| Konu: | 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 12.04.2016 |
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
İstanbul halkı ve Türkiye halkı bir seçim yapmak zorundadır, ya kanalı ya İstanbul'u seçeceğiz. Biz İstanbul'u seçiyoruz, kanalı istemiyoruz. Kanal olduğu zaman İstanbul'dan vazgeçmek zorundayız, İstanbul'da yaşam alanı kalmayacak çünkü, İstanbul'un suyu kalmayacak. Tarihî yarımada dediğimiz yarımada kanalla bölünecek bir ada hâline gelecek, tatlı su ile Istranca sularıyla hiçbir ilişkisi kalmayacak ve ada tek başına her şeyden önce güvenlik sorunu yaşayacak. Herhangi bir savaş hâlinde köprülerin bombalanmasıyla tek başına güvenliksiz bir hâlde bırakılacaktır Trakya ve ada.
Şu anda İstanbul'da yaşanan bu sorun tek başına bir sorun değildir, Türkiye'nin her yerinde her geçen gün sayısı artan ve sadece rant düşünülerek çevre kurban edilen bu rantsal projelerin sadece bir halkasıdır.
Türk boğazları dünyada bir eşi daha olmayan bir sisteme sahiptir. Karadeniz ile Marmara'nın tuzluluk seviyesi, basınç oranları, balıkların yetiştiği... Birisi 100-150 metrede, birisi 25 metrede yetişmekte ama öyle bir doğal düzen kurulmuş ki kendi arasındaki bu akımlarla İstanbul'daki kanalizasyon düzeni de dâhil olmak üzere bütün sorunları çözmektedir. Denizcilik bilimi ilk defa dünyada İstanbul Boğazı'nda Marsili'yle başlamıştır.
Bir şehir planlanırken makro ölçekte bir planlama yapılmak zorundadır. Kentin bir metrekaresi bile bir başka parçasından ayrı düşünülemez ve kent bir organizma gibidir, her bir metrekaresi birbiriyle etkileşim hâlindedir. Kanal İstanbul Projesi kent üzerinde yaratacağı orta ve uzun vadeli etkileri itibarıyla sadece o bölgeye ait bir kanal olarak değerlendirilemez, ulusal ve uluslararası boyutları vardır. 13 milyar dolar ayırdığınız bütçeyle Güneydoğu'ya, Doğu Anadolu'ya, Akdeniz'e, İç Anadolu'ya, Ege'ye cennet mahaller yapabilirsiniz. Bugün gündüz nüfusu 20 milyon olan İstanbul'u 30 milyona, 50 milyona mı çıkarmak istiyorsunuz? Yapmak istediğiniz nedir? Avrupa'daki kentler 1-2 milyonla anılırken İstanbul'u niçin 30 milyona, 50 milyona çıkarmak istiyorsunuz?
Terkos Gölü'nün beslendiği yer altı suları ve su toplama havzaları olumsuz etkilenecektir ve Kanal İstanbul'la hâlâ bugün arsa spekülasyonları yaptığınız açıktır. Kanal İstanbul'un iki yakasına yapmayı planladığınız yerleşimlerde deprem olduğu zamanda kanalın çıktığı yerde 10 şiddetinde depremin hissedebileceğinden bahsediyor Profesör Naci Görür.
Bugün İstanbul bir deprem kentidir. Önlem alacağınıza yeni felaketlere yol açacak projeler geçirmeye çalışıyorsunuz. Yağmur suları doğal koşullarda rahatlıkla yer altına süzülüp küçük miktarlarda yüzeysel akışla derelere ve denizlere ulaşırken kentleşmenin olduğu yerlerde bu oran tersine döner ve siz özellikle su havzalarının olduğu yerde yeni kentsel mekânlar yapmaya çalışıyorsunuz. Karadeniz'i ve Marmara'yı birbirine bağlayarak hem deniz ulaşımına yol vermiş hem de akıntılarla birbirlerini beslemeye çalışmış olan bu sistemi bozmaya hakkınız yoktur.
Ayrıca, Montrö Anlaşması, Türkiye'nin uluslararası alanda elindeki önemli ve güçlü anlaşmalardan biridir. Bu Kanal İstanbul'la tekrar gündeme gelmesi hâlinde milletimizin, ülkemizin aleyhine bir sonuç ortaya çıkarsa bunun vebali de sizin boynunuzadır.
Bir sonraki maddeyle getirmeyi planladığınız Kanal İstanbul'la ilgili ve -6306 sayılı- afet riski altındaki alanların dönüşümüyle ilgili ve imar affı getirmeyi planladığınız maddeyle ilgili bütün çalışmalar milletin aleyhinedir ve biz halkımızın aleyhine olan hiçbir maddeye evet demeyeceğiz. Şu anda süslü projelerle ve süslü laflarla milleti ikna etmeye çalışıyor olabilirsiniz. Üç gün sonra takke düşer, kel görünür, herkes de gerçeği görür.
Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)