| Konu: | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısının 17'nci Maddesinin Tekriri Müzakeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 06.04.2016 |
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan kanun tasarısı hakkında lehte oy kullanacağımı baştan belirtmemde bir sakınca yok sanıyorum.
Şenal Hanım, var mı sakınca?
ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Takdir sizin.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) - Detaya girmeden, genel bir çerçeve çizersek, sanıyorum yapmak istediğimiz şey daha iyi anlaşılır.
2002 yılında, AK PARTİ iktidara geldiği zaman kafasında bir toplum projesi vardı, mühendislik anlamında bir proje değil, sosyolojik anlamda, değerler anlamında, siyasi anlamda, uluslararası ilişkiler anlamında bir Türkiye projesi, Türkiye çerçevesi vardı. Bu çerçevede, AK PARTİ'nin -yaptığı en önemli şey- Türkiye'nin o çatışmalı ortamını, disiplinsiz yapısını, yönetilemez durumunu yönetilir hâle getirmek ve toplumu normalleştirmek gibi bir amacı vardı. AK PARTİ, o gün belirlediği politikasından, istikametinden şu ana kadar vazgeçmiş değil, yeniden yeniden kendini güncelleyerek, kendini geliştirerek, küresel şartlara, ulusal şartlara, yerel şartlara kendini uyarlayarak bu projesini sürdürme mücadelesinden, azminden vazgeçmiş değil. Şu anda da bunun bir aşamasındayız.
Hiçbir zaman, AK PARTİ, arkadaşlarımızın söylediği gibi "Avrupa dedi diye, Avrupa'ya hoş görünmek için kanun yapıyorsunuz." diye bir çabanın içinde olmadı ama AK PARTİ, hiçbir zaman ne negatif bir kompleks içinde oldu ne de pozitif bir kompleks içinde oldu, ne "Avrupa'dan hiçbir şey almam." ne "Avrupa ne derse onu yaparım." diye bir angajman içinde oldu. AK PARTİ, insanlık birikimi olarak gördüğü değerlerin hepsini sahiplendi, hepsini kendi değerleri olarak gördü, kendi özgün şartlarına, yerel şartlarına, değerlerine... Bazı arkadaşlarımızın çok iyi anlayacağı, kullandıkları literatürde sıkça dile getirdikleri gibi ekolojik aidiyetine uygun olan şeyleri benimsedi. AK PARTİ'nin bir ekolojik felsefesi vardı, buna belki siyasi literatürde "yerli ve millî" deniyordu. Belki biyososyoloji anlamında, arkadaşlarım iyi bilecekler, Ertuğrul Bey daha iyi bilir, ülkelerin bağışıklık sistemi vardır, AK PARTİ kendi yerel, ulusal, millî bağışıklık sistemine göre yasal düzenlemeler yapar. Yapılan hiçbir yasal düzenleme, diğer bütün insani üretimler gibi hiçbir zaman mükemmeliyet ifade etmez; sadece bütün insanlık çabaları gibi mükemmeli yakalama çabası içerir, oraya doğru yürür.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Bırak Allah'ını seversen, aklımızla dalga geçme!
NURETTİN YAŞAR (Devamla) - Şu anda yaptığımız şey de elbette mükemmel değildir ama mükemmeli yakalama çabası vardır. Ama Ayhan Beyin belirttiği gibi, Paris Prensiplerinde belirtilen ulusal önleme mekanizmasını içermeyen bir kanun da değildir, ulusal önleme mekanizmasını 9'uncu maddesinde içerir.
Burada yapmak istediğimiz şey, konuşmalarımızı bir kesit politikası, bir fotoğraf politikası, fotoğraf siyaseti üzerinden değil de on yıllık, yirmi yıllık, elli yıllık, yüz yıllık bir bağlam siyaseti, süreç siyaseti, kuşatıcı bütüncül siyaset üzerinden yapmak. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Arada bir, evet, hata yapıyoruz, arada bir yanılıyoruz, arada bir şartlar bizi yanıltıyor. Yani sizin dediğiniz gibi, "kandırıldık" filan gibi böyle küçük polemiklerle yönümüzü, yörüngemizi şaşıracak, değiştirecek pozisyonda değiliz. Bizim gerçekten, yer altı suları gibi çok derinden, damardan yürüyen bir perspektifimiz var, bir vizyonumuz var, bir amacımız var, bunu yürütmeye ve sürdürmeye çalışıyoruz. Hiçbir zaman, günlük, güncel, geçici kesit polemiklerine prim vermeden... Belki onlarla da uğraşıyoruz, zaman harcıyoruz ama bu, sonuçta bizi ana yörüngeden vazgeçirmiyor.
Bizim şu anda Paris İlkeleri doğrultusunda -ki o Paris İlkeleri de bütün bu ulusal kurumların kendi ulusal özellikleri bağlamında, çerçevesinde oluşturulabileceğini ifade ediyor- burada yapacağımız şey, İdris Bey'in de, MHP'den bir arkadaşımızın da söylediği gibi, ezberlerimizi bozarak zihniyetimizi biraz değiştirmek, o yolda bir çaba harcamak.
Bitirmeden şunu söylüyorum: Eski bir deyimimiz var, "Üslubulisan ayniyle insan." diye. Ben bunun bir sözlükten kısaca karşılığını bulmaya çalıştım; bir insanın insanlığı, kişiliği, karakteri, değeri, konuşmasına ve tercih ettiği üsluba yansır, onu orada görebilirsiniz.
Bir Genel Başkan, bizi bunu unutmaya çalıştıkça, âdeta "Ben buyum." dercesine kendisini hatırlatıyor, bunu da ifade etmek isterdim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından sürekli alkışlar)