GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:78
Tarih:22.04.2016

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dün Ergenekon davasının çökmesi, bugün akademisyenler ile Can Dündar ve Erdem Gül'ün davalarının görüşülmesi ve kanun tasarısının da ceza hukukuna ilişkin olması hasebiyle ceza hukukuna ilişkin Türkiye'deki uygulamalar, özel olarak da çöken Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları gibi döneme damga vuran, siyasal iktidar tarafından tarihî davalar olarak değerlendirilen davalar sürecini bizzat yaşadığım için ifade etmek isterim.

Sayın Bakan da buradayken öncelikle şunu ifade edeyim: O dönemin cumhuriyet savcıları, gözlerinde güneş gözlüğü, altında Mercedes ve kendilerini bu ülkenin âdeta en tepesinde, en yetkili kişileri olarak görüyorlardı. Bunlar davanın hukuk açısından savcılarıydı, hukuki savcılardı ve savunma makamı olarak biz hiçbir evraka ulaşamazdık. Hukuksuzluğun her türlüsü yaşandı. Aylarca değil, bir buçuk yıl, iki yıla yakın dosyalar üzerinde gizlilik kararları devam etti. Savunma makamı olarak avukatlar aylarca bu cumhuriyet savcılarının kapılarında bekledi ama bunların, bu hukuk savcılarının bir güvencesi vardı, sırtlarını bir yere dayamışlardı, sırtlarını siyasi savcıya dayamışlardı çünkü Ankara'da onların sırtını dayayacakları, kendilerini koruyacak bir siyasi savcı vardı. Ama geçen süre içerisinde ne oldu? Bu davaların hukuki savcılarının ve özel yetkili mahkeme heyetlerinin, biliyorsunuz, kimisi firarda, kimisi cezaevinde, kimisi de görevden atıldı ama davanın siyasi savcısı Türkiye'nin en tepe noktasına yani saraya gitti.

Şimdi, bu dönemde KCK, Balyoz, Ergenekon gibi davalarla Türkiye'nin, yeni Türkiye'nin inşa edileceği... Mesela KCK davaları için paralel devlet iddiası vardı. Bu iddiayı yapan savcıların kendisi, bu iddianameleri hazırlayan o dönemin hukuk savcıları ve siyasal savcısı şimdi farklı yerlerde bulunuyorlar. Siyasi savcı o dönemin KCK davalarını paralel devlet olarak ilan eden savcılarını, hâkimlerini şimdi yine paralel devlet olarak ilan etmekte. O dönem devletin sahibi olduğunu iddia eden sözde hukukçular bugün terör örgütü üyeleridir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Balyoz, Ergenekon davaları çöktü, Yargıtay süreçlerinden geçti ama 2009'dan bugüne -yaklaşık sekiz yıl geçti- KCK davaları açısından hiçbir şey değişmedi. O dönemin savcılarının kullandığı yöntemler, gizli tanık, hayalî tanıklar, hayalî delil üretme, teknik takipler, iletişimin dinlenmesi gibi hukuka uygun olmayan, hukuk dışı yöntemler maalesef hâlâ kullanılmaya devam ediliyor. O dönemin hukuk dışı uygulamalarını devam ettiren savcıların, hukuk dışı dosyaları düzenleyen savcıların metodunu, yöntemini bugün mevcut siyasal iktidar, maalesef, HSYK eliyle ki en tepede Sayın Bakan bulunuyor... Onun Demokles'in kılıcı gibi hâkim ve savcıların kafasında tuttuğu kılıç sayesinde, maalesef, Türkiye'de aynı yöntemler -bu usulsüz ceza yargılaması, soruşturma ve kovuşturmalar- hâlâ devam ediyor. Hâlâ gizli tanıklar, hâlâ hayalî tanıklar, hâlâ uydurulmuş deliller, hukuka aykırı delillerle insanlar mağdur edilmeye, tutuklanmaya devam ediliyor.

Değişen bir şey yok. KCK ve mesele Kürtler olunca "KCK üyeleri" oluyor ve hukuk Kürtler açısından değişmiyor. İster paralelciler hâkim, savcı olsun ister AKP'nin atadığı bugünkü tetikçi savcılar olsun değişen yöntem yok.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)