GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:78
Tarih:22.04.2016

ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28'inci madde infazın devredilmesine ilişkin. Ama, bugün daha çok bu düzenlemeden ziyade yani bu tasarının içeriğinden ziyade genel hukuk konusundaki kaygılarımızı dile getiriyoruz.

Geçmişte yaşanan bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum: Demirci Mehmet Efe ve onun ekibinde Halide Edip Adıvar da onbaşı. Demirci Mehmet Efe Eğirdir'e birkaç gün sonra gideceğine dair haber gönderiyor ve Eğirdir halkı da "Koca Demirci Efe gelecek, acaba bize bir şeyler yapar mı, bir eziyete maruz kalır mıyız?" diye endişeleniyor. Bu nedenle bir kısmı evlerine çekiliyor, bir kısmı araziye gidiyor. Demirci Efe geliyor, bakıyor ki ortalıkta kimse yok, oldukça sinirleniyor. "Ben kaç gün önceden haber verdim, geleceğimi söyledim, beni karşılayan yok." diye hiddetleniyor ve yanında bulunan kızanlara dönüyor: "Bu şehirden ilk gördüğünüz er kişiyi şu ağaca asacaksınız." diyor. Derken, bir süre sonra genç bir insan tarladan dönüyor, hemen kızanlar alıyorlar, götürüyorlar o kişiyi ağaca asıyorlar. Bunun üzerine Halide Edip Adıvar çok üzülüyor "Efendim, senin gibi büyük bir insana yakıştı mı? Bu çocuğun ne günahı vardı, şimdi annesi babası nasıl üzüntü duyacak böyle bir insanın katlinden. Yazıktır, günahtır, bunun dinimizde yeri var mıdır?" deyince, Demirci Efe aynen şu sözü söylüyor: "Halide Onbaşı, insanlar ya zulümle ya ilimle yönetilir, ben ilimden anlamam." diyor.

Bununla bugünlere bir gönderme yapmak niyetinde değilim. O günün koşulları, o günün eğitim düzeyi, belki böyle bir sözü gerekli kılabilir, bunu normal karşılayabiliriz. Lakin bugün ülkemizde bilimsel bir zulüm var, o da yargıdır. Dünyanın pek çok ülkesinde yargı elbette ki zaman zaman eleştiri konusu olan kararlar verebilir ama öyle inanıyorum ki Türkiye kadar, yargı hiçbir ülkede bu kadar konuşulmuyordur. Totaliter bir ülkede yargının zaten verdiği kararı tartışmak bile olanaksızdır. Demokratik bir ülkede, gelişmiş bir ülkede, hukukun üstünlüğüne inanılan bir ülkede zaten yargı bir sorun odağı olarak görülmez. Yargı mensuplarının amaçlı, taraflı, ön yargılı kararlar verebileceği, hatta kumpaslar oluşturabileceği hiç kimsenin aklına gelmez ama Türkiye gibi yargıyla oynanan bir ülkede yargıyı hep konuşuruz. Bugün, evet, Türkiye'de bilimsel bir zulüm vardır, Türkiye'de ilimle yönetme anlayışını bir tarafa bıraktık.

Geçen bir konuşmamda şunu söylemiştim: "Silah deyince aklınıza ne gelir?" Evet, bugünlerde revaçta olan bir silah, Kanas gelir mesela, Kaleşnikof gelir, Fırtına obüsleri gelir ama ne yazık ki bugün Türkiye'de bence en önemli silahlardan bir tanesi yargıdır ve kalleş de bir silahtır yargı; hiç ummadığınız anda, beklemediğiniz anda sizi canevinizden vurur, ocağınızı söndürür, özgürlüğünüzü elinizden alır, çocukları babasız bırakır, anasız bırakır. Yıllarca o cezaevinde çürürsünüz, beton kokarsınız ve dışarı çıktığınızda yeni hayata uyum gösteremezsiniz, pek çok insan aklını yitirir ve biz bunları hiçbir zaman görmeyiz; aksine, o ön yargılı, kumpas düzenleyen insanları alkışlarız, yeri geldiği zaman da "Aa, bilmiyorduk, hata yaptık, aldatıldık." diyebiliriz ama o sönen ocakların bir gün herkesin yakasına yapışacağını da bilmek lazımdır.

Son sözüm şudur: Muhalefet için en büyük zorluk kendinden yana olmayan bir yargıdır. O açıdan, adalet yönetirken lazımdır. Yönetimden düşenler kendilerini adaletin beklemediğini de bilmek durumundadırlar diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)