| Konu: | Ankara ve İstanbul'da meydana gelen 4 ayrı terör saldırısı öncesi gerekli önlemleri almadığı iddiasıyla İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergenin (11/7) ön görüşmesi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 19.04.2016 |
AK PARTİ GRUBU ADINA HAMZA DAĞ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin İçişleri Bakanımız Sayın Efkan Ala hakkında vermiş olduğu gensoruyla ilgili olarak AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle, bu dört saldırıda ve diğer saldırılarda vefat eden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ve yabancı ülke vatandaşlarına Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına sabrıcemil niyaz ediyorum. İnşallah, ülkemizde ve dünyada bu tarzdaki elim terör hadiselerinin bir daha yaşanmamasını da temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlar, buradan tekrar bütün terör örgütlerini şahsım ve partim adına lanetliyorum. Bizler AK PARTİ olarak başkaları gibi ayrım yapmadan "Terörün dili, dini, ırkı olmaz." diyerek bu konuda ayrım yapmamayı ortaya koymuş durumdayız. "Benim teröristim iyidir, diğer terörist kötüdür." gibi bir düşünce açıkçası kabul edilebilir bir düşünce değildir. Ne yazık ki bazı terör hadiseleri olduğunda bu terör hadiseleri DAEŞ tarafından yapıldığında ağızlarını doldura doldura lanetleme yapanlar açıkçası terör hadisesi PKK, PYD tarafından yapıldığında ya lanetlemekten vazgeçmekte ya da yarım ağız bir şekilde bunu söylemektedirler; hatta yaşanan, onlarca kişinin vefat ettiği terör hadiselerinden sonra da taziye çadırlarına giderek bu konuda samimiyetsizliklerini, samimi olmadıklarını çok açık ortaya koymaktadırlar. Bizler bu samimiyetsiz duruşları çok iyi bir şekilde biliyoruz. Milletimiz de aynı şekilde bu samimiyetsiz duruşu bilmekte ve izlemektedir. Bu milletin kanıyla beslenmeyi kendilerine vazife edinenleri bu millet kanlarında boğacaktır.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Hükûmeti denetlemesine ilişkin Anayasa'mızda değişik yöntemler var; bunlar soru, Meclis araştırması, Meclis soruşturması, genel görüşme ve gensoru. Gensoru önemli bir mekanizma. Gensoru, gerçekten ortaya konulduğu zaman neticesinde sonuç alınabilecek özelliği olan bir mekanizma. Biz dünden beri... İki tane gensoruyu görüştük dün, bugün üçüncüyü görüşüyoruz, perşembe de dördüncüyü görüşeceğiz. Açıkçası son dönemde gensoru müessesesi sulandırılmış vaziyette. Gensoru müessesesiyle ilgili olarak yapılan işlemin Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapması gereken işlemleri yavaşlatma ve engellemeyle karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Ben bu gensoruya baktığımda ve bu gensoruyla ilgili duruma baktığımızda, 4 tane saldırıyla ilgili bu gensorunun bu saldırının etkileri, toplumda olabilecek panik havası azalmaya başladıktan sonra bu gensorunun verilmesini de açıkçası manidar buluyorum ve üzüntülerimi de ifade etmek istiyorum.
Biliyorsunuz, 1970'lerden bu yana ülkemiz, ASALA'yla başlayarak PKK terör örgütü, Marksist Leninist DHKP-C, MLKP, yine, dini istismar eden Hizbullah, DEAŞ gibi terör örgütleriyle -farklı boyutlarda olan terör örgütleriyle- mücadele etmektedir.
Terör, toplumları hedef alan bir insanlık suçudur. Terörizm insanlarda korku ve yılgınlık oluşturarak devlet otoritesini sarsmak amacındadır. Bu amaçları doğrultusunda sistematik şiddet uygulamaktadır terör örgütleri. Türkiye son dönemde amaçları farklı, ideolojileri farklı terör örgütleriyle mücadele içindedir. Türkiye'yi terör örgütlerinin hedef seçmesinin sebepleri: Jeopolitik konumu, jeostratejik konumu ve son dönemde, özellikle on beş yıldan bu yana bölgesinde ve ülkede büyüyen, gelişen bir ülke olması terör örgütlerinin Türkiye'yi hedef almasının sebeplerinden birisidir. Aynı zamanda, Suriye'de yaşanan istikrarsızlıklar ve çatışma ortamı, 877 kilometrelik sınırımız ve çatışma ortamının Türkiye'ye yakın olması PKK, KCK, PYD gibi, DEAŞ gibi terör örgütlerinin daha rahat hareket etmesine ve ülkemize yönelik eylemlerini artırmasına sebep olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en kapsamlı ve en büyük terörle mücadelesi içindedir. Bu mücadele içinde hainlik yapanları tekrar bu kürsüden kınıyorum. Unvanı akademisyen olan, ancak bize göre tek unvanları hainlik olan sözde akademisyenlerin bildirisi başta olmak üzere bu terörle mücadeleyi akamete uğratmak için birçok bildiri ve rapor hazırlandığını biliyoruz. Kolluk kuvvetlerine karşı sivilleri kalkan yapıp bölge halkını maddi ve manevi zarara uğratanları görmezden gelerek hazırlatılan bildiriler konusunda bu kişiler bize insan hakları dersi bugüne kadar veremediler, bundan sonra da veremeyeceklerdir. Bu noktada azami gayret gösteren, sivil ile terörist arasında ayrım yaparak bu mücadeleyi en iyi şekilde yapan güvenlik güçlerimize de buradan bir kere daha teşekkür etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, son dönemde gensoruya sebep olan bu hadiselere baktığımızda, terör hadiselerine baktığımızda iki terör örgütünün ön plana çıktığını görüyoruz; biri PKK, diğeri DAEŞ. Biliyorsunuz, PKK terör örgütünün Marksist-Leninist, Maocu bir ideolojiyle kurulduğu söylenmesine rağmen yine tek ideolojisi kan ve nefret olmuştur ve tarih boyunca Türkiye'nin düşmanlarına taşeronluk yapmaktan da uzak durmamıştır. İlk eylemini 15 Ağustos 1984 tarihinde Siirt Eruh ve Hakkâri Şemdinli'de gerçekleştirmiştir. O dönemden bu döneme birçok eylem yaparak sivil insanların doğrudan ölümüne neden olmuştur. Ülkemize tarih boyunca en büyük maddi ve manevi zararı veren bir terör örgütüdür. 1984 yılından bu yana terör nedeniyle 8 binden fazla insanımız şehit verilmiş, kadın, çocuk, kundaktaki bebek denilmeden PKK terör örgütü tarafından vahşice insanlarımız öldürülmüştür. Hiçbir maddi değerle ölçülemeyecek bu duruma rağmen, aynı zamanda 1,5 trilyon civarında -verilere göre- bir zararı söz konusudur. Bu topraklara ve başta Kürtlere olmak üzere her türlü acıyı, göz yaşını reva gören bu terör örgütü, son dönemlerde, amacını ve nedenini açıklayamadığı bir şekilde şehir merkezlerinde şiddet eylemleri başlatmıştır. İnsanları evlerinden, şehirlerinden zorla göçe sürükleyen terör örgütüyle kolluk kuvvetlerimiz zorlu ve başarılı bir mücadele içine girmiştir. Evine gitmek için otobüs bekleyen insanları şehit eden, sivil insanları kendine kalkan yaparak polisimize, askerimize kurşun sıkan teröristler ve bu teröristleri haklı ve bunları meşru bir muhalefet aracı olarak görenler, her iki cihanda da kaybetmeye müstahaktır. Dillerinde barış, kalplerinde kin ve nefretten başka duygu olmayanların bunu anlayabilmelerini biz açıkçası beklemiyoruz.
DAEŞ terör örgütü ise 2011 yılından bu yana Suriye'de başlayan istikrarsızlık ortamıyla birlikte radikal Selefi bir din devleti kurmak noktasında ortaya çıkmış ve o bölgedeki istikrarsızlıktan faydalanan bir terör örgütüdür. Kendilerinden olmayan her türlü Müslümanı tekfir, kâfir ilan eden bir yapıdır. Türkiye gibi özellikle demokratik özelliği olan devletlerle ilgili de divanıharp yani küfür devleti olarak addetmekte, burada memurluk yapılamayacağını, askerlik yapılamayacağını, oy kullanılamayacağını, hatta imamların arkasında namaz kılınamayacağını söyleyen bir yapıdır.
Avrupa'nın varoşlarında ötekileştirilmiş, yabancılaştırılmış, İslamofobia'yla nefret söylemlerine muhatap olmuş kişiler DAEŞ'in hitap alanında yer almaktadır. Gerek Diyanet İşleri Başkanlığımız gerekse İçişleri Bakanlığımız bu konuda ciddi bir çalışma yapmaktadır.
Bu noktada, ne yazık ki, meşru yollardan AK PARTİ iktidarını deviremeyeceğini, seçimle AK PARTİ'yi mağlup edemeyeceğini düşünen bazı muhalefet partileri, açıkçası DAEŞ terör örgütüyle AK PARTİ iktidarını ve Türkiye Cumhuriyeti devletini iş birliği içinde gösterme gayreti içindedirler. Burada da lojistik desteği bir diğer terör örgütü FETÖ'den almaktadırlar.
AK PARTİ legal yollardan milletin iktidarıyla ve milletin oylarıyla iktidara gelmiş, illegal yapılara mesafesini hep koymuş ve illegal yapılarla mücadelesini bundan sonra da sürdürmeye devam edecektir. Ancak PKK gibi terör örgütüne, DHKP-C gibi terör örgütüne "terör örgütü" diyemeyenlerin, biz, bu durumu anlayabileceğini ve algılayabileceğini düşünmüyoruz.
Ben bir Müslüman olarak, İslam'ı yaşamaya çalışan bir kişi olarak buradan çok açık, net bir şekilde söylüyorum ki DAEŞ bir terör örgütüdür ve aynı zamanda, İslam'ın huzur ortamına, İslam'ın sükûn ortamına ve İslam'ın manevi tatmin ortamına, dünyada insanlar akın akın İslam'a gelirken İslam'a en büyük zararı veren yine bu terör örgütüdür. Ve biz çok açık, net bir şekilde bu terör örgütünü her yerde ilan ederken, ne yazık ki, bu kürsüden ve defalarca oturduğumuz yerden PKK terör örgütü müdür, DHKP-C terör örgütü müdür dememize rağmen, bu Meclis içinde birçok milletvekilinin bu konuda bu örgütlere "terör örgütü" diyemediğini görmekten de üzüntü duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.
DAEŞ daha eylemlerine başlamadan ve dünyada birçok konu da bilinmeden 30 Eylül 2013 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından bir terör örgütü olarak ortaya konulmuştur. DAEŞ'in "hicret" sözünü söylemesiyle beraber yabancı terörist savaşçılar gündeme gelmiş ve o andan itibaren de ülkemizde 37.053 kişiye giriş yasağı konulmuş, 3.124 kişi de yurt dışına gönderilmiştir.
DAEŞ sadece Türkiye'de veya Suriye'de, Irak'ta eylemler içinde değil, biliyorsunuz, hepinizin de takip ettiği gibi, yurt dışında da eylemleri söz konusudur. Bu konuda Fransa'da 13-14 Kasım tarihlerinde 100'den fazla kişinin vefat ettiği, 200'den fazla kişinin de yaralandığı bir eylemi gerçekleştirmiştir. 22 Mart 2016 tarihinde de Belçika Brüksel'de benzer bir eylemi gerçekleştirmiştir.
DAEŞ, başta Müslüman ülkeler olmak üzere, tüm dünya için tehdit olmaya devam etmektedir. Sözde İslam adına yapılan bu mücadele en çok Müslümanlara zarar vermektedir ve İslamofobia'nın bir şekilde artırılmasına sebebiyet vermektedir. Biz, hem DAEŞ terör örgütüne hem İslam karşıtlığına hem İslamofobia'ya ve İslam düşmanlığına bugüne kadar karşı olduk, bundan sonra da karşı olmaya devam edeceğiz.
Sayın Bakanımızla ilgili verilen gensoru önergesine baktığımda açıkçası çok şaşırdığımı, gerekçesinin çok garip olduğunu söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, gensoruda Gezi olayları meşru bir muhalefet olarak gösterilmiş. Çok net bir şekilde söylüyorum ki, sokakları yakıp yıkan, kaldırım taşlarını yerinden oynatan, durakları yerle bir eden ve düşünce, ifade özgürlüğü, toplantı gösteri yürüyüşü bağlamında düşünülmeyecek bu eylemleri meşru muhalefet görmek -açıkçası, çok garip bir şekilde- ve bu sebebi ortaya koymak, düşünülebilecek ve kabul edilebilecek bir şey değildir. Cumhuriyetin kurucu partisi olarak ifade edenlerin bu birtakım illegal örgütlerle kol kola olması da bizi ziyadesiyle üzmektedir. Özellikle son dönemde illegal yapılarla Hükûmeti devirmek adına kurulan ittifak, bu meşru muhalefet düşüncesiyle kapatılamaz.
Değerli arkadaşlar, biz temmuz ayından bu yana Türkiye Cumhuriyeti olarak ve ülkeyi yöneten Hükûmet olarak bir mücadele içindeyiz. Birçok terör örgütüne karşı mücadele yapıyoruz -DHKP-C, DAEŞ, PKK- ve bu terör örgütüne karşı mücadele yaparken, ne yazık ki, karşımızda bir ortaklık görüyoruz. Bu örgütlerle mücadele ederken bazen CHP'nin, bazen HDP'nin...
ALİ ŞEKER (İstanbul) - MİT tırlarıyla mı yapıyorsunuz mücadeleyi? O roketler bize düşüyor şimdi!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...
HAMZA DAĞ (Devamla) - Bazen de seslerin farklı yerlerden çıktığını görüyoruz. Açıkçası, bir ortaklığı değişik şekilde ortaya koyabilirsiniz. Ticaret hukukunda değişik ortaklık şekilleri var; komandit ortak, kolektif ortak, anonim şirket. Açıkçası, ben bunu bir adi ortaklık olarak görüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın son dönemde yapılan şeylere. Bakın, DHKP-C'li terörist Berna Yılmaz, sözde "parasız eğitim" adı altında eylemler yapmakta; bu ülkenin polisine, Başbakanına, Cumhurbaşkanına hakaretler etmekteydi. Terör örgütü üyeliğinden ceza aldı. Peki, bu Berna Yılmaz ceza aldığı zaman bunu savunan, bunun için mahkeme mahkeme gezen kimdi? Gensoruyu veren CHP'ydi.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Oslo'ya giden MİT helikopterini anlat!
HAMZA DAĞ (Devamla) - Peki, Berna Yılmaz daha sonra ne yaptı?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Oslo'ya MİT helikopterini yolladınız!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
HAMZA DAĞ (Devamla) - Bu Berna Yılmaz daha sonra...
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Oslo'ya MİT'in helikopterini kim yolladı?
BAŞKAN - Sayın Yarkadaş... Sayın Yarkadaş, lütfen...
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Öcalan'la kim görüştü?
HAMZA DAĞ (Devamla) - Bu Berna Yılmaz daha sonra Bayrampaşa'daki Çevik Kuvvet polislerine silah sıktı ve oracıkta öldürüldü.
Peki, Elif Sultan Kalsen...
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Bırakın bunları, bırakın!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, kürsüde bir konuşmacı var.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Elif Sultan Kalsen İstanbul Emniyet Müdürlüğüne eylem yapan bir teröristti.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Oslo'ya MİT'in helikopteri gitti mi? Onu anlat bakalım!
HAMZA DAĞ (Devamla) - Arkadaşlar, gerçekler sizi rahatsız edebilir. Rahat ol. Gerçekler rahatsız edebilir, tabii ki. Biraz önce konuşurken hiçbir şey yapmıyordun.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - MİT'in helikopteri gitti mi Oslo'ya? Kandil'e gitti mi?
HAMZA DAĞ (Devamla) - Elif Sultan Kalsen İstanbul Emniyetine saldırı yaptı, 1 polisimizi yaraladı.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Bak, bunun arkasına bak, anlatıyor! "Kandil'e Helikopter gönderdik." diyor, helikopter!
BAŞKAN - Sayın Yarkadaş, lütfen, rica ediyorum.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Peki, biz Elif Sultan Kalsen'i, canlı bomba olarak konuşulan Elif Sultan Kalsen'i ilk nereden duyduk biliyor musunuz? Cumhuriyet Halk Partisi İnsan Hakları Raporu'ndan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - "Öfkeli çocuklar" dediniz canlı bombalara!
HAMZA DAĞ (Devamla) - Bitmedi. (CHP sıralarından gürültüler)
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Valilere kim emir verdi "Karışmayın." diye?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - "Öfkeli çocuklar" dediniz terör örgütüne. Teröre yardım yataklık yapıyorsunuz!
HAMZA DAĞ (Devamla) - Bir şov programına çıkan, kendini öğretmen olarak söyleyen ve bu şov programında terör örgütünün propagandasını yapan sözde öğretmene kim sahip çıktı? Siz sahip çıktınız. Diğer, şov programını sunan kişi dahi sahip çıkamadı.
Terörle mücadeleyi yıpratmak adına kaleme alınan bir dile kim sahip çıktı? Sizler sahip çıktınız.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - 2013'ten beri terörü siz büyüttünüz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
HAMZA DAĞ (Devamla) - Seçim öncesi, PKK'nın yayın organı olduğunu herkesin bildiği IMC TV'ye kim çıktı? IMC TV mahkeme tarafından kapatıldığında kim sahip çıktı? Siz. Bunları meşrulaştırmaktan başka yaptığınız bir iş yok.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Hukuksuz kapatıyorsunuz, hukuksuz. Hukuksuzluğa göz mü yumacağız?
HAMZA DAĞ (Devamla) - Suriye'de Kürtlere, Türklere, Araplara eziyet yapan, tek tip insan oluşturmak için uğraş veren PYD'ye terör örgütü diyemeyen de yine sizsiniz.
PKK, DHKP-C'nin posterleri önünde yapmış olduğunuz eylemi Türkiye unutmadı. Terörist cenazelerinde döktüğünüz yaşları ise hiç söylemek istemiyorum. 2011 yılında Hakkâri'de binlerce kişiyle miting yaptınız, bir tane Türk Bayrağı asamadınız. 2015'te de İzmir'de, 1 Kasım öncesinde miting yaptınız, o mitingde de Türk Bayrağı asamadınız.
Dokunulmazlık konusunda Genel Başkanınız bir açıklama yaptı, şu ana kadar en az 10 tane milletvekiliniz çıktı, "Dokunulmazlık konusunda farklı oy vereceğiz." dediniz. Bir genel başkan yardımcınız da geçenlerde çıktı, bu mücadeleyi İsrail'in Filistin'e karşı yapmış olduğu mezalimle bir gördü. O genel başkan yardımcısına diyorum ki: Çanakkale'ye gidin; iyi bir rehber eşliğinde bir Çanakkale'ye girin, gezin, Mehmetçik'in nasıl şanlı bir ordu olduğunu orada görürsünüz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Keşke bu kadar olsa, keşke bu kadar olsa. Bakın, geçenlerde, İzmir Çiğli'de bir terör örgütüne destek veren bir müzik grubu, Grup Yorum, konser vermek istedi ve valilik de bu konseri güvenlik gerekçesiyle iptal etti haklı olarak. Yerel yöneticilerinizin tamamı çıktı, o konserle alakalı birçok sözler söylediler. Bu konser grubu Çiğli'de konser vermeyince soluğu nerede aldı, biliyor musunuz? Biliyorsunuz siz, Tunceli'de polisimizle çatışmaya giren teröristin başında aldı. Bunları savunmaktan utanmıyor musunuz?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Vay be! Yuh be!
HAMZA DAĞ (Devamla) - Bakın, ben çok açık bir şey söylüyorum: Geçenlerde Tokat Milletvekilimiz Zeyid Aslan buradan bir söz söyledi, dedi ki: "Kawa'nın çocukları, PKK'yı ve onun siyasi uzantılarını yerle bir edecek." Ben de diyorum ki: Millî Mücadele'de ilk kurşunu sıkan, 9 Eylül günü düşmanı denize dökerek Millî Mücadele'ye son noktayı koyan, milletin bekası, devletin devamı konusunda önemli olan İzmir'in evlatları ve Ege'nin evlatları, evladıfatihan ilk seçimde sizi sandığa gömecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz CHP'nin vesayet odaklarıyla iş birliği içinde olmasını hep biliyorduk ama sizlerin bu mücadelede, ne yazık ki, şu anda terör örgütüyle yan yana olmanızı ise hiç anlayamıyoruz.
Hafta sonu yapılan bir programda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı bir şey söyledi; kurucu değerlere geri dönülmesinden, ülkenin kurtulması için kurucu değerlere geri dönülmesinden bahsetti. Bu ülkede hiçbir kurumun, hiçbir yapının kurucu değerlerle ilgili bir sorunu yok. Şu anda kurucu değerlerle ilgili sorunu olan bir siyasi hareket var, o da Cumhuriyet Halk Partisi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Son olarak şunu söylüyorum: Rahmetli Abdurrahim Karakoç'un bir şiiri vardı, "Mektup yazdım Hasan'a/Ha Hasan'a ha sana." Açıkçası biz buradan mektup yazıyoruz, biz bir şeyler söylemeye çalışıyoruz. Bundan önce de, benden önceki konuşmacılar da birçok şeyler söyledi.
ORHAN SARIBAL (Bursa) - Türkiye'yi çatışma ortamına sürükleyen sizsiniz, kendinize söyleyin.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Meydanlarda söylüyoruz, size mektup yazıyoruz ama karşımızda 1 tane CHP yok, 5 tane CHP var. Hangisi bu mektubu alırsa, artık bu ülkenin iyi bir ana muhalefet partisine ihtiyacı var, bunu da bu sayede sağlamış olursunuz diyorum.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)