| Konu: | Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 22.04.2016 |
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, bugün, yine, Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı'nı görüşüyoruz. 31'inci maddeyi ele aldığımızda, 31'inci madde, diğer ülkelerden gelecek olan kişilerin nakil işlemleri yapılırken Türkiye'de bu nakil işlemlerine yönelik yeniden bir yargılanmanın gerçekleşmesi ya da infazın sonuçlanmasına ilişkin bir durumu ele alıyor. Burada, ülkelerden gelenlerin durumuna yine iktidar partisi, Bakanlık, kendileri karar verecek nasıl yargılamak istediklerine ya da herhangi bir durumdan kaynaklı affetme durumunu gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceğine dair kendileri karar verecekler. Yani, bunun da keyfiyetle bir ilgisi olduğunu çok net olarak ifade edebiliriz. İktidarın kendi anlayışına yakın olan kişileri getirip Türkiye'de aklaması sağlanacak.
O yüzden, yine, diğer konularda olduğu gibi, Türkiye'de "Benim gibi düşünüyorsan o zaman bendensin, hiçbir problem yok." anlayışıyla yaklaşılacak. "Eğer benim gibi düşünmüyorsan yerin cezaevidir, orada kalacaksın; sürgün de edilebilirsin, orada işkenceye de maruz kalabilirsin, tek kişilik hücrelerde de yer alabilirsin." mantığını hayata geçirmektir. Tıpkı akademisyenlere yapıldığı gibi düşüncelerini ifade ettiği için tutuklananlar, tutuklama yetmezmiş gibi sürgün edilenler, o da yetmezmiş gibi tek kişilik hücrelerde bırakılarak tecrit altında tutukluluk sürelerinin devam etmesini sağlamak ve bugün olduğu gibi de tekrar gündeme geldiğinde, toplumsal baskılarla birlikte tahliye kararlarının verilmesini sonuç olarak hep birlikte görmüş olduk.
Evet, bugün, burada, sadece bunu ele almıyoruz. Aslında, uluslararası sözleşmeler üzerinden bunu ele alırken Türkiye'nin iç politikasını, kendi içindeki cezaevlerinde uyguladıkları yöntemi de görmek gerekiyor. Avrupa'nın herhangi bir ülkesinde tutuklanmış olanlar burada infazdan faydalanırken yani cezaevlerinden çıkışı sağlanırken ama burada hasta tutsakların, bine yakın hasta tutsağın ölümle pençeleştiğini görmek ve bunların infazlarını bir kez daha değerlendirmek ne yazık ki gündeme gelmemiş durumdadır.
Yine aynı şekilde, 2009 yılında haksız ve hukuksuz bir şekilde Kürt siyasetçilerini "KCK" adı altında yapılan operasyonlarla tutuklamak... Beş yıl boyunca cezaevinde kaldıktan sonra uzun tutukluluk süresinden kaynaklı tahliye edilenler hâlâ mahkemede ifade vermiş durumda bile değildir. Beş yıl boyunca cezaevinde tutuklandıkları sürece mahkemeye bile çıkarılmadan beş yılları dolduktan sonra bırakılmak zorunda bırakıldılar. Bugün onları yargılayanlar aslında şu anda kendileri yargılanmış ve onları yargılayanlar cezaevlerine atılmıştır çünkü o süreçte paralelle iş birliği hâlinde kendilerini ifade edenler ve sonunda yanlış yaptıklarını söyleyenlerin, bugünkü gizli tanık dinlemelerinde, mahkemelerde aslında ne kadar da yanlış yaptıklarını bir kez daha tarih önünde görmüş durumdayız. Çünkü, mahkemelerde gizli tanıkların vermiş olduğu ifadelerde aslında o bireyleri tarif etmeyen, tamamen düzmece, yalan bilgiler üzerinden zorla söyletmeye çalışan bir yargılama sistemi içerisinde giden bir Türkiye Anayasası ve hukuku içerisinde diye ifade edilen, oysaki keyfî uygulamalarla ele alınan bir durum söz konusu.
Bu da yetmezmiş gibi 2009 tutuklamalarındaki haksız uygulamalara karşı çıkanlar, sonrasında bunun yanlış olduğunu itiraf edenler bugün yine aynı iktidar partisi yine aynı şekilde, yine başka ad altında siyasi soykırım operasyonlarına başlamıştır. Bu da yetmezmiş gibi, siyasi soykırım operasyonlarında tutukladıkları siyasetçilere, -ki bunların hepsi partimizin yönetimlerinde yer alan arkadaşlarımız- "Hangi partide yer alıyorsunuz?" diye soru sormaktadırlar. Siyasi çalışmalarından kaynaklı tutuklananlara sorulan sorular sadece bunlardır. Bu da yetmezmiş gibi sürgünler alabildiğine fazlalaşmış, cezaevlerindeki haksız ve hukuksuz uygulamalar gün geçtikçe artmıştır.
Neden bizim, HDP'li vekillerin cezaevlerine görüşe gitmelerine izin verilmiyor? Bunun Türkiye halkları tarafından çok net bilinmesi gerekiyor çünkü orada yaşanan haksız ve hukuksuz uygulamaları Parlamentoda dile getirmemizin önüne geçildiği için, bunun için, bizim cezaevlerine gitmemize izin verilmiyor, keyfî bir uygulama olarak ele alınıyor diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)