine, üzülerek ifade etmeliyim ki teröristleri Habur'da çadır mahkemeleri kurarak karşılayan, teröristler rahatsız olmasın diye çadır mahkemelerindeki Atatürk portrelerini indiren, teröristlerin "Pişman değiliz, aldığımız emir üzerine buraya geldik." şeklindeki ifadelerine rağmen, "Pişmansınız, pişmansınız!" diyerek teröristlerin pişmanlık yasasından yararlandırılmasını sağlayan bir iktidara uluslararası nakil ve infaz konularındaki özel durumlarda güvenmekte zorlanıyoruz.
17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarını bir gecede kapatan, bu sırada hâkimleri, savcıları, Emniyet yetkililerini görevden almaktan ya da görev yerini değiştirmekten çekinmeyen, daha sonra da Sayın Cumhurbaşkanının ifadesiyle adaletin yerini bulmasını sağlayan rüşvetçileri ve önüne yatanları hapisten kurtarıp paralarının faiziyle birlikte iadesini sağlayan bir hükûmete, bakanları maaş bağlayan ve bahşişlerini önden veren bir iktidarın cezasını en ağır şartlar altında çekmesini sağlayacak tedbirler alacağını düşünmekte zorlanıyoruz.
Başbakanlık makamı üzerinden "Bu davanın savcısıyız." açıklamalarıyla sahiplenilen ve dün Yargıtay tarafından bozulan Ergenekon davasındaki hukuksuzlukların sorumlusu olan, insanların ölmesine, itibarsızlaştırılmasına, ailelerinin dağılmasına, psikolojilerinin bozulmasına göz yuman bir iktidarın uluslararası adli iş birliği çerçevesinde Türk devletinin itibarını ve menfaatlerini koruyacağına inanmakta zorlanıyoruz.
Sayın milletvekilleri, tarihin her noktasında adı adaletle yan yana anılan bir ecdadın nesilleri olarak Avrupa Birliğinin vizesiz geçiş ödülüne ulaşmak için gece sabahlara kadar adaletle ilgili özensiz kanun tasarılarını tartışır durumda bulunmamız, en hafif ifadesiyle, âdeta züldür. Adalet biz Türklere Avrupa'dan değil, Mete Han'dan mirastır; Peygamber Efendimiz'den, Hazreti Ömer'den mirastır; Fatih Sultan Mehmet'ten, Kanuni Sultan Süleyman'dan mirastır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 96'ncı yıl dönümünde ilk Meclis Reisimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün adalete bakışını ifade eden şu sözlerini hatırlatmak isterim hepinize: "Yasa koyan insanlar birtakım seçkin özelliklere sahip olmak zorundadır. O özelliklerden birincisi şudur: Yasa öneren, yasa yapan, yasa koyan bir insan, insanlığın bütün hislerini, bütün ihtiraslarını herkesten daha çok sezmeli ve bilmelidir. Fakat, bunu yaparken de nefsini olaylardan ayırt etme kudret ve yeteneğine herkesten daha çok sahip olmalıdır."
Yüce Meclisin kuruluşundaki bu ruhun anlaşılması ve örnek alınmasını diliyor, bu vesileyle Gazi Meclisi bir kere daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)