| Konu: | Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesine Ek Denetleyici Makamlar ve Sınıraşan Veri Akışına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 76 |
| Tarih: | 20.04.2016 |
ERDİN BİRCAN (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz hafta, Cumhuriyet Halk Partisi adına, Bitlis, Van ve Hakkâri illerine ziyaretlerde bulunduk. Bu illerde sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldik, kamu kurumlarını ziyaret ettik, yurttaşlarımızı dinledik ve partimizin görüşlerini aktardık.
Ben Edirne Milletvekiliyim ama şunu çok iyi bilirim: Türkiye dimdik ayakta duracaksa eğer, bir ayağı Edirne'dir, bir ayağı Hakkâri'dir, bir ayağı Ardahan'dır, bir ayağı Muğla'dır. Türkiye'nin dört bir köşesinde aynı kalbin parçaları olarak bu ülküde ve tasada bir atmalıdır.
Bu ziyaretimiz esnasında beni çok etkileyen bir olay oldu arkadaşlar. 50 yaşlarında, iyi giyimli, tertemiz giyimiyle iyi Türkçe konuşan bir arkadaşımız geldi, aynen şunu söyledi: "Cumhurbaşkanına ulaşın, ne şekilde ulaşacağınızı bilmiyorum ama ulaşın, gerekiyorsa saraya çıkın, ulaşın ve ne olursunuz merhamet istiyoruz.", "Bu bölgede insanlar aş istiyor, ekmek istiyor, iş istiyor ama önce merhamet." dedi. Maalesef böyle bir sözcükle karşı karşıya kaldık. Bu çaresizliğin sorumlusu kim? İşte, sizin politikalarınız sonucunda geldiğimiz nokta arkadaşlar. Yurttaş, devletinden iş istiyor, aş istiyor ama önce gerçekten merhamet istiyor. Artık canının derdine düşmüş, canı yanıyor; devletinden de bunu bekliyor. Sapla samanı birbirine karıştırıp "Teröre karşı politika yapıyoruz." derseniz olacağı da budur.
"Açılım, açılım" diye coşkuyla, büyük nutuklarla attığınız politikalarınızın sonucu, evine ekmek götürmek, daha iyi bir yaşam sürdürmek, helaliyle kazanıp mutlu yaşamak isteyenlere yaşattığınız acı olmuştur. Bugünlerde terörle ne pazarlıklar ettiğiniz yavaş yavaş da medyada ortaya çıkmaktadır.
Birini diktatör yapmak için pazarlıklar yaptınız. Diktatörlüğün adını da değiştirerek "başkanlık" koydunuz. Şehirlerin bomba deposu olmasına göz yumdunuz, suça ortak oldunuz. Bir taraf özerklik, diğer taraf başkanlık hesapları yaptı; sonuçta yüzlerce şehit, boşaltılmış şehirler, evinden, yurdundan ayrılmış insanlar ve yukarıda yaşadığım örnek gibi, gönüllerde büyük kırgınlıklar bıraktınız.
Evleri yapabilirsiniz; hem de bu, sizin yandaş müteahhitleriniz için de iyi olur. Gönülleri nasıl onaracaksınız? Bunun sorumlusu AKP'dir. Baştan beri yanlış olduğunu söylediğimiz açılım politikasıyla, AKP'dir. Başkanlık için her türlü kirli pazarlıkları yapan yine AKP'dir.
Sürekli kandırılan AKP, burada neyle kandırıldı, kim kandırdı sizi? Neyi alıp neyi verecektiniz? Dolmabahçe mutabakatının tarafları, bu mutabakatın içeriğini halkımıza açıklamak zorundadır; her iki muhatap da bunu açıklamak zorundadır. Cumhurbaşkanından sadece merhamet isteyen adamın vebali sizlerin üzerindedir arkadaşlar ve o vebal, hepinizin felaketi olacaktır.
Nutuk alanlarında "Senden ümit kesmem, kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır." diye şiir okumakla olmuyor. Siz, her şeyi tarumar ettiniz, ortada, çınar bir yana, bir parça ot bırakmadınız. Vatandaş sizden merhameti görmeyince ümit kesmez mi? O zaman, biz kardeşlerimizi, kardeşliğimizi nasıl koruyacağız, terörle nasıl mücadele edeceğiz? Yaptıklarınız keşke sadece size zarar verse ama sonuçta Türkiye'ye zarar veriyor ve bu zararı hep birlikte çekiyoruz; şehit cenazelerinde yüreklerine ateş düşen anneler, babalar, çocuklar, kardeşler olarak, tüm Türkiye olarak çekiyoruz. Yeter artık! Halkımıza yaşattığınız da züldür, zulümdür. Vatandaşlarımızın gönlünde yaratacağınız kırgınlığı onarmak çok zor. Devlet, öncelikle yurttaşın gönlünde var olur.
Son olarak, sizi, Yunus'un diliyle selamlıyorum:
"Yunus Emre der: Hoca,
Gerekse bin var hacca.
Hepsinden iyice,
Bir gönüle girmektir."
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)