GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:72
Tarih:13.04.2016

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sayın Başkan, Meclisin değerli üyeleri; kapısında protestocular bağırırken "Geçen hafta iyi başlamadı." diye söze girdi İngiliz Başbakanı David Cameron. Türkiye'de hiçbir basın mensubunun izlemediği davada ise Babek Zencani, yüzüne okunan idam hükmünü dinlerken ağlıyordu. Panama belgelerinin önemli bir kısmında yasal olmayan hiçbir şey yoktu. Mesela İngiltere Başbakanı David Cameron'la ilgili belge böyleydi. Cameron, babasının açtığı off-shore hesabına kendi parasını koymuş ve bundan 19 bin sterlin kazanmıştı, yani 76.660 lira. Sterlin olarak evinin bodrumuna saklasaydı bu miktarı eğer, paralel, dikdörtgen, kare, kim basarsa bassın bunu kaybetmekte bir zorluk çekmezdi. Peki, İngiliz halkı ne istiyordu Cameron'dan, neden kıyamet koparıyorlardı biliyor musunuz? Adı geçen 19 bin sterlini seçim öncesi seçmenlerine bildirmediği için.

İzlanda'da durum farklıydı. İzlanda Başbakanı hakkında, off-shore hesaplarında usulsüz işlem yaptığı ortaya çıktı, aşağı yukarı İzlanda nüfusunun tamamı yollara döküldü ve İzlanda Başbakanını istifa etmek zorunda bıraktılar.

Değerli milletvekilleri, peki bu sızdırmayı yandaş medya nasıl değerlendirdi? Rusya siyasetini yeniden dizayn etmeye yönelik uluslararası bir komplo olarak. "Paralel örgüt de işin içinde." diyemedi ama bir şekilde paralellik kurmaya çalıştı. Çünkü yalancıları başarılı kılan şeyin tutarlılık olduğunu biliyorlardı.

Şimdi, geliyoruz ikinci skandala: Değerli vekiller, bu skandal, araştırma önergemizin vesilesi olan skandal. Biliyorsunuz, Babek Zencani, İran Petrol Bakanlığına ait 2,5 milyon doların üstüne yatmakla suçlandı. Ama İslam Devrim Mahkemesinin yönelttiği suçlama İran'la sınırlı değildi. Zencani aynı zamanda fesat fil arzla, yani yolsuzluğu dünyaya yaymakla suçlandı ve idam edildi.

Peki, basında yer alan haberlere göre, Zencani yolsuzluğu nereye yaymıştı? "Rıza Sarraf" desem, "17-25 Aralık" desem, "Halkbank Genel Müdürünün evinde bulunan paralar" desem size bir çağrışımda bulunacak mı? Zencani duruşmalarda isimlerini de verdiği 3 bakana Türkiye'de ortağı aracılığıyla tam 137 milyon dolar rüşvet verdiğini açıkladı. Kim Türkiye'deki ortağı? Rıza Sarraf, yani Sayın Cumhurbaşkanının kefil olduğu Rıza Sarraf, sonra da bakanlarınızın plaket verdiği Rıza Sarraf.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Zencani "3 bakan" dediyse, bu aynı zamanda 3 milletvekili demektir yani başta iktidar olmak üzere milletvekilleri zan altında demektir. Kimdir bu 3 milletvekili? Bu isimler aydınlatılmadıkça "demokrasinin mabedi" olarak tanımladığımız bu çatı altında görev yapan milletvekilleri rahat edemezler, bu Meclisin itibarı olmaz. Öyleyse bunu aydınlatmak bu Meclisin namus görevidir. Sayın İsmail Kahraman'a buradan açık bir çağrıda bulunuyorum: Zencani'nin İran mahkemesinde verdiği ifadeleri derhâl istetin, gerekiyorsa resmî bir heyet gönderin, yerinde inceletin. Aksi hâlde, bu ağır töhmetin altında bu Meclisin Başkanı olarak ezilirsiniz. Bakın, bir önceki dönemde görev yapan arkadaşlarınız 3 bakanı aklamasaydılar eğer bugün belki bu can yakıcı olayla biz muhatap olmayacaktık.

Şimdi, değerli arkadaşlar, dikkat, size daha kötü bir haberim var: Babek Zencani Türkiye'de dağıtılan asıl rüşvetin 8,5 milyar dolar olduğunu söyledi, yazıyla söylüyorum, 8,5 milyar dolar. Bu kadar para bırakın bodruma, gökdelenlere sığmaz arkadaşlar, gökdelene sığmaz.

Şimdi, her ciddi devlet gibi İran bunu yapanların yanına kâr bırakmaz, burnundan fitil fitil getirir. Sarraf neden Amerika'ya sığındı zannediyorsunuz? Çünkü dünya sisteminin AKP yönetimini artık ete batmış ölü bir tırnak gibi gördüğünü bildiği için, artık burada korunamayacağını bildiği için Amerika'ya sığındı.

Sayın milletvekilleri, 17-25 Aralık skandalı görüşülürken bu kürsüde şunları söylemiştim 24'üncü Dönemde: "Bütün bu 'tape'leri servis edenler, o zat ve Hükûmeti hakkında başka hangi bilgilere sahipler acaba? Dışişleri Konutu'nun dinlenmesiyle ilgili 'tape'ler gösteriyor ki bu beceriksizler yüzünden devlet sırrı kalmamış. Peki, bu devlet sırlarımız şimdi kimin elinde? Ülkemiz acaba bunlar yüzünden rehin alınmış olunabilir mi?" Ne yazık ki, bu sorumun cevabı şimdi utanç verici bir şekilde ortaya çıkıyor, sakın buraya gelip kimse bana "Rıza Sarraf'tan mı medet umuyorsunuz?" demesin, çünkü bu çirkin olayları biz yaratmadık, biz bu olayların milletçe mağduruyuz.

Bu iş, öyle "Amerika'daki savcıya bile paraleller rüşvet yedirmiş." gibi deli saçmalarıyla örtbas edilemez. Anayasa mübaşirinizin dediği gibi, "Oğlan bizim, kız bizim." diyerek kapatılamayacak kadar büyüktür ya da yolsuzluğu meşrulaştıran sözde ilahiyatçınızın "İran'ın parasını yemek helaldir." fetvası da ahiretinizi kurtarmaz.

Şimdi, ben, size bu iş partiler üstüdür diyorum, bu iş millî güvenlik sorunudur diyorum, devletimizin üzerindeki rehini kaldırmak millî bir görevdir diyorum, yabancılar her an mükemmel bir fırtınayı tetikleyebilirler, gelin, bunu önleyelim diyorum.

Sayın milletvekilleri, AKP sıralarında oturan çok değerli dostlarım var, hepiniz değerlisiniz; sevdiklerinize hakaret edip sizi kırmak değil niyetim, ben inançsızlıkları kırmaya geldim, çünkü o zat cürümlerini örtbas etmek için daha büyük cürümler işledi, korkuyor. "Başkanlık" adı altında kuvvetler birliğini ele geçirdi, bir koruma zırhı istiyor. Millî varlığımızı şantaj altında olan bir Cumhurbaşkanından daha fazla ne tehdit edebilir?

Dış güçler ona "Yeni Anayasa yap." diyor şimdi; ona, ulus devlet, üniter devlet, laik devleti yıkacak bölücü bir anayasa yaptıracaklar.

Ey AKP'nin vicdanlı ve Allah korkusu olan milletvekilleri, her şey sizin gözlerinizin önünde oluyor. Biliniz ki üç günlük koltuk sevdası için böyle bir anayasaya boyun eğenlerin mezarlarını gelecek nesiller sürerler. İktidarıyla muhalefetiyle, tüm milletvekillerine soruyorum: Bırakın anayasanın nasıl bir anayasa olacağını, kısmen mi tamamen mi değiştirilip değiştirilmeyeceğini, sizce bu ülkede Anayasa değişikliği yapılabilecek meşru bir siyasi ortam var mı? Bu ülkede haber alma özgürlüğü var mı? Bu ülkede adil propaganda hakkı var mı? Bu ülkede hak, hukuk, anayasal düzen var mı? Her gün 3-5 şehit verdiğimiz, büyük şehirlerimizde bombaların patlatıldığı, güneydoğuda PKK'ya kaybettiğiniz egemenliğin geri alınması için çatışmaların yaşandığı, güvenliğin olmadığı...

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Haksız söylemleriniz var, haksız söylemlerde bulunuyorsunuz!

AYTUN ÇIRAY (Devamla) - ...ahalinin perperişan göç etmek zorunda kaldığı ve Venedik Kriterleri'nin -hani Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında kapatılma davası açıldığında çok söz ettiğiniz Venedik Kriterleri'nin- yerle yeksan edildiği bir ortamda "İlle rejim değişikliğini gerçekleştirecek bir anayasa yapacağım." diyorsanız bu ülkeyi işgal etmeye karar vermişsiniz demektir. Bu, siyasi bir savaş nedeni olur arkadaşlar. Ben, çoğunuzun olduğu gibi, bir koltuk uğruna bu milleti satmamaya ve kızlarımın şerefli babası olarak ölmeye kararlıyım. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, hep aldatıldığı numarasına yatanların aslında sürekli aldattığının anlaşılmasının eli kulağındadır. O zat bu yüzden, başta Başbakan olmak üzere, tüm AKP Grubunu "Bir an önce anayasa çıkarılsın." diye sıkıştırmakta, süreci hızlandırmak istemektedir. Artık zamanının tükendiğini görüyor. Ancak zamanın akışı bir kere hızlandı mı artık durdurulamaz. Türk milleti kendisini isminden dahi mahrum etmek isteyenlerin hakiki niyetlerini öğrenmiş ve bir büyük uyanışın eşiğine gelmiştir.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Hangi Türkiye'de yaşıyorsunuz?

AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Unutmayın, tilkinin ömrü aslan uyanıncaya kadardır.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)