GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:78
Tarih:22.04.2016

HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünya bir terör çağı yaşıyor. Terör, bir gün 11 Eylülde, bir gün Washington'da, bir gün Pentagon'da, bir gün Paris'te, bir gün Pakistan'da, bir gün de Türkiye'de oluyor. Tabii, ülkemiz de bu terör çağında önemli bir yerde olmasından dolayı bu terör çağını yaşıyor. Her gün yeni şehitlerimiz geliyor, bugün de şehitlerimiz geldi. Biz, şehitlerimizin sadece isimleri değil... Bizim şehitlerimiz aynı zamanda Malazgirt'in şehitleridir, bizim şehitlerimiz aynı zamanda Çanakkale'nin şehitleridir, Dumlupınar'ın şehitleridir, Kıbrıs'ın şehitleridir, güneydoğunun şehitleridir. Bizim şehitlerimiz, Akif'in dediği gibi, Peygamberimiz'in aguşunu açmış onları beklediği şehitlerdir. Bizim şehitlerimiz Muhammed'dir, Mustafa'dır, Mehmet'tir; bizim şehitlerimiz Kara Fatmalardır, Ayşelerdir, Nene Hatunlardır. Mahşere dek haykırıyoruz: Şehitler ölmez, vatan bölünmez!

Arkadaşlar, Türkiye'de basın kadar özgür bir kurum yoktur. Sabah erken kalkan, bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanına, AK PARTİ kadrolarına ağza alınmayacak bir şekilde her gün ama her gün hakaret etmektedir. Basın özgürlüğü demek sınırsız hak demek değildir. Nasıl ki herhangi bir meslek grubunun suç işleme özgürlüğü yoksa, bir marangozun, bir avukatın, bir doktor grubunun suç işleme özgürlüğü yoksa, basının da suç işleme özgürlüğü bulunamaz. Devletin ve milletin bekası ve vatandaşımızın can ve mal güvenliği her şeyden ama her şeyden önce gelir.

Muhalefet zaman zaman terör olaylarında gerekli istihbaratın alınmadığını söylüyorlar. Oysaki bir istihbarat kuruluşu olan Millî İstihbarat Teşkilatının bir faaliyetini açığa çıkaranlar aynı beyanı niçin vermemektedirler?

Arkadaşlar, yürütülmekte olan bu dava, sıradan bir dava değildir. Burada bir tavuk hırsızlığı yoktur. Bu, casusluk iddiasıyla ilgili bir davadır. Ortada silah varsa ve sürekli insanlar ölüyorsa, terörün sebebi olan ideolojik hareketler ve onun yarattığı terörü destekleyenlerin beyan ve iddiaları basın özgürlüğü olarak adlandırılamaz. Mesele, can güvenliği ve insan canını ilgilendiren bir terör eylemiyse, salt güvenlik ve devletin geleceğiyse basın özgürlüğünden söz edilemez. Basın özgürlüğü olmadığını iddia edenlerin şunu da bilmeleri gerekir ki Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını açan, muhalefetin "hayır" oylarına rağmen, AK PARTİ'dir. Tutuklu yargılamalara "istisna" diyerek uzun tutukluluk sürelerini kısaltan AK PARTİ'dir. Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar, hak ihlali var mıdır, yok mudur esasındaki bir karardır; yoksa beraat veya mahkûmiyet yönündeki bir karar değildir.

Sayın milletvekilleri, Anayasa'mızın 138'inci maddesine göre adil yargılamayı etkilemek suç iken, bazı milletvekillerinin Erdem Gül davasında mahkeme kararını vermeden önce gerek bu kürsüde gerek basında gerekse farklı yerlerde zaman zaman bu konularda beyan verdiğini hepiniz biliyorsunuz. Bazı milletvekili arkadaşlarımızın bu davada bırakın mahkemeyi etkilemesini, duruşma salonlarına girecek kadar, duruşma salonlarında mahkemeyi etkileyecek kadar yargılamayı etkilemesini hepiniz biliyorsunuz. Hemen hemen herkes Erdem Gül ve Can Dündar davasında konuşuyor, konuştu da. Sayın Cumhurbaşkanımız ise, halkın seçtiği Cumhurbaşkanı ise Anayasa Mahkemesi kararını verdikten sonra bir beyanda bulunda yani karar infaz olduktan sonra bir beyanda bulundu. Mahkemeyi etkileyenler, mahkeme kararına etki edenlerin bunu görmezden gelmesini de anlayamıyoruz.

Arkadaşlar, basın özgürlüğüyle ilgili... 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 7'nci maddesinde terör örgütü propagandası yapmak eyleminin suç olarak düzenlendiği aşikârdır. Can Dündar ve Erdem Gül gazetecilik faaliyeti kapsamında değil, casusluk faaliyeti kapsamında tutuklanmışlardır. Batılı ülkelerde bu tür tedbirler alındığında hukukun üstünlüğü olarak yorumlanmaktadır. Örnek vermek gerekirse, 2010 yılında bir ABD askerinin sızdırdığı belgeleri kurucusu olduğu WikiLeaks'te yayınlayan Julian Assange'ın tutuklanmasına karar verildi, hepiniz biliyorsunuz. Şu anda kendisi Ekvador Konsolosluğundan kafasını dışarı çıkaramıyor. Söz konusu, terörist faaliyetlerle mücadele olunca önceliği özgürlük olarak yorumlayan sadece ABD değil, aynı zamanda Fransa'da Charlie Hebdo saldırısında, Paris saldırısında, yakın zamandaki Belçika saldırılarında OHAL ilanına karar verildi.

Arkadaşlar, mesele ne basın özgürlüğüdür ne de tutuklu gazetecilerdir, mesele AK PARTİ'nin ve Recep Tayyip Erdoğan'ın temsil ettiği hareketin başarılı olmasının engellenmesi çabasıdır, mesele eski alışkanlıklarla eski Türkiye'nin özlemidir. Artık fantastik cümlelerle muhalefet yapma zamanı geçmiştir; şimdi geçerli olan reel politiktir ve reel politiğin başında da AK PARTİ ve kadroları var diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)