GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sur ve Silopi ilçelerinde alınan acele kamulaştırma kararı ve Türkiye genelindeki kentsel dönüşüm projeleriyle vatandaşları mağdur ettiği ve sermaye için rant yarattığı, uygulanan RES ve HES projeleriyle doğanın tahrip edilmesine sebebiyet verdiği iddiasıyla Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergenin (11/6) ön görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:74
Tarih:18.04.2016

CHP GRUBU ADINA GÜRSEL TEKİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bugün kentsel yıkım için söz almış bulunmaktayım.

İzin verirseniz elimdeki şu haritayı göstermek zorundayım. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 2011 yılında, özellikle vekili olduğum İstanbul'la ilgili, İstanbul'daki uygulamalarla ilgili dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan'a, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, hemen hemen devletin bütün kurumlarına bu haritayı gönderdim. Bu harita aynı zamanda İstanbul'un -Sayın Topbaş'ın deyimiyle- anayasasıydı ve İstanbul'un master planıydı.

Değerli arkadaşlar -merak eden arkadaşlarımıza, Sayın Bakana da tekrar gönderebilirim eğer arşivlerde yoksa- burada tek tek, özellikle 1999 yılında yaşamış olduğumuz acı deprem deneyiminden sonra, başta İstanbul olmak üzere, Türkiye'nin dört bir yanında -çok sayıda belediye başkanlarımız da burada, çok iyi bilirler- dönemin Hükûmeti 1999 yılında kamuya ait yani devlete ait, millî emlak dediğimiz millete ait bütün arsaları, arazileri, kentsel dönüşüm ve depremin yaralarının sarılması için ayırmıştı. Ne yazık ki sadece İstanbul değil, Türkiye'nin dört bir yanında bu uygulama için ayrılan arsaların tamamı birilerine peşkeş çekildi ve ranta kurban edildi.

Ben şimdi çok merak ediyorum, özellikle Sayın Bakanın not almasını istiyorum: Kamu arsaları olarak yani bu vasıflarda olan arsalardan, deprem dönüşümü, kentsel dönüşüm için kullanılması gereken arsalardan acaba kaç tane var İstanbul'da, onu çok merak ediyorum. Eğer kendileri bilmiyorsa, kaç tane kalıp kalmadığını da kendilerine göndereceğim.

İkincisi: Ben, eski Başbakana gönderdim, Sayın Davutoğlu Başbakan olur olmaz Sayın Davutoğlu'nun kendisine de gönderdim ama büyük olasılıkla belli ki Sayın Davutoğlu'na bu bilgiler verilmemiştir. Sayın Davutoğlu, geçen gün İstanbul'da konuşurken özellikle tarihî yarımadayla ilgili "Ecdadımızın kemiklerini sızlatacak hiçbir uygulamanın içinde olmayız." demişlerdi. Şimdi, bunu Türkiye kamuoyuyla ilk paylaşan bir siyasetçiyim, milletvekiliyim, şuraya baktığınızda, sadece tarihî yarımadadaki bu iki bina değil, maalesef, özellikle, İstanbul'un büyük alanları, rant alanları dediğimiz yani değeri yüksek, emlak değeri yüksek olan alanlara baktığımızda çok net bir şekilde bir kentsel katliamın nasıl olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Bütün bunların üzerine Sayın Davutoğlu şu ifadeyi kullandı: "Bundan sonra bu alanlarda en ufak bir uygulama olmayacak." Belli ki Sayın Başbakanın bundan da bilgisi yok, şu anda imar uygulaması yapabileceğiniz bir tek parsel yok, bir tek, ne tarihî yarımadada var ne de İstanbul'un başka yerlerinde var.

Değerli arkadaşlar, çok merak ettiğim bir soruyu da yine Sayın Bakana sormak istiyorum: İstanbul'da iki alan kaldı; birincisi mezarlık alanları, ikincisi askerî alanlar. Askerî alanların bir tanesi, önemli olan, 8,5 milyon metrekare, Esenler'deki arsa bir ilçe belediye başkanına devredildi. Şimdi, Sayın Bakan, bizim bildiğimiz, çok sayıda belediye başkanının da bildiği, imar yetkisi olan birkaç kurum var; sizin uhdenizde olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve büyükşehir belediye başkanlıkları. Bu arsayı hangi gerekçeyle ilçe belediye başkanına verdiniz, doğrusu onu çok merak ediyorum. Neden siz almadınız? Yani İstanbul'da, İstanbul'un kentsel dönüşümüyle, özellikle depremle ilgili çok ciddi sıkıntıları olmasına rağmen bütün bu uygulamalarda kullanmanız gereken yeri hangi gerekçeyle bir ilçe başkanına verdiniz onu bilmiyorum.

Şimdi, vermiş olduğunuz yerle ilgili, önce eski Başbakan Sayın Erdoğan "Kanal İstanbul olarak kullanacağız." demişlerdi, seçim döneminde, aynı hafta içerisinde, aralıksız üç gün içerisinde Sayın Başbakan Esenler'de yapmış olduğu miting toplantısında "90 bin konut yapılacak." demişti burayla ilgili. Galiba ya bir gün sonra ya da bir gün önce Sayın Canikli'nin bir demeci var. Sayın Canikli de -İstanbul'da sanki hiç AVM yokmuş gibi- "AVM'ler merkezi olacak." demişti. Yine Sayın Topbaş'ın demeci var -bütün bunlara baktığınızda göreceksiniz- Sayın Topbaş da "Dünyanın en büyük parkını yapacağız." demişti. Şimdi, gerçekten çok merak ediyoruz. Yani hepimizin, 81 ilin bileşkeni olan çok önemli bir şehirde uygulamalarınız böyleyse Diyarbakır'daki uygulamalarınızın ne olacağını çok merak ediyorum.

İkincisi: Bakanlığınızın bütün arşivlerine baktım, acaba örnek olabilecek, örnek olarak gösterebileceğiniz bir kentsel dönüşüm modeliniz var mı, yok mu diye. Üç tanesini buldum. Bunun bir tanesi Roman kardeşlerimizin özellikle yoğunlukta olduğu Sultan Mahallesi. Her ne kadar şimdiki adı Sulukule olmuş olsa da Osmanlı'dan kalma, dönemin Osmanlı saraylarının büyüklerinin, yöneticilerinin gidip eğlendiği yerdi orası. Bilirsiniz, Roman kardeşlerimiz daha çok müzikle ilgilenirler; doğal olarak da -Sulukule dediğiniz, yani bizim deyimimizle Sultan Mahallesi merkeze yakın- Aksaray'a, Taksim'e ve belli civarlara yakın yerlerde kendi sanatlarını icra etmek için gidip gelirler. Bir kentsel dönüşüm hikâyesi çıkardınız. Çıkarmış olduğunuz o hikâyeye paralel olarak da aynı zamanda maalesef işte Alevi açılımının, Roman açılımının ve Kürt açılımının sonucunda açılımların hangi felaketlerle karşı karşıya kaldığını da biliyoruz. Bu bölgede örnek olarak, yani Sultan Mahallesi'nde kentsel dönüşüm yapmış olduğunuz yerde şu anda kaç tane Roman kardeşimiz oturuyor? Buradaki Roman kardeşlerimizin arsalarını kimler aldı, hangi bedellerle aldı? Onu da araştırırsanız çok memnun olurum. Mutlaka bunu da araştıracaksınız.

Değerli arkadaşlar, bu ecdat hikâyelerini çok duyduğumuz için gerçekten bütün tarihî yerlere baktığımızda gerek İstanbul'da gerekse Bursa'da ikinci uygulamanız, övünerek uyguladığınız bir başka... Ki adına "kentsel yıkım" dediğimiz, sizin "kentsel dönüşüm" dediğiniz yeşil Bursa'nın nasıl katledildiğinin resmine bir bakın. Yanında da ecdadımızdan kalma caminin hangi gölge içerisinde kaldığını da çok net bir şekilde görebilirsiniz.

Yine, keza, bir başka uygulamanız Mardin. Bunların üçü de tarihî kentlerdir ve tarihî şehirlerdir.

Değerli arkadaşlar, yaşamış olduğumuz coğrafyanın -bütün araştırmalara baktığımızda- yüzde 76'sı fay hatlarının üstünde. Yani her an -Allah korusun- depremle karşı karşıya kalabileceğimiz bir coğrafyada yaşıyoruz. Dönemin Hükûmetinin çıkarmış olduğu Afet Yasası'na uygun vaziyette, özellikle kamu arsaları dâhil olmak üzere, bununla ilgili üstünden on yedi yıl geçmesine rağmen örnek gösterebileceğiniz bir tek uygulama var mı, onu da gerçekten çok merak ediyorum. Umut ederim onunla ilgili de, burada, Parlamentoya, milletvekillerimize bir bilgi vermiş olursunuz.

Değerli arkadaşlar, dünyada kentsel dönüşümler yok mu? Cumhuriyet Halk Partisi olarak kentsel dönüşümün yapılabilmesi için her türlü katkı sunmaya hazır olduğumuzu defalarca ifade ettik. İl başkanı olduğum dönemde Sayın Topbaş'ın kendisine gittim. Türkiye'nin en önemli profesörlerinden Hüseyin Kaptan'ın Başkanlığında İstanbul'un master planı yapılırken bize İstanbul'la ilgili çok önemli bilgiler verdi Sayın Topbaş. İstanbul'un 100.000'lik haritası olacak ve İstanbul bundan sonra asla ranta teslim edilmeyecek, hava koridorları dâhil olmak üzere bu kadar incelik içerisinde bir çalışma yapılacak ve bu çalışmalar konusunda destek istediğini ifade etmişti. Biz de kendisine Cumhuriyet Halk Partisi olarak eğer gerçekten İstanbul'da tarihî bir uygulama yapacaksanız, İstanbul'u ranttan kurtaracaksanız biz buna destek vereceğiz demiştik ve destek verdik. O dönem sorduğumuzda, üçüncü havaalanı dâhil olmak üzere, üçüncü köprü dâhil olmak üzere hiçbir uygulama yok ve bu uygulamanın altında da Sayın Topbaş'ın olmayacağına dair taahhüdü var. Maalesef, tabii, belli ki belediyelerin, Sayın Topbaş'ın da gücünü aşan bir iradeyle, İstanbul'da bu uygulamalar altüst oldu, âdeta pıtrak gibi... Sadece bir şehirde 246 tane AVM var değerli arkadaşlar. Dünyayı geziyorsunuz, bana herhangi bir ülkede, bir şehirde, tarihî bir şehirde 246 tane AVM olduğunu asla ve asla gösteremezsiniz. Ve bu AVM'lere baktığımızda bu AVM'lerin önemli kısmı kamu arsaları yani biraz önce ifade etmiş olduğum gibi deprem dönüşümü ve kentsel dönüşüm için kullanılması gereken bu arsalar ne yazık ki yandaşlarınıza, yoldaşlarınıza, hatta milletvekillerinize tahsis edilmiş oldu.

Belki çok merak edebilirsiniz, şu arsanın kime ait olduğunu Sayın Bakanım, bir araştırırsanız çok net bir şekilde göreceksiniz; TMSF'den bu satılmış, kamuda satılıyor. TMSF'den satılan arsaların imar uygulamaları yapılmadan önce neden satıldığını hepimiz çok merak ediyoruz. Ve sadece ve sadece İstanbul'da, bizim hesaplarımıza göre, 2011 yılının hesaplarına göre, İstanbul'da yaratılan rantın -eğer millete dağıtılacaksa, ahali bundan faydalanacaksa hiç itiraz yok- bu ranttan yaratılan rantın miktarı 100 milyar dolardır, 100 milyar dolar, tekrar söylüyorum.

Şimdi, siz, çok önemli bir sorunla karşı karşıyayken, deprem gibi hayati bir meseleyle karşı karşıyayken bütün bunları bertaraf edeceksiniz, yok sayacaksınız, kentsel dönüşümle ilgili, uygulamalarla ilgili hiçbir önlem almayacaksınız, şimdi bize Diyarbakır'da, Sur'da şirinlikler yaparak "Biz burada kentsel dönüşüm yapacağız." diyeceksiniz.

Değerli arkadaşlar, sekiz yıl önce -bütün itirazlarımıza rağmen- Fikirtepe Eğitim Mahallesi ve Dumlupınar örnek kentsel dönüşüm yeri olacaktı, tam sekiz yıldır hâlen çözülemedi. Hâlbuki çok basit, çok kolay çözülmesi gereken yerin çözülmemesinin bir tek nedeni var: Sizin iktidarınız ve sizin uygulamalarınızdır. Bölgeye baktığınızda -bölge, maalesef, gecekondu- 1980 sonrası ya da 1970'lerde insanların gelip barınmak için kurmuş olduğu binaların yanında çok önemli kamu arsaları vardı; örneğin Çocuk Esirgeme Kurumunun, Devlet Malzeme Ofisinin. Alelacele niye sattınız Allah aşkına? Şimdi birilerinin izah etmesi gerekiyor yani o bölgedeki binlerce insan sekiz yıldır mağdur, insanlar âdeta sürgüne tabi tutulmuş gibi çeşitli bölgelere gittiler, "Kısa süre içerisinde bizim binalarımız yapılacak." diye umutla beklediler. Sekiz yıl geçti, korkarım ki daha çok yıl geçecek, bu uygulamalar burada hayat bulamayacak.

Değerli arkadaşlar, her iki arsaya da baktığımızda bugün çok kavga etmiş olduğunuz, çeşitli isimler atfederek "Şucuydu, bucuydu." dediğiniz belli gruplara bu arsaları vererek binlerce insanı orada maalesef mağdur ettiniz. Yine, Beyoğlu, Balat, bütün bunlara baktığımızda bugüne kadar uygulamalarınızın hiçbir tanesi, bize, topluma, insanlara güven verebilecek uygulamalar değil.

Değerli arkadaşlar, biraz önce eski Belediye Başkanımız Osman Bey de ifade etti, 2013 yılında Sur'la ilgili, Diyarbakır'la ilgili bir master planı yapmışsınız. Kim yaptı bu master planı? Sizler yaptınız. Bütün bunlara baktığınızda bu süreç içerisinde değişen ne oldu da şimdi siz yapıyorsunuz? Ne yapıyorsunuz? Yaptığınız uygulamalar nedir? Bakın, şu master planı sizin döneminizde yapılmış. Bana göre çok çeşitli bütün sivil toplum örgütlerinin, büyük olasılıkla belediyelerin de katkısıyla yapılmış bir master planı var.

Bir şeyi yıkarak yapmak maalesef bugüne kadar dünyanın hiçbir yerinde olmuş değildir. Eğer çok merak ediyorsanız, örnek almak istiyorsanız, gidersiniz, çok kısa süre içerisinde Doğu Berlin-Batı Berlin birleşiminde kentsel dönüşümün nasıl olduğunu, altyapının, üstyapının nasıl uygulandığını çok net bir şekilde görebilirsiniz.

Yine bir başka soru Sayın Bakanıma: Çamlıca Tepesi. Biliyorsunuz İstanbul'un 7 tepesi var. İstanbul'un 7 tepesi şarkılara konu olsun diye tepe olmuş değil. Geçmiş tarihimize baktığımızda, enerjinin olmadığı dönem İstanbul'un bütün klima görevini yapan, hava sirkülasyonunu sağlayan 7 tepeden bir tek tepe kalmıştı; Çamlıca Tepesi. Oraya önce "Cami." dediniz, "Eyvallah." dedik. Kaldı ki, bize göre cami için yapılması gereken çok uygun yerler varken bir tepede caminin yapılması asla doğru değildir. Özellikle Diyanet İşleri Başkanının da bu konuda ne düşündüğünü çok merak ediyorum.

Caminin yanında 56 dönümle ilgili yeni bir uygulamanız oldu Sayın Bakanım, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının. Sizin göreviniz midir Allah aşkına? Sizin göreviniz insanların mağduriyetini gidermek değil midir? Tam tersine, şimdi burada 56 dönüm yeni bir imar uygulaması yapıldı. Bakın, ilçe belediyesi karşı çıkmasına rağmen -Üsküdar İlçe Belediyesi karşı çıkıyor, Büyükşehir karşı çıkıyor yine sizin kendi belediyeniz, yetmiyor, dönemin Kültür Bakanlığı karşı çıkıyor- bütün buna rağmen kendi kurumlarınızı yok sayarak orayı bu uygulamaya açıyorsunuz. Kim bu şanslı şahıs? Orada çevresinde kentsel dönüşümle ilgili birçok mağdur insan varken hangi gerekçeyle 56 dönüm bu uygulamayı kime yaptınız, niçin yaptınız, neye dayalı yaptınız bunları da merak ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, ben, özellikle sadece İstanbul değil, başta Ankara olmak üzere birçok şehirle ilgili... Biliyorsunuz, kamu binaları var. Görmüş olduğunuz kamu binalarının önemli kısmı yine devlete, millete aittir. Çok enteresan, dönemin Bayındırlık Bakanlığı, Ankara dâhil olmak üzere, İstanbul'da devlete ait arsaların önemli kısmını şahıslara satıyor. Şahıslar çok ucuz paralarla... Yani, bunun bir tane örneği var İstanbul'da, şimdi kavga ettikleri için büyük olasılıkla el konulmuştur paralel dedikleri bir başka yerle ilgili. 2 milyon dolara yani dönemin, 2011 yılının hesaplarına göre 2 milyon dolara alınan yerin... Bakanlık belli bir süre satışa çıkarıyor. Kırk dokuz yıllığına kiraya verilmiş bir yerin bir başkası tarafından satın alınması mümkün olmayacağına göre aynı şahıs satın alıyor ve 3 emsal uygulama alıyor. Nereden bu uygulamayı alıyor? 34 insanın can verdiği, bir dere sorununun olduğu yerde imar uygulaması yapılıyor. Yani, sizin -kusuruma bakmayın- bugüne kadar uygulamalarınıza baktığımızda Bakanlık olarak benim en azından görebileceğim herhangi bir uygulamanızın olmadığını görüyorum. Ve sakın bir daha da böyle "ecdadımız" falan demeyin, örneği Bursa'dır, örneği tarihî yarımadadır. Tarihî yarımada... Fatih sağ olsaydı, size ne yapardı, doğrusu ben de çok merak ediyorum.

Hepinize çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)