| Konu: | Türkiye'yi ve çevre ülkeleri istikrarsızlığa sürüklediği ve küresel denklemde aktör olmaktan uzaklaştırdığı ileri sürülen politikalarda sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergenin (11/5) ön görüşmesi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 74 |
| Tarih: | 18.04.2016 |
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
HDP Grubu tarafından verilen gensoru vesilesiyle huzurlarınızda bulunuyorum. Her şeyden önce, önergeyi veren grup adına konuşan Baluken'in hakkımla ilgili ilk baştaki değerlendirmelerine katılmıyorum. Biz, bu Meclisi, yüce Meclisi her zaman ciddiye alırız, saygımız vardır. Özellikle 47 ülkenin Meclisinin Başkanlığını yapmış bir kişi olarak da, parlamenter diplomasiye de önem veren bir Bakan olarak bu Meclise her zaman saygımız vardır, geliriz, hesap veririz, bilgi veririz. Bir keresinde, burada, sizin partinizden olan Meclis Başkan Vekilinin yönetiminde talep geldiği zaman, söz aldım ve dedim ki: Ne zaman Meclisimiz emrederse geliriz, dış politikayla ilgili konularda bilgi veririz. Nitekim, Dışişleri Komisyonu Başkanımız, milletvekili arkadaşlarımızın talebiyle bizi davet ettiler ve dış politikayla ilgili gelişmeler konusunda perde arkası bilgiler dâhil, arkadaşlarıma detaylı bilgi anlattım. Bu konuda gizlimiz saklımız yok. Dolayısıyla, Meclisimizi her zaman ciddiye alıyoruz.
Şimdi, ülkemizin menfaatleri doğrultusunda bir öneri, bir soru geldiği zaman -soru önergesi olabilir, gensoru olabilir- biz buna saygı duyarız. Eleştirileri de her zaman dikkatlice dinliyoruz, faydalanabilir miyiz diye ve arkadaşlarımızla değerlendirmesini yapıyoruz ve bu eleştirilerden de ders çıkarmaya çalışıyoruz. Bu önerge verileceği haberi gelince merakla bekledim, acaba bu önerge içinde dış politikamızla ilgili yön vermemiz gereken bir konu var mı veya düzeltmemiz gereken bir konu var mı diye, yok. Tamamen iftira dolu, iftiraya dayalı bir önergeyi gördüğüm zaman, esasen, şaşırmadım doğrusu ama umutla beklediğimi de söylemek isterim. Peki, HDP Grubu bu önergeyi neden verdi? Bu konuya konuşmamın sonunda değineceğim.
Değerli arkadaşlar, zor bir coğrafyada yaşıyoruz, kolay bir coğrafya değil. Bakınız etrafımıza, Suriye'deki, Irak'taki problemler devam ediyor ve buradan kaynaklanan sorunlar, başta terör olmak üzere, göç sorunu olmak üzere, artık Türkiye'nin ya da Avrupa'nın değil, dünyanın bir sorunu hâline geldi. Diğer taraftan, Yemen'de, Libya'da hâlen istikrarsızlık devam ediyor. Libya'daki geçiş hükûmeti güvenoyu almaya çalışıyor ve biz de bu konuda destek veriyoruz. Aynı şekilde, İsrail-Filistin sorununun çözümü konusunda atılan bir adım yok. Afganistan hâlen çok sayıda sorunla baş ediyor, karşı karşıyadır. Diğer taraftan, mezhepçilik bölgemizde ciddi bir tehdit oluşturmaya başladı. Kuzeyimizde sular duruldu mu? Hayır, durulmadı. Bakınız, bölgemizdeki dondurulmuş ihtilafların Türkiye ve bölge için ne kadar risk oluşturduğunu daha önceki konuşmamda anlatmaya çalıştım. İşte Ermenistan, en son, ateşkesi ihlal ederek Azerbaycan'a saldırdı ve Kafkasya'nın istikrarsızlığı sadece bununla da sınırlı değil, Abhazya ve Güney Osetya var, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü bugün bozulmuş durumda. Avrupa'da durum bundan daha iyi değil, Avrupa'da artan ırkçılığı görüyoruz, yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve her türlü aşırı akımlar Avrupa'nın değerlerini, bizim de inandığımız değerleri kökten sarsmaya başladı. Dolayısıyla, tüm dünyanın gözü bu bölgede ve tüm dünyanın gözü Türkiye'de, Türkiye'nin uyguladığı dış politikada.
Tabii, şimdi, bu sorunlara, etrafımızda yaşanan bu sorunlara baktığımız zaman bunların hiçbirini Türkiye çıkarmadı ve bu sorunların hiçbirinden de Türkiye sorumlu değildir. Türkiye, sadece bu sorunları aşabilmek için, bu sorunlara çözüm üretebilmek için bazen bireysel olarak, tek taraflı, bazen uluslararası örgütlerle ya da bölgede oluşturduğumuz mekanizmalarla katkı sağlamaya çalışıyor. Biz her zaman var olan sorunlarla ilgili de, ortaya çıkacak fırsatlarla ilgili de dünya insanlığı için düşüncelerimizi de söylüyoruz ama sadece düşünce değil çabalarımızı da ortaya koyuyoruz. Bölgedeki çabalarımız ortada. Bu konuda yaptığımız çalışmaları -biraz önce de söyledim- daha önce Genel Kurulda, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve Dışişleri Komisyonunda da detaylı bir şekilde anlattık.
Bugün gensoruda gündeme getirilen bazı konulara da değinmek istiyorum. Maalesef, Suriye krizi başından beri bizim hassas olduğumuz bir konu çünkü bizim güvenliğimizi ilgilendiriyor, istikrarımızı ilgilendiriyor ve Suriye'deki ihtilaf için kesin çözümün siyasi çözüm olduğunu her platformda söyleyegeldik. Uluslararası arenada bu sorunun çözümü için en aktif destek veren, çalışan ülke Türkiye'dir. Suriye'de siyasi bir çözüm için tüm oluşumların içinde, Uluslararası Suriye Destek Grubu olmak üzere, DEAŞ'a karşı oluşturulan koalisyon olmak üzere, birinci Cenevre görüşmelerinde orada bulunarak ve şimdi, yeniden başlayan Cenevre görüşmelerinde de özellikle, muhalefetin orada olmasını sağlayarak siyasi çözüme en aktif katkı sağlayan ülke Türkiye'dir.
Diğer taraftan, bugün Suriye'de ve bölgede bir çözüm umudu varsa mutlaka bunda Türkiye'nin önemli bir rolü vardır ama bu çatışmanın, bu istikrarsızlığın diğer yansımalarına da, insani yansımalarına da duyarsız kalmadık. Bugün, 2,7 milyon Suriyeliyi evimizde ağırlıyoruz ve 2 milyon 700 bin Suriyeliye 10 milyar dolardan fazla para harcadık. Bu bizim gurur duyacağımız bir şey ve harcamaya da devam edeceğiz. Bu insanlara duyarsız kalamayız.
Süleyman Şah Türbesi'yle ilgili de iddialar var. Neymiş efendim, Süleyman Şah Türbesi'nin geçici olarak taşınmasında oradaki YPG, PYD terör örgütüyle iş birliği yapmışız. Bu doğru değildir. Biz burada DAİŞ ve bölgedeki çatışmalardan dolayı bir tehdit oluşunca bu türbeyi geçici olarak taşımak istedik, kararımızı verdik ve o kararı verdikten sonra da oradaki unsurların hepsine şunu söyledik: "Sakın ha karşımıza çıkmayın, karşımıza çıkanı vururuz." dedik ve operasyonu da yaptık. Bir kaza neticesinde sadece bir astsubayımız şehit oldu, Allah rahmet eylesin, tüm şehitlerimizi saygıyla anıyoruz. Dolayısıyla, PYD, YPG'yle iş birliği kesinlikle söz konusu değildir. O gece bizzat karargâhta Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu operasyonu yürütmüştür, sabaha kadar uyumamıştır. Bunu da özellikle vurgulamak isterim.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sayın Bakan, tekrar geri mi gidecek?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Tabii ki, güvenlik sağlandıktan sonra, istikrar sağlandıktan sonra o türbeyi orijinal yerine taşımayı düşünüyoruz, planlıyoruz.
O operasyondan sonra Türkiye'nin ve Türk askerinin dünyadaki saygınlığı bir kere daha artmıştır arkadaşlar. Dolayısıyla, bunun arkasında başka bir şey aramaya gerek yok.
PYD, YPG'ye gelince: Evet, Dışişleri Komisyonu Başkanımız Taha Bey de güzel söyledi, zamanında uyarıları yaptık PKK'ya yaptığımız gibi "Silahı bırakacaksınız, terörü bırakacaksınız." ama PYD ve YPG Suriye'yi bölmek amacıyla hareket ettiği için silahı bırakmadı, terörü bırakmadı. Salih Müslim Kandil'den niye geldi biliyor musunuz? Salih Müslim Kandil'den Esad tarafından ve bugünkü muhalefetin koordinasyonuyla eski Başbakan Riyad Hicab'ın Başbakan olduğu dönemde Kandil'den indirildi ve Suriye'de de teröristleri organize ederek "Türkiye'ye karşı saldırıları başlatın." diye talimat verildi. Bugünkü muhalefet niye almıyor PYD'yi içine? Terör örgütü olduğu için almıyor, bu gerçekleri herkesin bilmesi gerekiyor. Bugün Ayn El Arap'ta DAEŞ yoksa bu Türkiye sayesindedir. Oradaki insanları, 200 bine yakın Kürt kardeşlerimizi topraklarımıza biz aldık, memnuniyetle aldık.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Kobani orası, ne Ayn El Arap'ı? Kobani orası, on binlerce insan canını verdi.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Orada yaşayan hayvanların günlük yemini bile insani görevimiz olarak biz götürüyoruz, aktarıyoruz, biz bu kadar hassasız bu konularda. Ama PYD, YPG ne yapıyor? Gittiği yerlerde orada kendisi gibi düşünmeyen Kürt kardeşlerimizi sürgüne gönderiyor. Bugün Kuzey Irak'ta, Türkiye'de, Avrupa'nın değişik şehirlerinde, Suriye'de PYD, YPG tarafından sürülen Kürtler var, onlarla da görüşmenizi rica ederim, onları da dinlemenizi rica ederim. Diyebilirsiniz ki: "Bu Dışişleri Bakanının ya da AK PARTİ'nin görüşü." Hayır, öyle değil, Uluslararası Af Örgütü, Birleşmiş Milletler ve diğer bağımsız kuruluşların raporlarında bunu görebilirsiniz. PYD, YPG şu andaki bulunduğu şehirlerde etnik temizlik yapıyor, siz de bunu meşru bir parti gibi göstermeye çalışıyorsunuz bir terör örgütünü, Türkiye'de PKK'yı gösterdiğiniz gibi. Dolayısıyla tüm uluslararası camiada bu konudaki tutumumuzu elbette devam ettireceğiz.
Çok Değerli Başkan, sevgili arkadaşlarım; biz DEAŞ'la PKK arasında fark görmüyoruz. DEAŞ, PKK, PYD, YPG hepsi terör örgütüdür ve hepsiyle de mücadelemizi devam ettireceğiz. Suriye'de DEAŞ'la mücadele konusunda da en çok desteği veren ülke Türkiye. Eğit-donat konusuyla bugün DEAŞ'a karşı mücadele eden unsurlara katkı sağlayan ülke Türkiye'dir. Aynı şekilde, yabancı terörist savaşçılar konusunda attığımız adımları daha önceki görüşmelerimizde de sizlere ve kamuoyuna, yüce milletimize arz ettik. Bugün 41 bin kişiye ülkeyle giriş yasağı koyduk ve 3.300 kişiyi yakalayıp ülkelerine teslim ettik, Belçika'daki terör saldırısını gerçekleştiren bir terörist de buna dâhildir. Yine, oluşturduğumuz risk analiz üniteleriyle 9 binden fazla kişiyi mülakata tabi tuttuk, bunların 2 binini havaalanından geri çevirdik. Bugün 1.200'den fazlası yabancı olmak üzere DAEŞ'le bağlantısı olduğundan şüphelenilen 2.800 kişi gözaltına alındı ve binden fazlası bugün tutuklu durumda. Dolayısıyla, iyi niyetle bakanlar bizim bu çabalarımızı görür ama art niyetli bakanlar ve bugün bölgede şiddetle arasına mesafe koyamayanlar, eskiden Kandil'den talimat alıyorlardı, şimdi bir de Kuzey Suriye'den, YPG'den talimat alanlar bunu göremez. Terör örgütünün güdümünde siyaset yapanların bunu görmesini beklemek zaten saflık olur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çok açık söylüyorum bunları.
Bir de mezhepçilik konusu var. Taha Bey de çok güzel değindi, biz mezhepçiliğin her türlüsünü reddediyoruz, elimizin tersiyle itiyoruz. Mezhepçilik çok tehlikelidir. Avrupa, zamanında din savaşlarından neler çekti yüz yıl, artı otuz yıl, bunları unutmadık. Dolayısıyla, mezhepçilik yapan ülkelere de bu konuda telkinlerimizi yapıyoruz, uyarılarımızı yapıyoruz. Mezhepçiliğin her türlüsü tehlikelidir. En güzel cevabı da Sayın Cumhurbaşkanımız İslam Zirvesi'nde vermiştir, "Ne Şii'yim, ne Sünni'yim, ben Müslümanım elhamdülillah." demiştir Sayın Cumhurbaşkanımız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli kardeşler, biz Suudi Arabistan'a da İran'a da aynı yaklaşıyoruz. İİT zirvesini gerçekleştirdik. İİT zirvesinden önce Suudi Arabistan Kralı Selman Ankara'daydı ve ilişkilerimizi daha da üst kademeye yükselttik. Türk-Suudi Koordinasyon Konseyi kurulmasını kararlaştırdık ve anlaşmayı imzaladık. Zirvenin hemen arkasından İran Cumhurbaşkanı Ruhani de Ankara'ya bir ziyaret gerçekleştirdi ve iki Cumhurbaşkanının, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Ruhani'nin Başkanlığında yüksek düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyi toplantısını yaptık yani ortak bakanlar kurulu toplantısını gerçekleştirdik. Bizim, bundan sonra da bölgedeki gerginlikleri azaltmak için, İran ile Suudi Arabistan arasındaki gerginliği azaltmak için de çabalarımız devam edecektir çünkü bölgede istikrar ve güvenlik için kardeşlerimiz arasındaki istikrarı sağlamak da bizim görevimizdir.
Bakınız, İsrail'le ilişkilerimize gelecek olursak: İsrail özür diledi ve geri kalan iki şartımızı yerine getirdiği takdirde biz İsrail'le ilişkilerimizi düzeltiriz. Başından beri bunu söyledik, nokta. Ve şu anda görüşmeler İsrail'le de devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, biz gücümüzü de biliyoruz, bölgedeki sorunları da biliyoruz, yapabileceğimizi de biliyoruz, kapasitemizi de biliyoruz ve yoğun bir dış politikayı ülkemizden, ülke ekonomisinden ve milletimizden aldığımız güçle yerine getirmeye çalışıyoruz. Bugüne kadar gerçekten bölgemizin huzuru ve istikrarı için çok önemli mekanizmalar gerçekleştirdik. Sayın Başbakanımızın Dışişleri Bakanlığı döneminde Balkanlarda ve Kafkasya'da kurduğu üçlü mekanizmalar artık kurumsal hâle geldi. İşte, yaklaşık iki ay önce Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan Toplantısı'nı yaptık, on gün önce Türkiye-Azerbaycan-İran Toplantısı'nı Ramsar'da yaptık ve önümüzdeki süreçte Türkiye-Türkmenistan-Azerbaycan üçlü toplantısını yapacağız. Aynı şekilde, Balkanlardaki bu mekanizmayı en iyi şekilde işletip hem Balkanların hem de Kafkasya'nın istikrarına katkı sağlamaya çalışıyoruz.
Rusya'yla ilişkilerimize gelecek olursak: Rusya'yla uçak düşürme hadisesinden sonra ilişkilerimizde bir gerilme oldu ama biz Rusya'yla ilişkilerimizin düzelmesi için...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Tuğrul Türkeş sataşmadan söz alacak IŞİD meselesiyle ilgili, hani silahlar oraya giriyor ya Sayın Çavuşoğlu.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Alınsın, problem yok. Sağ ol Veli kardeşim, teşekkür ederim Veli.
BAŞKAN - Sayın Ağbaba, müdahale etmeyelim.
Sayın milletvekilleri, salonda bir uğultu var, lütfen uğultuyu keselim.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Veli'yle, Veli kardeşimle kişisel dostluğumuz olduğu için o oradan bana laf atıyor, problem değil; o, sevgisinden, saygısından yapıyor, ben de kendisini seviyorum, sayıyorum. Beni düşündüğü için yapıyor.
Şimdi, Rusya'yla ilişkilerimizin bu noktaya gelmesini biz de istemezdik ama Rusya'ya biz her zaman doğruları söyledik. Kırım konusunda başından beri "Kırım'ın ilhakını tanımayacağız." dedik, "Tanımıyoruz." dedik ve "Dünyanın gündeminde tutacağız." dedik ve tutuyoruz; dolayısıyla Rusya'nın Suriye'ye gelmesiyle hiçbir ilintisi yok. Biz, başından beri Kırım politikasında son derece netiz ve bugün Kırım Tatarları kardeşlerimizi de yalnız bırakmıyoruz. Kırım'a gayriresmî bir insan hakları heyeti gönderdik ve onların buradaki tespitlerini Avrupa Konseyi, AGİT, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği dâhil tüm kurumlarla paylaşıyoruz, şimdi onlar raporlarına dercederken Türk heyetinin bulguları diye dercediyorlar; dolayısıyla, bunu da yakından takip edeceğiz, etmeye devam edeceğiz.
Tabii, değerli arkadaşlar, Amerika'yla ilişkilerimizi de, NATO, Avrupa Konseyi, AGİT gibi kuruluşlarla ilişkilerimizi de, Birleşmiş Milletlerle olan ilişkilerimizi de her zaman dinamik tutuyoruz. Sayın Başbakanımızla bu gece Strazburg'a gidiyoruz. Sayın Başbakanımız, Avrupa Konseyinin, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin onur konuğu olacak ve Genel Kurula hitap edecek. Dolayısıyla "Türkiye dışlanıyor, Türkiye hiçbir yerde yer bulamıyor." gibi ithamlara kesinlikle katılmıyoruz, doğru bulmuyoruz.
Şimdi, Sayın Başbakanımızın Amerika ziyaretiyle ilgili de sürekli spekülasyon yapıyorsunuz, burada da aynı şeyi söylediniz Sayın Baluken. Neymiş efendim, "Dışişleri Bakanı Cumhurbaşkanını havaalanında karşılamış." Evet, karşıladım. Ben Cumhurbaşkanımızdan iki gün önce Amerika'ya gittim, Washington'a gittim ve burada ikili görüşmeler yaptım Beyaz Saray'da ve Dışişleri Bakanlığında, diğer görüşmeleri de yaptım. Benden sonra Sayın Cumhurbaşkanımız havaalanına geldiği için karşıladım, bundan da gurur duyuyorum. Atladığınız bir şey var, Finlandiya'ya, Helsinki'ye de Başbakanımızdan önce gitmiştik, Başbakanımızı da gece saat ikide havaalanında karşıladım. Başbakanımızı karşılamaktan da gurur duyuyorum, Cumhurbaşkanımızı karşılamaktan da gurur duyuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Ve ABD'de Protokol Genel Müdürü tüm misafirleri karşıladı. Kralları, dışişleri bakanlarını, cumhurbaşkanlarını, başbakanları, hepsini Protokol Genel Müdürü karşıladı. Dolayısıyla bu tür spekülasyonlara hiç girmeye gerek yok.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Şu Libya'ya gelin Sayın Bakan, bir de şu Libya'yı konuşun.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğiyle yaptığımız anlaşmaya gelecek olursak, son derece net: Biz insani trajedilere son vermek istiyoruz. İnsanlarımızın, vatandaşlarımızın vizesiz seyahat etmesini istiyoruz. Gümrük birliğinin güncellenmesini istiyoruz. Fasılların açılmasını istiyoruz. Eğer Avrupa Birliği sözünde durmazsa biz de Geri Kabul Anlaşması dâhil diğer anlaşmaları iptal ederiz; zaten anlaşmanın içinde de bu var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla Avrupa Birliğinin de sözünde durması lazım.
Bizim dış politikamızın en önemli önceliklerinden bir tanesi de insani yardımdır. Bu insani yardımı da sonuna kadar yapmaya devam edeceğiz. Millî gelire göre dünyada 1'inci sıradayız. Ve Türkiye, bakınız, en önemli zirveleri üstleniyor. G20 zirvesi, dünyanın gelmiş geçmiş en başarılı G20 Zirvesi'ydi. Bunu bıraktık, şimdi İslam Zirvesi'ne başkanlık yapıyoruz, İslam İşbirliği Teşkilatının Başkanlığını üstlendik. O zirve de en başarılı zirveydi ve En Az Gelişmiş Ülkeler Toplantısı'nı da Türkiye'de yapıyoruz, ilk defa düzenlenecek Dünya İnsani Zirvesi'ni de Türkiye'de gerçekleştiriyoruz ve önümüzdeki hafta -sizleri de davet ediyoruz- Türkiye ilk defa bir EXPO'ya ev sahipliği yapıyor. EXPO 2016 Antalya'nın açılışını da Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın katılımlarıyla inşallah gerçekleştireceğiz.
Şimdi, süremiz az kaldı, aslında sorulara da cevap vermek isterdim.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Şu Libya konusuna bir cevap verin. Bu Türk Hava Yolları niye uçamıyor Libya'ya Sayın Bakan?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Uçuyor.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Uçmuyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Uçmaya başlıyor. Büyükelçiliğimizi de açacağız.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Niye kapattınız, ne oldu da kapattınız?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Orayı ilk ziyaret eden başbakan da bizim Başbakanımız olacak, hiç merak etmeyin.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Ne oldu, niye kavga ettik Libya'yla Sayın Bakan?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Alacakları alamıyoruz Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi, CHP adına konuşan değerli konuşmacıya bir cevap vermek istiyorum. 55 bin konut için "utanç abidesi" dedi. Bu bir utanç abidesi değildir, 55 bin konut bizim için gurur abidesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Tarihte utançtan bahsetmek istiyorsak... Ha, para vermeyenler varsa onlar utansın. Ama tarihte utanç tablosundan bahsetmek istiyorsak, sene 1944, Ahıskalıları ve Kırım Tatarları sürgüne gönderen Stalin'e bize sığınan 146 Azerbaycanlı aydın "Siz öldürün de bunlara vermeyin." dediği hâlde veren CHP'dir; esas utanç budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Bunu da söylemiş olayım.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanına yakıştı mı? Yazıklar olsun!
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi, Değerli Başkanım, iki dakika daha rica ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Süre veremiyoruz Sayın Bakanım, lütfen bitirin.
Müdahale etmeyin...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, sataşmalar oldu, bir dakika lütfen.
BAŞKAN - Sataşma olursa sonra veririz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Tamam.
O zaman, sonra söz alırsam HDP...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - ...bu önergeyi niye verdi, bunu da açıklamak istiyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)