GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:71
Tarih:12.04.2016

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlarken, öncelikle, dün İstanbul'da yaşanan bir olayı kınayarak başlamak istiyorum. Bütün baskı rejimlerinde olduğu gibi, Türkiye'de de siyasetin spora nasıl müdahale edip baskı yarattığını dün net biçimde gördük. Bir stadı 5-10 siyasetçi trajikomik biçimde top çevirerek açarken diğer taraftan taraftara gaz sıkan zihniyeti kınıyorum ve vekili olduğum İstanbul şehrinin güzel takımı Beşiktaş ve -benim takımım aynı zamanda- Beşiktaş'ın taraftarlarına da geçmiş olsun diliyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

Evet, yasaya dönersek, torba yasadaki 8'inci maddeyle İmar Kanunu'na "su yolu" tanımı eklenmek isteniyor, bu da İstanbul'un bir başka sorunu. Bu, aynı zamanda sadece İstanbul'la sınırlı kalmayan, bütün Marmara ve Karadeniz'in, uzun vadede ülkenin tamamının ekolojisini, doğal dengesini bozacak Kanal İstanbul Projesi için imar mevzuatının delinmesini amaçlayan Kıyı Kanunu'na aykırı bir düzenleme. Ayrıca, düzenlemeyle, belediyelerin suyla ilgili işlemleri de yerel yönetimin elinden alınmakta. Bu sebeplerle maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

Uluslararası bir mimarlık bienali kapsamında Türkiye'den bir akademisyen Asu Aksoy, İstanbul'un kuzeye doğru genişlemesini yönetebilmek için bienalle konuşup Arnavutköy Belediyesiyle bir proje yapmalarını öneriyor ve Arnavutköy Belediyesini de ikna ederek Arnavutköy ilçesi için bu kentleşmeyi nasıl yönetmek gerek, bunu konuşmak üzere bütün paydaşları bir araya getiriyor. Arnavutköy bir AKP belediyesi. İstanbul'daki tarım, ormanlık alanların ve su havzalarının büyük kısmı bu ilçede. İstanbul'un varlığını sürdürebilmesi için bu alanların korunması gerekiyor. Arnavutköy Belediyesi bu projeyi sahipleniyor, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına sunum yaparak uzun uzun anlatıyor fakat tam o sırada ne oluyor? İstanbul'un barajlarından Sazlıdere alanı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından rezerv alanı ilan ediliyor, tüm planlama yetkisi İlçe Belediyesinden ve hatta Büyükşehir Belediyesinden de alınıp Çevre ve Şehircilik Bakanlığına geçiyor. Başta "depreme karşı rezerv alan" denilen işin aslında öyle olmadığı ortaya çıkıyor, esas mesele Kanal İstanbul Projesi'ymiş. "İstanbul'un anayasası" olarak adlandırılan, bölgesel perspektifle hazırlanan, İstanbul'un bütüncül ve sürdürülebilir şekilde kalkınmasını hedefleyen çevre düzeni planı 2009 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından onaylanmıştı. Bu planın en önemli ilke kararlarından biri, kuzeye doğru eğilim gösteren kent gelişiminin engellenerek doğu-batı aksında kademelendirilmiş bir gelişimin sağlanmasıydı. Kentin kuzeyinde yer alan önemli ekolojik alanların, kentin su havzalarının, tarımsal, ormanlık alanların, millî park ve doğal sitlerin korunması hedefleniyordu. Peki ne oldu?

Megazevatın megaprojesi ortaya çıkınca geride ne Arnavutköy Belediyesi kaldı ne çevre düzeni planı kaldı. Derken bir yaparsın-yapamazsın tartışması çıktı. Dediler ki: "Yaparız, ecdadımız da yaptı, biz de yaparız." Oysa, mesele, binlerce ton çimentoyu döker misin, dökemez misin tartışması değildi; bir şehir için bu proje sürdürülebilir bir proje midir, buydu. Ne var ki kendi yandaşlarına yatırım imkânı yaratmak açısından çok ideal bir projeydi bu.

Bütün bunlar olurken İstanbul'a, canlı cansız varlıklarıyla, tarihiyle, kültürüyle Bizans'ın, Roma'nın, Osmanlı'nın başkentine ne olacaktı? Su kaynakları tahrip olacak. Projeyi ortaya koyanlar da biliyor. Ne diyorlar? "Istrancalardan, Melen'den, Sakarya'dan, Kızılırmak'tan, yoksa Bartın'dan su getiririz." Peki, kuraklık noktasal mıdır? Hayır, değildir arkadaşlar. Kuraklık burada varsa çevrede de olacaktır. Melen'den, insan boyunda kanallar inşa etmeniz hâlinde, bir depremde kanalda bir çatlamayla Karadeniz'in bütün çevre ülkelerinin atıklarını akıttığı sular yer altı sularına karışacak. Kısa süreli işler için ya da normalde 10 bin lira edecek arazileri 5-6 misline satma şansı yarattığı için halkın bir kısmı da maalesef ölümü görüp sıtmaya razı olarak buna kafa sallayacaklar ama bu yüz binlerce yıllık yerleşim alanının, bin altı yüz yıllık başkentin, İstanbul'un vebali maalesef sizde kalacak.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)