GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:69
Tarih:07.04.2016

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; basın özgürlüğünü ihlal eden uygulamalara son verilmesi ve basın özgürlüğünün tesisiyle tahkim edilmesinin yol haritasının belirlenmesi amacıyla Halkların Demokratik Partisi Grubu tarafından verilen araştırma önergesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle konuşmama başlamadan önce, mübarek Regaip Kandili'nin, başta ülkemize ama aynı zamanda İslam âlemine ve tüm dünyaya huzur, birlik, beraberlik, kardeşlik ve barış getirmesi dileğimi ben de diğer milletvekili arkadaşlarımla birlikte paylaşmak istiyorum. Kandiller, hoşgörünün özellikle öne çıktığı günlerdir. Basın özgürlüğü konusu, ifade özgürlüğü konusu da hoşgörüyü, toleransı, anlayışı öne çıkarmamız gereken bir husustur.

Değerli arkadaşlarım, uygar dünyada ülkelerin gelişmişlik seviyeleri ekonomik refahları kadar demokrasilerinin gelişmişlik düzeyiyle de ölçülür. Çoğulcu, özgürlükçü bir demokrasinin en temel ölçütlerinden biri ise o ülkedeki basın ve ifade özgürlüğünün durumudur. Ülkemiz, maalesef bir süredir basın ve ifade özgürlüğü açısından tüm dünya tarafından yakın takibe alınan bir ülke konumundadır. Sadece gazetecilerin meslek örgütleri olan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Federasyonu gibi meslek örgütlerimizin raporlarında değil ama aynı zamanda Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, Gazetecileri Koruma Komitesi gibi uluslararası meslek örgütleri de Türkiye'yi basına yönelik uygulamalar konusunda alarm veren ülke olarak görmektedir. Nitekim, bunun örneğini az önce, değerli mevkidaşım da paylaştı hem Özgürlükler Evi'nin "Artık Türkiye'de basın özgür değil." şeklindeki tespiti ve son beş yılda Türkiye'nin en hızlı gerileyen ülke olduğu basın ve ifade özgürlüğü konusundaki tespiti hem de 182 ülke arasında ülkemizin 149'uncu sırada olduğuna ilişkin Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün tespitleri ülkemiz açısından, demokrasimiz açısından çok büyük bir ayıptır. Basın özgürlüğü konusu, üyesi olduğumuz Avrupa Konseyinde de bizi zor durumda bırakmaktadır. Çok kısa bir süre önce -hatırlarsanız- Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland da yaptığı açıklamada Türkiye'nin alarm veren ülkelerin başında geldiğini söylemişti. Üyesi olmaya aday olduğumuz Avrupa Birliğiyle ilişkilerimize de gölge düşürmektedir. Hatta ve hatta müttefikimiz ABD'yle ilişkilerimizde de en son, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Washington ziyareti sırasında görüldüğü gibi, gölge düşürmekte, ülkemizin itibarını olumsuz olarak etkilemektedir basın özgürlüğü konusundaki karnemiz.

Basın özgürlüğünün korunması ve geliştirilmesi için neler yapılması gerektiğini konuşmadan önce, bu alanda hangi sıkıntılar yaşanıyor onları dikkatinize getirmek isterim. Türkiye'de basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı birkaç şekilde kısıtlanmakta. Öncelikle gazetecilerin can güvenliği gelmekte. Ben de 6 Nisan -dün- Hasan Fehmi'nin, ilk basın şehidinin ölüm yıl dönümünü buradan anmak isterim. Hasan Fehmi'den bugüne kadar geçen yüz yedi yılda 100'ün üzerinde gazeteci ve yazar öldürüldü ülkemizde, katledildi. Sabahattin Ali'den Uğur Mumcu'ya, Metin Göktepe'den Hrant Dink'e öldürülen tüm meslektaşlarımızı ben de saygıyla ve özlemle anıyorum. Ancak gazetecilerin hayati riski bitmiş değil. Geçtiğimiz yıl, 2015 yılı içinde -raporlarda da biliyorsunuz- 3 Suriyeli gazeteci ülkemizde öldürüldü, kendileri ülkemizde geçici koruma altında olan 3 Suriyeli gazeteci.

Yine, raporlarda bir yazarın öldürüldüğü kayda geçmiş durumda. Gazetelere, gazetecilere yönelik fiziki saldırılar maalesef devam etmekte. Rakamları paylaşmak isterim: 2015 yılında 64 gazeteciye, 4 medya organına ve 1 yazara fiilî saldırı düzenlendi. Bunlar arasında Hürriyet yazarı gazeteci Ahmet Hakan, Hürriyet gazetesi keza 2 kez -biliyorsunuz- saldırıya uğradı. Sabah gazetesi, Akit gazetesi, benzer şekilde Star gazetesinin Yönetim Kurulu Başkanının aracı kurşunlandı.

Buradan bir kez daha bu konuda gazetecilere, gazetelere yönelik fiilî saldırılarda, onlara yönelik tehditlerde etkin soruşturma eksiğini vurgulamak istiyorum. Bahsettiğim tüm örneklerde henüz kamuoyunu aydınlatıcı bir açıklama yapılabilmiş değildir.

Gazetecilerin özgürlüğünün, halkın haber alma hakkının etkilendiği ikinci bir konu, önemli bir konu soruşturmalar, gözaltılar ve tutuklamalardır. 2 gazeteci arkadaşımız Erdem Gül ve Can Dündar kısa süre önce, yaklaşık üç ayın üzerinde tutuklu kaldıktan sonra Anayasa Mahkemesinin kararının ardından tahliye edildiler ancak gazetecilere yönelik gözaltılar, tutuklamalar bitmiş değil.

Bütün raporlarda ortak değerlendirme şu: Kısa bir süre önce biliyorsunuz çok fazla sayıda, 100'ü aşan sayıda gazeteci vardı cezaevlerinde. Sonra yine burada, bu yüce Mecliste yapılan reform, çıkarılan reformlarla bu sayılar düşürülmüştü ancak şu anda hem ulusal hem uluslararası örgütlerin, meslek örgütlerinin raporlarında tutuklu gazeteci, gözaltına alınan gazeteci sayısının yeniden tırmanışta olduğu kaydı dikkat çekmekte. Gözaltına alınan gazeteci sayısı 72'den 120'ye çıkmış 2015'te, tutuklu gazeteci sayısı 22'den 31'e çıkmış.

Tabii ki gazeteciler yargılanamaz değil ancak yazdıkları, çizdikleri, düşündükleri için tutuklanmamaları gerekir çünkü gazeteci yani basın mensuplarının tutuklanmasının şöyle bir olumsuz etkisi var, sadece gazetecilik mesleği için değil tüm Türkiye için, o da şu: Caydırıcı etki yaratmakta, otosansür yaratmakta yani açılan her dava, açılan her soruşturma, her gözaltı uygulaması, her tutuklama diğer gazeteciler için bir yıldırma, korkutma ve caydırıcı etki yaratmakta. O yüzden, Türkiye'yi, düşünen, ifade eden, yazanlar için açık bir cezaevi olmak durumundan hep birlikte kurtarmamız gerekir.

Dikkatinizi çekmek istediğim bir başka konu, yine raporlarda dikkat çeken, özellikle Cumhurbaşkanına hakaret soruşturmalarında ve davalarındaki artıştır. Bu rakam 2015 yılında bir yıl öncesine göre 10 kat artmış durumda değerli arkadaşlarım. 19 gazeteci, 2 karikatüristin de arasında bulunduğu toplam 28 kişi hakkında 21 yıl 6 ay 19 gün hapis cezası verilmiş durumda. 2014'te bu rakam 2 ceza, 2013'te 3, 2012'de ise 1 imiş. Bu konuda ben bir kez daha Avrupa Konseyinin hukuki danışma organı olan Venedik Komisyonunun geçtiğimiz günlerde kamuoyuyla paylaştığı Cumhurbaşkanına hakaret soruşturmalarına ilişkin raporun hepimiz tarafından dikkate alınması ve orada yapılan öneriler doğrultusunda bu maddenin bizim Ceza Kanunu'muzdan çıkarılması... Çünkü zaten TCK 125/2 bulunmakta ve bu ayrımcılığın giderilmesi gerektiğini bir kere daha sizinle paylaşmak isterim.

Dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer konu da gazetelere el koyma, televizyon karartma uygulamalarındaki artıştır. Az önce bahsedildi, ben de bir kez daha İMC TV'nin karartılmasının hukuk dışı olduğunu sizinle paylaşmak isterim çünkü ne mahkeme kararı var ne düzenleyici organ olan RTÜK'ün kararı var. Bu şekilde karar alınamaz. Tabii ki, dediğim gibi, aynı gazetecilerde olduğu gibi yayın organları her zaman yayınları nedeniyle denetlenmelidir, denetlenmektedir de ama bunun hukuka uygun yapılması gerekmektedir.

28 Ekim 2015 tarihinde İpek Medya Grubu yönetimine el kondu biliyorsunuz, kayyum atandı, daha sonra da Zaman gazetesine kayyum atandı. İpek Medya Grubuna biliyorsunuz kayyum atandı ama kayyum bu kurumları iyileştirmek yerine kapatılması sonucunu doğurdu ve bu medya grubunda ve daha sonra da Zaman gazetesinde yüzlerce gazeteci işsiz kaldı. Son yıllarda bu ve benzer uygulamalar nedeniyle işsiz gazeteciler sayısı çığ gibi artmakta. Burada dikkatinizi çekmek istediğim bir husus hem işsizliğin artması ama işsiz bırakılan gazetecilerin de en kanuni haklarından faydalanamamaları. Kayyum atanan bu gazetelerdeki meslektaşlarımız işsizlik parası dahi alamayacak şekilde atılmış durumdalar, hiçbir tazminatlarından faydalandırılmadılar.

Son vurgulamak istediğim konu da sansürdür. Ülkemizde İnternet sansürü, yayın yasağı, akreditasyonla da halkın haber alma özgürlüğü engellenmektedir. Bakın, 2015 yılında 6 yayın yasağı 5 gizlilik kararı, 10 akreditasyon ayrımcılığı yapılmış, 118 İnternet sitesi, 353 "Twitter" hesabı, 399 haber ve köşe yazısına erişim yasaklanmıştır.

"Ne yapılmalıdır?" derseniz, değerli arkadaşlarım, özetlediğim bu tablo içinde gerçekleri halka aktarmakla görevli gazetecilerin özgürlüğünün korunması için milletvekilleri olarak bizim sorumluluğumuz bu özgürlüğü sonuna kadar kullanmalarını sağlamaktır. Onun için Meclis araştırma komisyonu kurulmasına bizler destek veriyoruz sizlerin de destek vermesini istiyoruz.

Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)