| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 21.04.2016 |
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, yüzyıllarca birlikte yaşadığımız bu kadim coğrafyada dâhilî ve haricî düşmanlarımızın yaktığı fitne ateşini söndürmek, birlik ve beraberliğimizi temin etmek için en değerli varlıklarını yani canlarını Allah, vatan ve millet uğrunda feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum.
Söz konusu öneride bahsi geçen olaylar, altı yüz yıl üç kıtada hüküm sürmüş, tarihin ve bugünün dünyasının ulaşamadığı bir seviyede farklı din ve mezheplere mensup milletleri bir arada yaşatma tecrübesini ve becerisini gösterebilmiş Osmanlı cihan devletimizin dönemin sömürge güçleri tarafından yıkılışı esnasında yaşanan tarihî olayları bir kez daha bizlere hatırlatmaktadır. Tarihin konusu olmuş, bugünün siyasileri olarak da bizlerin çok önemli dersler alması gereken bu dönem, özellikle Osmanlı cihan devletini en zor döneminde otuz üç yıl ayakta tutmayı başarabilmiş, Cennetmekân Sultan Abdülhamit'in İttihat ve Terakki darbesiyle biri Yahudi Emanuel Karasu, biri Arnavut Esat Toptani, biri Ermeni Aram Efendi ve biri de padişahın uzun seneler yaverliğini yapmış olan Arif Hikmet Paşa tarafından haledilmesiyle başlayan ve koca bir imparatorluğun çöküşüyle sonuçlanan 1908-1915 yılları, ihanetin, devletine, milletine, birlik ve beraberliğine yapılan ihanetin, ırkçılığın, düşmanlıkları körükleyerek birlik ve beraberliği bozmanın bir ülke için ne büyük felaketler doğuracağını gösteren çok önemli, tarihî ve acı bir tecrübe olarak hafızalarımızdadır.
Bu grup önerisine konu olan olaylarda sorumlu arayanlar, bu fotoğrafa yani yıllarca, az önce ifade ettiğim gibi, otuz üç yıl bu ülkede birlik ve beraberliği tesis etmiş, yedi düvelin yıkılması için çalıştığı bir ortamda bu milleti ayakta tutmayı başarmış ve Osmanlının en önemli ekonomik kalkınma hamlelerini gerçekleştirmiş bir padişahı, bizzat Ermeni çeteleri tarafından defalarca suikasta maruz bırakılan ve içimizdeki ihanet şebekeleri ve çeteleri tarafından iktidardan devrilmeye çalışılan bir sultanın, az önce ifade ettiğim sadece bir unsur değil, birçok ırkçı unsurun bir araya gelinip haledilmesinden sonra başlayan dönemdeki süreçte bugün burada fotoğraflarını gösterdiğiniz milletvekilleri öldürüldüler.
Az önce grup önerisi adına konuşan vekil, sorumlu ararken Abdülhamit'in, cennetmekân Sultan Abdülhamit'in dönemini istibdat ve baskıcı bir dönem olarak nitelendirdi ama sorumlu ve suçlu aradığı o dönem bizzat bu ihanetin gerçekleştiği dönemden sonra vuku buldu. Osmanlı topraklarında gözü olan ve Osmanlının bu büyük coğrafyadaki hâkimiyetine ve nüfuzuna son vermek isteyen dönemin sömürge güçleri yüzyıllarca bizi bir tutan, diri tutan, tüm saldırılara karşı ayakta kalmamızı sağlayan en büyük gücümüzü hedef aldılar. Çağımızın en büyük hastalığı olan, son iki yüz yıldır ve hâlen milyonlarca insanın ölümüne sebep olan, savaşları tetikleyen ırkçılık ve etnik milliyetçilik virüsünü Osmanlı cihan devleti altında yaşayan milletlerin bünyesine zerk ederek büyük bir yıkımın gerçekleşmesine sebebiyet verdiler. Yıllarca bir ve beraber yaşamış, Osmanlı bürokrasisinde en büyük mevkilere getirilmiş "milletisadıka" dediğimiz Ermeniler, Araplar, Arnavutlar, Kürtler, Türkler, kısaca bu milleti oluşturan tüm unsurlar maalesef bu ırkçılık virüsünden nasibini alarak büyük bir ateşin yakılmasına ve hâlen bu yangının koca bir İslam dünyasını yakmaya devam etmesine sebebiyet verdiler.
"İttihat" yani "birlik" diyerek ihtilafı ve ayrılıkları körükleyen, "terakki" yani "ilerleme, kalkınma" diyerek koca bir imparatorluğu çökerten İttihat ve Terakki zihniyeti, İslam coğrafyasına son yüzyıllarda saplanan en büyük hançer olmuş, izmihlalimizin ve çöküşümüzün en büyük müsebbipleri arasında olmuştur.
Bu zihniyet, baskıcı, dayatmacı, milletin iradesine saygı duymayan, amaçlarına ulaşmak için her türlü şiddeti meşru gören, ırkçı bir yaklaşımı benimseyen ve bu anlayışla koca cihan devletini yıkan, coğrafyamızın cetvellerle çizilerek bölünmesine ve yüzyıllarca sürecek suni düşmanlıkların oluşmasına zemin hazırlayan bu zihniyet o dönem İttihat ve Terakki adıyla ete kemiğe bürünmüştü. Ondan sonraki süreçlerde de aynı şekilde insanların kafataslarını ölçmeye varacak kadar baskıcı bir anlayış, milletin iradesine saygı duymayan, hakir gören bir anlayış maalesef iktidar mekanizmalarını bu ülkede elinde tuttu.
Bugün aynı zihniyet farklı bir versiyonuyla Kürtçülük ateşini körükleyerek doğu ve güneydoğumuzda bir ayrıştırma politikası gütmeye devam ediyor, âdeta bir illüzyon yaşıyoruz arkadaşlar. Görüntüde biraz Ermeni savunuculuğu, biraz İslamcı hassasiyeti, biraz aşırı sol duyarlılık, biraz eş cinselseverlik, biraz barış, biraz da Türkiye dili ama esasta teröre, teröristin çukuruna sahip çıkan, terörü kutsallaştıran, mayın tuzaklarını, bombacıları, yol keserek eşkıyalık yapanları meşru gören, hepsinden önemlisi de terörü sözde direniş hakkı kabul ederek bir hak arama vasıtası olarak meşrulaştıran, siyaseti terörize etme çabasında olan bir zihniyetin bugün burada sahte ve ikiyüzlü bir yüzüyle karşı karşıyayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, burada, bu zihniyetin böyle bir öneriyle tarihin meselesi olmuş bu olayları kaşımasını, ayrılıkları kışkırtmasını kışkırtmaya yönelik beyhude bir çaba olarak gördüğümü özellikle ifade etmek istiyorum. Bu ayrıştırıcı ve teröre sahip çıkan kışkırtıcı dili ısrarla kullananlar, milletimiz önünde de tarihî bir vebalin altındadırlar ve er ya da geç, tarih ve millet önünde, ortak oldukları şiddet ve kanın hesabını muhakkak vereceklerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Milletimizden "barış" diyerek, "kardeşlik" diyerek, "Biz Türkiye partisiyiz." diyerek oy isteyenler, milletimizin barış iradesine âdeta ihanet eden bir tavırla Kürt kardeşlerimizin ve bütün ülkemizin geleceğini karartacak bir projenin, "demokratik hak" diyerek allanıp pullanan, terörle beslenen sözde "özerklik" söylemiyle ama aslında bir ayrıştırma projesinin figüranı olmaktan çekinmemektedirler.
Buradan, bu beyhude çabanın aleti olanlara tekrar seslenmek istiyorum: Milletimizin talebi olmayan, toplumda özellikle Kürt kardeşlerimiz nezdinde karşılığı bulunmayan, ayrıştırma anlamına gelen özerklik hayalleri kuranların son yüzyılda Orta Doğu'da nasıl kanlı kâbuslarla uyandıklarını görün, hatırlayın ve ders alın. Bu ayrılıkçı, kardeşi kardeşe düşman eden yaklaşımlarınızdan vazgeçin. Biz Kürtler...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF YILMAZ (Devamla) - Bir dakika istiyorum Sayın Başkan.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Bir dakika uzatın Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Lütfen bağlayın sözlerinizi.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Yaptığı jeste karşılık bir dakika uzatın.
BAŞKAN - Peki, size de bir dakika söz veriyorum ve bundan sonra kesinlikle uzatma yapmayacağım.
Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Olmaz ki Başkan. Bari "kesinlikle" demeyin.
BAŞKAN - Dün HDP'ye bir dakika söz vermiştim, bugün bir tek CHP'ye verdim, bir tek sizde yok.
MEHMET AKİF YILMAZ (Devamla) - Biz Kürtler, biz Türkler et ve tırnak gibiyiz; akrabayız, komşuyuz, kardeşiz, bir bedenin azaları gibiyiz. Aynı acıları yaşıyoruz, aynı sevinçleri paylaşıyoruz; aynı geleceğe aynı coğrafyada birlikte bir ve beraber olarak yürüyoruz. Çanakkale ruhuyla birlikte yol aldığımız bu vatan gemisini delmekten lütfen vazgeçiniz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)