| Konu: | Köy enstitülerine ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 19.04.2016 |
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) - Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'nin eğitim sisteminin en başarılı dönemlerinin sembolü olan köy enstitülerinin 76'ncı yıl dönümü bugünlerde buruk bir şekilde kutlanıyor. Dönemin Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel'in öncülüğünde 17 Nisan 1940 tarihinde kurulan köy enstitüleri, genç cumhuriyetin okuma yazma açığını kapatan bir aydınlanma dinamosu niteliğindeydi. Köy enstitüleri, o zaman nüfusun yüzde 80'ini oluşturan köylülerin kendi olanaklarıyla kısa zamanda mükemmel sonuçlara ulaşabilecekleri bir model sunmaktaydı. Öyle ki, ABD'li ünlü eğitim teorisyeni John Dewey'in "Düşümdeki okullar Türkiye'de kuruldu." Sözünden, köy enstitülerinin o zaman dünyaya örnek teşkil edecek bir durum olduğunu anlayabiliriz. Bu özelliklerinden ötürü UNESCO, köy enstitülerini o dönemlerde kalkınmakta olan ülkelere bir örnek olarak önermekteydi. Köy enstitüsü mezunu idealist öğretmenlerinden aldığı temel sayesinde ülkesine Nobel Ödülü'nü kazandırdığını söyleyen Aziz Sancar'ın varlığı da bu enstitülerin işlevselliği açısından nasıl bir öneme sahip olduğunu göstermektedir. (CHP sıralarından alkışlar)
Yüzyıllarca kendi kaderine bırakılan köy çocukları köy enstitüleri sayesinde eğitiminde en ileri noktaya kadar gelebiliyordu. Çok amaçlı ve çok programlı bir sistemdeki köy enstitüleri, öğrenciyi bir yarış atı gibi görmediği için elemeyerek, bir öğretmen donanımına sahip olmasının yanında, onu aynı zamanda sağlıkçı, kooperatifçi, çiftçi gibi köye faydası olacak birçok vasfa ehil kılarak her türlü donanıma eriştiren bir nitelikteydi. Ancak, İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru Türkiye'nin ABD'nin Truman Doktrini doğrultusunda alacağı yardımların ön şartlarından birisi bu köy enstitülerinin kaldırılmasıydı. Buralardaki toprak ağaları da köylünün artık kendisine bağlı kalmamasından ötürü bu enstitülerden hiç memnun değildi. Bunların iktidar partisi içerisinden sonra bir başka partiyi kuran ekol üzerinde önemli ölçüde etkileri vardı. Zaten, Anadolu halkının ümmetten yurttaşa dönüştürülmesinden ötürü pozitif bilimleri her zaman tehdit olarak gören bu anlayış, dış güçlerden de aldıkları destekle köy enstitülerini 1946'da önce işlevsiz bir hâle getirip 1954 yılında ise tamamen kapattı. Bu okulların kapatılması bir eğitim değişikliği olarak düşünülemez. Bu kararla, Anadolu halkının aydınlanmasının önü kesilerek yeşil kuşak projesine müsait bir alan yaratılmasının yıllar öncesinden temelleri atıldı. Köy enstitülerinin kapatılmasıyla, muasır medeniyet seviyesini yakalama hedefindeki cumhuriyet devrimleri yarım kaldı. Nihayetinde, bugün cehalete övgüler yağdıran makbul zihniyet, o gün de aydınlanmanın dogmatik ve itaatkâr anlayışının sonu olduğunu bildiği için köy enstitülerinin varlığını bir tehdit olarak görüp kapatılmasını sağladı. (CHP sıralarından alkışlar) Bugün bunların en aşırı sonucu olarak dogmalarla yaşayan, sorgulamayan, itaat eden ve pozitif bilimlerden neredeyse tamamen uzaklaşan eğitim anlayışının en vahim dönemini yaşıyoruz.
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı olan "PISA" sınavlarının son yıllardaki verilerine bakılacak olursa OECD eğitim sıralamalarında şu an maalesef en alttaki ülkeler arasındadır. Fakat buna bir çözüm bulabilmek yerine, her gün daha da geriye gidişin hazırlıkları yapılmaktadır.
Salt ümmet toplum yaratmak için bilimden uzaklaşan anlayışın, Orta Doğu cehenneminin kaotik bir parçasına dönüşmekten başka bir faydası olamaz.
Konuşmama son verirken bugün yokluğunda neden olan sonuçlara baktıkça değerinin çok iyi anlaşıldığı köy enstitülerini ve katkısı olanları saygı ve minnetle anıyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)