GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:68
Tarih:06.04.2016

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde -bire geliyor- hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Herkesin yorulduğunun farkındayım, mümkün olduğunca sıkmamaya çalışacağım ama çok da önemli konular var, bu saatte görüşmememiz, dinamik olduğumuz saatlerde görüşmemiz gereken konular bunlar.

Değerli arkadaşlarım, devlet, vatandaşı için vardır, vatandaşına hizmet için devlet vardır; vatandaş yoksa devlet de yoktur. Devlet kurumları, vatandaş için hizmet vermeye çalışırlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi de öyledir, Türkiye Büyük Millet Meclisi de vatandaşına hizmet etmesi gereken bir yerdir. Yani biz de vatandaşa hizmet etmek zorundayız. Bizim iki görevimiz var Anayasa'ya göre; bir tanesi, denetim. Hükûmeti denetlemek zorundayız; yasalara uygun çalışıyor mu Hükûmet ve verdiğimiz bütçeye uygun harcamalar yapıyor mu?

Denetim konusunda zayıfız. Yani bu konularla ilgili olarak dünya parlamentolarıyla karşılaştırdığımız zaman, denetim konusunda iyi bir iş yapmıyoruz ama yasamayla ilgili olarak, nicelik olarak baktığınız zaman dünyada en fazla yasa çıkaran Parlamentolardan bir tanesiyiz. Çok fazla yasa yapıyoruz, yasa maddesi. Bu da, 5'inci torba kanunumuz. Herhâlde bu dönem bununla birlikte 130'un üzerinde yasa yaptık. Çok fazla yasa yapıyoruz ama bu yasalar vatandaşın istediği yasalar mıdır? Teknolojinin, değişen, gelişen teknolojinin, ekonomik şartların, sosyal şartların getirdiği kurallara uygun, vatandaşın talebine uygun kanunlar mıdır, yasalar mıdır? O bakımdan baktığımızda pek öyle olmadığını, sıkıntılı olduğunu görüyoruz durumun.

Bu torba kanun da bakıyorum birçok sıkıntıları olan bir kanun. Şimdi, torba kanunlar niye gelir? Bu 5'inci defadır... Ben utanıyorum, gerçekten torba kanunla ilgili olarak şikâyet etmekten utanıyorum ama şikâyet etmek de zorundayız, bunların kayıtlara da geçmesi lazım. Yani sonuç olarak, sizler de herhâlde torba kanundan mutlu değilsiniz ama nedense geliyor. Niye geliyor peki torba kanun? Çünkü Hükûmet, işini yapmadığı için geliyor. Devleti yönetebilen bir hükûmet, torba kanun getirmez bu kadar sıklıkla. (CHP sıralarından alkışlar) Bu kadar basit. İyi bir bakan varsa bürokratın... Bakın, samimi söylüyorum -ben de bürokrasiyi bilen, yıllarca çalışmış bir insanım, birçoğunuz da biliyor- bir bakan, bürokratın oyuncağı değilse bu kadar sık torba kanun getirmez. Bilmiyorsa kabul eder, getirir. Sayın Bakanın, torba kanunda maddesi yok, çok rahat olarak söylüyorum. Yönetim iyi değilse, Hükûmet iyi çalışmıyorsa, bakan, konusunu bilmiyorsa sık sık torba kanun... "Sayın Bakanım, bunu getirelim." "Tamam, getirelim." Bürokrat korkar bir şeyi imzalamaktan, "Bunu kanun olarak getirelim." Bakan onayıyla çıkması gereken, bürokratın imzasıyla çıkması gereken hususları alır, kanun olarak çıkarttırır çünkü çok kolay çıkıyor.

Geçenlerde Salim Bey söyledi, "Efendim, biz hangi bakan kanun isterse bir haftada çıkarıyoruz." Çıkarıyoruz, onun için de bürokratlar söylüyorlar, çıkarıyoruz. Torba kanun onun için fazla. Onun için, siz de utanıyorsunuz, ben de utanıyorum. Ama, maalesef, Hükûmetin beceriksizliğinden kaynaklanıyor bu, sayın bakanlardan kaynaklanıyor, iyi yönetilmemesinden kaynaklanıyor. Bir diğer sebep de kanunun iyi maddeleri arasında, vatandaş için faydalı görünenler arasında bir de bazı rant maddelerinin olmasından kaynaklanıyor. Burada da var, bu torba kanunda da var maalesef. Torba kanunun sebebi bu.

Şimdi, bu torba kanunda da -arkadaşlarım da ifade ettiler- getirildi bir teklif, teklif ile tasarı birbirine karışmış. Ben hayatımda ilk defa görüyorum arkadaşlar. Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunun kabul ettiği metin, Hükûmetin teklif ettiği metin; o kısımda, bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunun kabul ettiği metinde "Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasıyla İlgili Kanun Tasarısı" diyor başlık. Sıra sayısı 273'te Şanlıurfa yok, henüz çıkmış değil, 1'inci madde "Şanlıurfa" olarak duruyor. Böyle bir usul yok, böyle bir şey yok. Ben ilk defa görüyorum.

Yine, söyledi arkadaşlarım, etkinlik analizi yapılmadı. Etkinlik analizinin muhakkak yapılması lazım ilgili kanunlarda. Bu özellikle sizin döneminizde çıktı, bu dönemde özellikle yapılması lazım. 5018 sayılı Kanun bunu emrediyor.

Yine, meslek kuruluşlarının görüşlerinin alınması lazım. Kayıtlara bakarsak herkese haber verilmiş ama gelip de doğru dürüst konularını anlatmadılar, gelemediler, doğru dürüst toplantılara katılmadılar, görüşlerini açıklayamadılar.

Ve gerekçeler çok yetersiz. Biz -hukukçular bilir- bir kanun lafzından yeteri kadar bir şeyler anlamadığımız zaman onun gerekçesine bakarız, ne demek istemiş. Şimdi, gerekçeler yok. Gerekçeler kanun metnini neredeyse çok az farklı cümlelerle aynen tarif ediyor. Gerekçeler çok yetersiz. En az 5 komisyona sorulması gerekiyordu, ilgili komisyonların da görüşlerinin alınması gerekiyordu. Burada 20'ye yakın kanunu ilgilendiren birbirinden çok farklı maddeler var. En az 5 komisyona sorulması, onların görüşlerinin alınması gerekiyordu, hiçbirisinden görüş alınmadı. Hepsi Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından, bizler tarafından buraya getirildi, görüşülebildiği kadarıyla. Ve yine Anayasa'ya aykırı hükümler var, bunları tekrar etmek istemiyorum, maalesef bu vaziyette buraya geldi.

Değerli arkadaşlarım, neler var? Sosyal yardımlarla, sosyal hizmetlerle, sosyal politikalarla ilgili çok önemli hükümler var. İmar mevzuatıyla, çevre ve şehir konusuyla ilgili çok önemli hükümler var. Kara yolları zorunlu sorumluluk sigortasıyla ilgili önemli hükümler var. İstiklal Madalyası zaten, Şanlıurfa meselesi var. SPK'yla ilgili hükümler var. Suç gelirlerinin aklanması, terörizmin finansmanıyla ilgili, kara parayla ilgili maddeler var. SGK'yla ilgili maddeler var. İçişleri Bakanlığıyla ilgili maddeler var.

Şimdi, diğer arkadaşlarım farklı konuları anlattılar, ben de sosyal yardımlara değineyim. Şimdi, 65 yaş aylığıyla ilgili olarak daha üç sene olmadı, geçen dönem, 2013 yılında yine bir torba kanun geldi, bir torba kanunla biz bir değişiklik yaptık, üç sene olmadı, bakın 2013'ün Haziranındaydı o değişiklik, şimdi nisan ayının başındayız, üç sene tamamlanmamış, yine o maddeyi değiştiriyoruz, o maddeyi yine değiştiriyoruz.

Sosyal yardımlar konusu, Türkiye için çok önemli bir mesele. Geçen yıl -tam, kesin olarak Bakanlık rakam veremiyor ama- 25 ile 28 milyar lira arasında bir harcama yaptığımız söyleniyor sosyal yardımlarla ilgili olarak. Çok büyük bir rakam, çok önemli bir rakam ama Bakanlık henüz sosyal yardım ile sosyal hizmetin ayrımının farkında değil. Sosyal hizmet nedir, sosyal yardım nedir; Bakanlık kayıtlarında bununla ilgili bir şey yok. Yaptıkları yardımları "sosyal yardım" ve "sosyal hizmet" diye henüz ayıramamışlar, bir sistemleri yok. Kime veriyoruz? Kaç kişiye veriyoruz? Tahminî olarak 14 milyon kişiye verildiği söyleniyor bu sosyal yardımların. Kaç kişiye veriliyor, kaç yer tarafından veriliyor, tam belli değil. 45 farklı kurumdan 15 farklı türden sosyal yardımın ya da sosyal hizmetin yapıldığı tahmin ediliyor. Şimdi, 45 farklı kurum olur mu? Bir ülkede bir sistem olması gerekir, tek elden yapılması gerekir, mükerrerliklerin olmaması gerekir, boşluk olmaması gerekir. Yardım yapılmaması gereken kişilere yardım yapılıyor, yapılması gerekenlere de gerektiği kadar yapılamıyor.

Şimdi, 65 yaş aylığını da daha önce tuttuk değiştirdik -dediğim gibi- 2013'te, üç sene geçmeden tekrar değiştiriyoruz. Tamam, daha makul bir düzenleme yapacağız ama geçen sefer sayın bakanlara "Böyle yapalım." denildi, şimdi de "Böyle yapalım." deniliyor, ona göre değişiklikler geliyor; bunlar olmaz.

Sosyal yardım harcamalarının gayrisafi millî hasılaya oranı... Biraz önce o rakamları verdim, önemli rakamlar ama Türkiye'de kamunun sosyal yardımlarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 5,5'u yakalamamış henüz; Avrupa'da bu, 25'e yakın. Onun için, bizim hâlâ çok daha fazla sosyal yardım yapmamız gerekiyor. Sosyal yardımlar konusunda almamız gereken mesafe var. Onun için, sosyal yardımları öyle 1-2 madde olarak değil de tüm olarak ele almamız, bütüncül bir kanun yapmamız lazım, bir temel kanun olarak da burada oturup ayrıntılı görüşmemiz lazım. Böyle 2 madde o torbada, 3 madde öbür torbada; bu şekilde başarılı olmamız mümkün değil, doğru iş yapmamız mümkün değil.

Yine, bizim sosyal yardım bütçemiz, gayrisafi yurt içi hasılaya oranladığımız zaman 1,33'e tekabül ediyor 2015'te de, 2016'da da; Avrupa'da bu, 5'e yakın. Yani bizim sosyal yardımlarla ilgili, sosyal hizmetlerle ilgili yapmamız gerekenler var. Henüz hiçbir şekilde sistemimiz yok maalesef.

Bir diğer konu, arkadaşlarım değindi ama ben de söylemek istiyorum, bu kara yolları sorumluluk sigortasıyla ilgili olarak, biliyorsunuz, kamuoyunda bir algı oluştu. "Çok pahalı" dendi, insanlar çok fazla şikâyet etti, o nedenle konu buraya geldi, Komisyonumuza o nedenle geldi. Peki, böyle geldi de bundan sonra ucuzlayacak mı? Yok, öyle bir şey yok. Ucuzlamayacak. Niye ucuzlamayacak? Çünkü o yönde bir değişiklik yapmadık. Belki ileriki yıllarda, aktüeryal hesaplar yapılacak, çok ileriki yıllarda belki ucuzlayacak ama yakın zamanda poliçelerle ilgili olarak bir ucuzlama söz konusu değil.

Ne yapıldı? Kara yolları sorumluluk sigortası, zorunlu sorumluluk sigortası, arkadaşlar, şoför esnafıyla ağırlıklı olarak ilgilidir. Şoför esnafı dedi ki: "Bana çok büyük bir yük getiriyor, bunu düşürelim." Ama dediğim gibi henüz düşmeyecek. Ama onlar nedense tatmin oldular, güçlü olarak gelmediler Komisyona, tatmin oldular. Ama sigorta şirketleri, kendisiyle ilgili bazı düzenlemeleri yaptı; daha güzel hazırlanmışlar, takdir etmek lazım; kendi dernekleri geldi, kendi dertlerini, sıkıntılarını gayet güzel anlattılar. Onlar, istedikleri şekilde bir düzenleme aşağı yukarı yaptılar. Şimdi onların lehinde bir düzenleme yapılmış gibi görünüyor. Ama mağdur olan, kim oldu? Zorunlu trafik sigortasında mağdur olan, hak sahibidir, yani üçüncü kişi; şoför esnafının dışında, sigorta şirketlerinin dışında yolda bir kazaya muhatap olan kişi. O kişilerle ilgili tazminatları biz kısıtladık, onların alacağı tazminatlarla ilgili olarak birkaç maddede yoğunlaşma yaptık. Bundan sonra alacakları tazminatlar, örneğin, ortalama olarak 200 bin liraysa, şimdi bunun çok çok altına, 50 bin liralara düştü. Bundan sonra çok düşük tazminatlar alacaklar. Konu bu, kara yolları zorunlu trafik sigortasında maalesef.

Değerli arkadaşlar, çok önemli bir konu da burada Kanal İstanbul'la ilgili olarak geldi. Arkadaşlarım çok girmediler, ben o konuya müsaadenizle girmek istiyorum. Şimdi, Kanal İstanbul'un hakikaten fizibilitesi yok, projesi yok henüz. Nedense kanun değişikliklerini yapıyoruz henüz fizibilitesi, projesi olmayan bir projeyle ilgili ama afaki olarak "25 metre derinliğinde bir şey olsun." deniyor, 470 metre genişliğinde bir alan kamulaştırılacak, 45-50 kilometre olacağı tahmin ediliyor -dediğim gibi, fizibilite yok henüz- ve en az 13 milyar dolarlık bir maliyeti de olacak diye tahmin ediliyor. 360 milyon metrekare alanın kamulaştırılması gerekebilecek, bunlar içerisinde de 4 milyon metrekareden fazla mera var. Mera alanı da 4 milyon metrekareden fazla.

Şimdi, böyle bir konuda Karadeniz, Marmara, Akdeniz suları, o suların yapısının değişmesi, akıntıların yönlerinin değişmesi, Karadeniz'deki canlının Marmara Denizi'ne, Akdeniz'e akacak olması, doğanın yapısının değişiyor olması, Karadeniz'in durumunun değişmesi nedeniyle konuya muhatap olabilecek Romanya, Rusya, Bulgaristan gibi ülkelerin devreye girebilecek olması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi, uluslararası hukuk vesaire yani birçok konu söz konusu bu maddeyle ilgili olarak. Hiç o taraflarına girmedik, hiç o tarafları maalesef konuşulmadı, hâlbuki çok önemli bir konu bu. Uluslararası hukuku ilgilendiriyor, kendi iç hukukumuzu çok fazla ilgilendiriyor -çok önemli- vatandaşımızı ilgilendiriyor, hayatımızı ilgilendiriyor.

Değerli arkadaşlar, bakıyorum, burada çok fazla İstanbul Milletvekili yok bu saatte ama...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Buradayız.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Buradayız.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Buradayız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Buradayız.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Buradayız.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Var, evet, birkaç arkadaşımız burada.

...genellikle yatırımların, özellikle Ulaştırma Bakanlığı yatırımlarının yüzde 70'inden fazlası İstanbul'da, neden İstanbul'da?

BAŞKAN - İstanbul Milletvekili, Divanda oturuyor şu anda Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - O zaman İstanbul milletvekillerine şunu söylüyorum: Ulaştırma Bakanlığının yatırımlarının yüzde 70'inden fazlası İstanbul'da, siz İstanbul milletvekilleri olarak alkışlayabilirsiniz ama biz Anadolu'daki milletvekilleri olarak, nüfusun çoğu, alanın çoğu bu tarafta olanlar olarak bunu takdir etmiyoruz. Niye yüzde 70'inden fazlası İstanbul için olsun, Anadolu'nun ihtiyacı var, Anadolu'yu yerinde tutmamız lazım. Güvenlik açısından, istihdam açısından, ekonomik gerekçelerle Anadolu'ya çok daha fazla yatırım yapılması lazım. Böyle bir plansızlık olur mu?

Yine bu yatırımda, bakın bu Kanal İstanbul'u dâhil etmeden bu rakamı verdim. Sayın Bakanla da konuştum. Sayın Bakan da bunu inkâr etmedi, kabul etti. Neden bu şekilde...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Rize'ye havaalanı yapıyoruz. Ovit Tüneli'ni yapıyoruz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Yüzde 70'i İstanbul'da, Anadolu'da da yapılacak herhâlde, bir şeyler yapılsın ama yok.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ilgaz Tüneli'ni yaptık.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Bakın, Türkiye'deki güvenlik sorununun önemli bir bölümü, yerinde, Anadolu'da yatırım yapmamamızdır. Şu anda farkında olalım, olmayalım, Türkiye'de 20'ye yakın temerküz merkezi var, onun dışındaki yerler boşalıyor, onun dışındakiler sirkülasyon şeklinde belli merkezlere taşınıyorlar. Öbür yerlerde kimseyi tutamıyoruz. Niye? O taraflara yatırım yapmadığımız için.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hızlı tren yaptık, yollar yaptık.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Bilerek yapsak, bir plan, program dâhilinde biz belli yerlere insanları yığıyoruz, özellikle bunu teşvik ediyoruz desek anlarım ama öyle bir planımız, programımız yok, ifade edilen böyle bir şey yok. Ama Anadolu boşalıyor, ilçelerimiz boşalıyor. Ankara'nın bile 25 ilçesinin çoğu şu anda boşalıyor, sadece merkeze doğru geliyor insanlar. Hâlbuki, bunun bir planı, programı olur, bilinçli bir şekilde insanların nerede ikamet etmesini, çalışmasını, doymasını istiyorsak ona göre bir projelendirme yaparız, plan yaparız. Maalesef yok bütün bunlar.

Arkadaşlar, bir de tabii, işin öbür boyutu var. Şöyle bir hikâye anlatayım, gecenin bu vakti bu teknik konulara girmemiz tabii, zor oluyor, dinlemeniz de zor oluyor: Bir baba, köyünden çıkmış, yıllar sonra çok zengin olmuş "Çocuğumu da götüreyim, görsün benim nereden geldiğimi, ne olduğumu bilsin." demiş. Köyüne götürmüş, amca oğlunda hafta sonu misafir kalmışlar, iki gece kalmışlar, kendi bahçeli evlerine dönmüşler, İstanbul'a. Baba sormuş: "Oğlum, ne gördün, ne anladın?" "Baba, biz çok fakiriz, onlar çok zengin." "Nasıl olur?" demiş, tam tersini göstermek istiyor hâlbuki. "Baba, bizim bahçemizde bir köpeğimiz var, onların dört köpekleri vardı." demiş. "Bizim bir küçük havuzumuz var bahçemizde, onların koca dereleri vardı. Bizim bahçemizde birkaç tane ışıklandırmamız var, onların yıldızları vardı." Çok da güzel bir yaz günü gitmişler herhâlde. "Onlar, bizden çok daha zengindi." demiş.

Zenginlik, aslında doğaya sahip olmaktır hakikaten. Yani bununla ne demek istediğimi herhâlde anladınız. Yani betona yatırım yapmakla bu iş olmuyor, bunları görmemiz lazım.

Kanal İstanbul bu açıdan -ekonomik açıdan çok yanlış ama- doğanın tahrip edilmesiyle de büyük bir yanlışlık içeriyor, bunu çok iyi değerlendirmemiz lazım. Belki Kanal İstanbul Projesi, referandum gerektiren çok önemli bir projedir. Onun için, böyle fizibilitesi yapılmadan, projelendirilmeden, neyin ne olduğu belli olmadan kanun yapmamız çok büyük bir yanlışlık oluyor. Maalesef, çok büyük bir yanlışlıktır, çok acil bir durummuş gibi getiriyoruz.

Bunun haricinde, değerli arkadaşlar, mesela SPK'yla ilgili bazı düzenlemeler var. Bir para piyasası oluşturuyoruz, karşı taraf oluşturuyoruz. Niye? Son zamanlarda ekonomideki gelişmelerle sıkıştık. Türk parası teminat alınamıyor artık, Türk parası teminatı kabul etmiyorlar, onun için yabancı para teminatının kabul edilmesi lazım. Daha fazla sıcak para gelebilmesi için, likit imkânlarının daha da artması için para piyasası oluşturduk; karşı taraf hizmetleri veriyoruz bu takas odasıyla, bununla ilgili bir düzenleme yapıldı. Onun dışında çok acil olduğunu düşünmüyorum.

Onun dışında, terörizmin finansmanı ve suç gelirlerinin aklanmasıyla ilgili düzenlemeler var, teknik bazı düzenlemeler, arkadaşlarımız bunların gerekli olduğunu söylediler ama, ben, özellikle Sosyal Güvenlik Kurumuyla ilgili olarak aldığımız denetmen kadrolarını izah edemiyorum. Orada müfettişler de var, daha fazla yetkileri olan müfettiş arkadaşlar bunlar, dolayısıyla daha iyi denetim yapmaları gerekir, daha iyi eğitilmeleri gerekir, ama müfettiş kadrolarına yatırım yapmıyoruz, yetkili olanlara.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Yetkisiz olanlara önemli ölçüde yatırım yapıyoruz, bunu da bir yanlışlık diye görüyorum.

Gecenin bu vakti sabırla dinlediniz, çok teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)