| Konu: | Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 22.04.2016 |
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, size bilinen bir hikâyeyi anlatmak istiyorum önce. 18'inci yüzyılda Prusya İmparatoru Büyük Friedrich kendisine bir saray yaptırmak ister. Çok güzel bir arazi beğenir, o arazinin üzerine de saray yaptırmak ister. Adamlarını gönderir, arazi üzerinde bakarlar ki bir köylünün yel değirmeni var, un eliyor. Gider derler ki: "Bu yel değirmenini buradan kaldır." Adam der ki: "Hayır kaldırmayacağım." Adamlarına der ki: "Gidin istediği parayı verin, istediği bedeli ödeyin, alsın bu yel değirmenini götürsün." Adam "Hayır." der. Zorlama yapar, şunu der bunu der, adam yel değirmenini kaldırmaz. Der ki adam: "Bu yel değirmeni dedemden babama, babamdan da bana kaldı. Gidin o krala söyleyin, Berlin'de hâkimler var." Bu çok ünlü bir sözdür, "Berlin'de hâkimler var." sözü. Aradan yıllar geçer. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Osmanlı İmparatorluğu kendi subaylarını (zabitlerini) inceleme yapmak üzere Prusya'ya, Almanya'ya gönderir. Bu hikâye o Osmanlı zabitlerine anlatılır, derler ki: "Böyle böyle bir hikâye anlatılıyor." Osmanlı zabitleri olayı merak ederler "Bu nasıl bir olaydır?" diye. 3 Osmanlı zabitine anlatırlar, 2'sinin ilgisini çekmez. Bunlardan 1'isi bir gece yarısı kaldığı askerî rüştiyede yatak çarşaflarını birbirine dolar ve ikinci kattan aşağı doğru iner, bir ay ışığında, bir gece vakti, sabaha karşı gider, o sarayın önünden hiç kalkmamıştır o yel değirmeni -adaleti temsil eder- onu merak eder ve bakar adalet ne kadar önemli bir duygudur diye. O kimdir biliyor musunuz? Cumhuriyetin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'tür. Türkiye'ye döner, cumhuriyet devrimini yapar, Ankara Hukuk Fakültesini açar. Burada Ankara Hukuk Fakültesi mezunu olanlar vardır. Ankara Hukuk Fakültesinin kapısında aynen şöyle yazar: "Cumhuriyetin müeyyidesi olacak bu müessesenin küşadında duyduğum saadeti hiçbir teşebbüste duymadım." der değerli arkadaşlarım.
Bazılarınızın beğenmediği, ırkçı olarak nitelendirdiği, onun ilk Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt cumhuriyet savcılarına aynen şöyle demiştir: "Cumhuriyet savcıları..."
KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Mahmut Esat Bozkurt faşistti ya!
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Siz öyle diyebilirsiniz ama Cumhuriyetin Adalet Bakanı "Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafaka bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz." demiştir Cumhuriyet savcılarına.
Bunu niye anlattım değerli arkadaşlarım? Bakın, bu ülkede bir cumhuriyetin savcıları var, bir de cumhuriyetin avcıları var değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Bunları ikiye ayırmamız lazım yani bu çok önemli bir olaydır.
Biz, Ergenekon'la alakalı olayda, bakın, Ergenekon'da neler yapıldığını, o kumpas davalarında neler olduğunu iyi biliyoruz. Ceza yargılamasıyla alakalı eğitim görenler, hukuk fakültelerinde okuyanlar, özellikle ceza muhakemeleri usulünde yasa dışı yoldan elde edilen delillerin ve onlarla ilişki kurulan olayların nereye getirildiğini gayet iyi biliyorlar değerli arkadaşlarım. O dönemde yapılan yargılamalarda -ki o yargılamaları izleyen arkadaşlarınızdan birisiyim- nelerle karşılaşıldığını o gün o Parlamentoda -grup başkan vekilimiz bugün de söyledi- belki onlarca kez çıktık söyledik: "Bunlar kumpastır, insanların hayatlarını yok ediyorsunuz." diye. O zaman bizleri gülerek izliyordunuz değerli arkadaşlarım.
Belki yaşayanlara hakkınızı helal edebilirsiniz ama öldükleri için bugün aramızda olmayanlara ne diyeceksiniz öbür dünyada, ne söyleyeceksiniz değerli arkadaşlarım? Şimdi, o savcılardan, o kudretli savcılardan bir tanesi Sarp Sınır Kapısı'nda kafasında şapkayla -gelmeden evvel izledim- ülkeyi terk etti. Öyle kudretli savcıydı o savcı. O zaman, o yargılamalar yapıldığı zaman burada kıyamet kopartıyorduk ama siz diyordunuz ki: "Efendim, yargı bağımsızdır." Yargının ne olduğunu biliyoruz değerli arkadaşlarım. Yargının bugün gelmiş olduğu noktada yargının nereye getirilmek istendiğini de biliyoruz.
Bakın, daha dün basına düştü, Artvin Cerattepe'de doğasını savunanlarla, eylem yapanlarla alakalı 48 kişiye toplantı ve gösteri yürüyüşlerine aykırılıktan ve "direnme" diye yeni bir suç icat edildi, dava açıldı. O ihaleyi yapıp ona fesat karıştıranlarla alakalı cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunduğum zaman üç gün içerisinde takipsizlik kararı verdiler değerli arkadaşlarım. Hukuk ve yargılamaların herkese bir gün lazım olabileceğini asla, sakın unutmayın. O nedenle, yargı, hiçbirimizin böyle dokunamayacağı kadar ulvi bir gerçektir. Herkesin bir gün yargıya ihtiyacı olabilir değerli arkadaşlarım. O nedenle, biz, bu yargılamaların geçmişte de hukuki olmadığını ileri sürüyorduk.
Bakın, bir şey kanuna uygun olabilir. Kanuna uygun olması, hukuka uygun olmasını gerektirmez. Bu ikisini birbirinden iyi ayırt etmemiz gerekmektedir değerli arkadaşlarım. O nedenle, bugün ülkenin gelmiş olduğu noktada yargının yani bu kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir anlamda yok edildiğini, yasamanın ve yargının yürütmenin kontrolü altına alındığı gerçeğini söylemek için kâhin olmaya gerek yoktur değerli arkadaşlarım.
Bu gerçekle, hepimize bir gün hukuk lazım olabilir, hepimiz bir gün hukukun karşısına çıkabiliriz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)