| Konu: | MHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 12.04.2016 |
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuya geçmeden önce, sayıları 4'ü bulan şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, sabır dileyerek konuya girmek istiyorum.
Efendim, MHP önerisi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu önerinin bizatihi varlık sebebi, aslında bu memleketi son on dört sene içinde yöneten zihniyetin bir eseridir. Şöyle ki: Başımıza ne gelse, gökten taş yağsa bunun sorumlusu asla ve asla muktedir olan iktidar değildir. Bu durumda da, biraz önce AKP'li hatibin söylediği gibi, diyelim ki CHP ya da başka bir muhalefet partisine teslim edilen kimlik bilgilerinin çalınmasından söz ediliyor. Bu konuda söz almadan önce, konuyu incelemek üzere hem kendi partimle hem YSK yetkilileriyle temasta bulundum. Ortaya çıkan gerçek şudur: Cumhuriyet Halk Partisi 2011 yılında seçmen kütükleri, ki bunlar -biliyorsunuz- aleni olarak ilan edilir, muhtarlıklarda askıya çıkarılır, bunları elektronik ortamda tekrarlamaktan başka bir işlemde bulunmamıştır. Şöyle ki: Eğer kimlik numaranızı biliyorsanız, bu kimlik numaranızla, baba adınızı biliyorsanız, 2011'den itibaren Cumhuriyet Halk Partisinin web sitesine girdiğinizde şunları görebileceksiniz: Oy kullanacağınız sandık, bir kere, seçmen misiniz, değil misiniz? Çünkü o tarihlerde yapılan tartışma -biliyorsunuz- hayali seçmen olduğu ya da işte, ölülere oy kullandırıldığı gibi bu ülkenin demokrasi seviyesine, kalitesine pek de yakışmayan birtakım iddialardı. Bu iddiaların ortadan kaldırılmasına hizmet amacıyla yapılmış bir girişimdir bu, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından ve YSK tarafından desteklenen bir girişimdir. Seçmen olup olmadığınızı, varsa eğer, büyük bir binada veya sitede oturuyorsanız, sizin gibi seçmen olan diğer kişilerin sadece adlarını ve soyadlarını görebileceğiniz bir sistemden bahsediyoruz.
2011'de bu sisteme ilaveten yine Cumhuriyet Halk Partisi tarafından "e-sandık" diye bir başka sistem kurulmuştur, bu sistemde de o sandıkta oy kullanan seçmenlerin isimlerinden başka hiçbir bilgi yoktur.
Bakın efendim, dün Sayın Başbakan tarafından ifade edilen meselenin İzmir'de bir partiden dolayı sızdırıldığı, bir partinin web sitesinden sızdırıldığı iddiasına karşılık, tabii ki hukuki yollar, Emniyetin soruşturmaları bize gerçeği gösterecektir. Ama ben size başka bir sızdırmadan bahsedeceğim, acaba haberiniz var mı? Çok merakla bunu size aktarmayı ve sadece bilgilendirmeyi amaçlıyorum.
İstanbul Emniyet Müdürlüğünün 27 Temmuz 2010 tarihinde 16.04'te web sitesine koyduğu bir metni çok kısaca okumak istiyorum: İstanbul Emniyet Müdürlüğü... "70 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına ait adres, telefon ve kimlik bilgilerinin yer aldığı listeler ele geçirildi. Operasyonda 15 kişi gözaltına alındı. Kamu kurum ve kuruluşlarının veri tabanlarına girerek vatandaşların adres, kimlik ve telefon bilgilerini ele geçirdiği öne sürülen 15 kişi gözaltına alındı."
Altı yıldır süren bir davadan bahsediyoruz. 70 milyon kişinin kimlik bilgisinden bahsediyoruz. Bu haber, eski mesleğim sırasında benim de takip ettiğim bir haber olduğu için, biraz daha detayına hâkim olduğum bir konu. Şöyle ki: Bu bilgilerin ne yapıldığı da enteresan, bu bilgiler 600 baroya kayıtlı avukata verilmiş, satılmış, ticari olarak. Sebep? O tarihlerde ekonomik durgunluk veya başka faaliyetlerdeki aksama nedeniyle icra iflas dosyalarında olan gecikme, bu avukatları bu yasa dışı yola sevk etmiş. Yani o icra iflas dosyalarında ismi geçen insanların telefonuna, adresine ulaşabilmek için çalınan kimlik bilgilerini kullanmışlar. Bunlar mahkeme tarafından hüküm altına alınmış ifadelerdir. Benim şurada sizinle paylaştığım bilgiler, kendime ait bilgiler değildir, açık dava dosyalarında olan bilgilerdir. Yani, illa, CHP, MHP veya başka bir parti üzerinden sızdırıldığı kadar, böyle bir ihtimali kapatarak söylemiyorum, böyle bir çetenin varlığına da dikkat çekmek istiyorum, madde budur.
Dikkat etmenizi önereceğim ikinci konuysa sızan bilgilerin muhteviyatına ve formatına aittir. Format derken -şu anda göremeyeceksiniz- ben günlük bir gazetenin açıkladığı bir kimlik bilgisine dair formatı dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bakın, buradaki bütün girdiler yani solda, isim hanesi, doğum tarihi, adres gibi bilgilerin sol tarafında yer alan, İngilizce "field name" diye adlandırılan alan bilgilerinin hepsi İngilizce. Şimdi, diyelim ki bu bilgiler sızdırıldı şu veya bu yolla, onda anlaştık; bu sızan bilgileri hangi programcı oturup da -70 milyon kişi için ya da 50 milyon seçmen için- alan bilgilerini İngilizceye çevirme zahmetine katlanır Allah'ını seversen? Olduğu gibi kullanmasına, yani Türkçe kullanmasına ne engel olabilir? Niye İngilizce? Bunun bence, danıştığım uzmanlar tarafından paylaşılan ve size aktarmak istediğim sebebi şudur: Bu bilgiler kaynağından çalınmıştır yani İçişleri Bakanlığı MERNİS'ten çıkma ihtimali, İngilizce olmasını izah eden, açıklayan en kuvvetli sebeplerden biridir.
Bir diğer, benim dikkatimi çeken ve yine danıştığım uzmanlar tarafından paylaşılan konuysa sızdırılan bilgilerin tarihiyle ilgili. Malumunuz, daha geçen sene, 2015 yılında iki ayrı seçim yapıldı ve o iki ayrı seçimde de Yüksek Seçim Kurulu bu bilgileri partilerle paylaştı. Eğer bunların kaynağı bir parti olsaydı -bakın, benim partim, başka parti demiyorum- niye 2008-2009 tarihli eski verileri kullansın 2015 tarihli veriler varken? Bunu da bu önerge hakkında oy kullanırken dikkatinize sunmak istiyorum.
Şimdi, bakın, geldiğimiz yer, eğer komplo teorisinden bahsedeceksek vahim bir nokta. Seçimlerin şeffaflığını etkileyecek bir karara dair -şu anda Hükûmetten kimse yok ama- Adalet Bakanımız bir ifade kullandı, dedi ki: "Bu sızıntıdan sonra, bu bilgi sızmasından sonra bu vatandaşların ticari hayatından mahrem bilgilerine kadar uzanan yelpazede etkili olacak bu bilgi sızıntısı karşısında, biz, Yüksek Seçim Kurulunun bugüne kadar olduğu gibi, siyasi partilerle bilgi paylaşımını kısıtlamayı düşünüyoruz." Aynen, aşağı yukarı kullandığı ifade budur, mealen. Bunun neticesi eğer komplo teorisiyle izah edilecekse -bilgi sızıntısı- ben de kendimde şu soruyu sormakta haklılık görürüm: Acaba 2008 tarihli bu eski bilgiler önümüzdeki seçimlerin şeffaflığını etkileyecek büyük bir kumpasın bir parçası olabilir mi? Çünkü başka bir mantığı yok.
Bakın, tekrar ediyorum, iki konuyu üstüne basa basa tekrar etmek istiyorum: Birincisi, bu bilgilerin formatı çok şüpheli. Siyasi partilerden sızacak bilgi bu değil. İngilizce "surname", "name" işte "first gender" falan gibi bu tip lafları, İngilizce lafları normal programlarda bulamazsınız. İkincisi, herhangi bir siyasi parti bunu kendi web sitesinde ilan etmiş değildir yani ne annenizin kızlık soyadı, ne doğum tarihi. Bunlar zaten gerekli değildir, sadece sizin orada seçmen olup olmadığınıza bakarsınız, bir; kimlerle hangi sandıkta oy kullanacağınıza bakarsınız, iki. Bunun dışındaki bilgileri niye bir siyasi parti paylaşsın? Bu kadar detaylı bilgi ancak kaynağından çalınmış olabilir. En azından bu kuşkuyu göz önünde tutarak kararınızı verin ricasındayım.
Bir de, eski tarihli verileri kim ne yapsın 2015 dururken? Bu sorunun da cevabı olması lazım. Ama eğer bütün bu sorulara sırtınızı çevirip sadece ve sadece siyasi partilere giden verilerin kısıtlanması yönünde bir karar alırsa bu Meclis, yüce Meclis e, o zaman şu sorunun da sorulma hakkı doğacaktır: Acaba, bütün bu tartışmaların neticesi, önümüzdeki dönemde -şu tarihte, bu tarihte- yapılacak bir olası seçimi daha az şeffaf, daha manipülatif, daha şüpheye açık hâle getirmek midir?
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)