| Konu: | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 06.04.2016 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı'nın geçici 1'inci maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tasarıda İnsan Hakları Kurumunun görevlerinden söz edilirken "Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerinin uygulanmasını izlemek, bu sözleşmeler uyarınca kurulan inceleme, izleme ve denetleme mekanizmalarına devletin sunmakla yükümlü olduğu raporların hazırlanması sürecinde görüş bildirme." biçiminde dikkat çeken ifadelere yer vermiştir. Bildiğiniz gibi, söz edilen bu görev, kurumun mevcut mevzuatında da yer almaktadır.
Değerli milletvekilleri, ancak üzülerek söylemeliyiz ki İnsan Hakları Kurumu bu görevini layıkıyla yerine getirmemiştir, çünkü kurumun çalışma esasları, yani çalışma mekanizması iktidara bağımlıdır. Elbette soyut genellemelerle konuyu tartışmak yerine spesifik bir örnek vermek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, örneğin ilk ve ortaöğretimde öğrencilerimize okutulan zorunlu din derslerine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kararları ele alalım. Biliyorsunuz, Millî Eğitim Bakanlığı bu kararların hiçbirine makul çözümler üretememiş, öğrencilerimizin ve ebeveynlerin mağduriyetlerini giderecek bir düzenleme içerisine girmemiştir. Türkiye'nin uluslararası sözleşmelere uygun yasal düzenlemeleri yapması süreçlerini izlemekle görevli kılınan İnsan Hakları Kurumu da bu konuda mağdurların mağduriyetlerini giderecek tek bir çalışma yapmamış, Bakanlığı bu konuda zorlamamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, Sayın Başbakanın, Sayın Millî Eğitim Bakanının ve Sayın İnsan Hakları Kurumu Başkanının da bildiği gibi, 2014 yılında din kültürü ve ahlak bilgisi dersine ilişkin oy birliğiyle verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında, içeriği göz önünde bulundurulduğunda söz konusu dersin din kültürü ve ahlak bilgisi olmaktan çok, Sünni İslam anlayışı doğrultusunda verilen bir din eğitimi olduğu sonucuna varılmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, daha önce de Türkiye aleyhine açılan benzer davalarda da ihlal kararı vermiş olmasına karşın, Hükûmet tarafından gerekli düzenlemelerin yapılmadığına dikkat çekerek, daha fazla gecikmeksizin ailelerin inanç aidiyetlerini ortaya koymak zorunda bırakılmadıkları bir ders muafiyet sisteminin ortaya konulması gerektiğini açıkça belirten bir karar vermiştir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin konuyla ilgili kararlarına savunma olarak, din kültürü dersinin nesnel bir biçimde, bütün dinlere eşit mesafede bir üslup ve içerikte hazırlandığına ilişkin savunmalar vermiştir. Ancak hepimiz biliyoruz ki Hükûmetin bu savunmaları gerçekle bağdaşmamaktadır. Din kültürü dersi kitapları, Sünni İslam'ı anlatan bir ders durumundadır. Diğer din ve inançları da Sünni İslam'a göre yorumlayan bir üslupla kaleme almıştır. Elbette dersin bu hâli, şu an en fazla Alevi yurttaşlarımızın çocuklarını olumsuz etkilemektedir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 13'üncü maddesinin (3)'üncü fıkrasına baktığımızda "Bu Sözleşmeye taraf devletler, anne babaların ve uygulanması mümkünse vasilerin de çocuklarını devlet tarafından kurulan okulların dışında var olan ama devlet tarafından konulmuş ve onaylanmış standartların asgari şartlarına sahip bulunan okullara gönderme ve kendi inançlarına uygun bir biçimde çocuklarına dinsel ve ahlaki eğitim sağlama haklarına saygı gösterir." denmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, bu maddeye çekince koyarak ebeveynlerin, anne babaların çocuklarına kendi inançlarına uygun dinî ve ahlaki eğitim sağlama özgürlüğünü yok saymaktadır. Çözülmediği için milyonlarca yurttaşımızı, çocuklarımızı mağdur eden bu çarpık uygulama konusunda gerek Bakanlık gerekse de İnsan Hakları Kurumu, üzerine düşen görevleri maalesef yapmamıştır.
Önümüzdeki süreçte bu konuya ilişkin makul düzenlemelerin yapılması konusunda başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere, Mecliste bulunan bütün siyasi partilere buradan bir kez daha seslenerek Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)