| Konu: | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 05.04.2016 |
GAYE USLUER (Eskişehir) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı'nın 24'üncü maddesine ilişkin verdiğimiz önerge hakkında CHP Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime en temel insan hakkı olan ifade özgürlüğüne değinerek başlamak istiyorum. Anayasa'nın 25'inci maddesine göre herkes düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahiptir. Yani her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.
Anayasa'nın 26'ncı maddesinde ise "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar." denmektedir.
Değerli milletvekilleri, hangi hak, hangi eşitlikten söz ediyoruz? Bakınız, bugün ismi kulağa çok hoş gelen bir kurulun kurulmasına ilişkin bir yasa tasarısını konuşmaktayız, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu.
Bugün birileri tarafından "vatan haini", "karanlık", "alçak" ve "sütün içindeki kıl" gibi, aşağılayıcı kelimelerle kamuoyunda itibarsızlaştırılmaya çalışılan akademisyenlere uygulanan yasak ve baskılar başta olmak üzere ifade özgürlüğü konusunda Anayasa'mız askıya alınmış durumdadır. En temel insan hakkı olan ifade özgürlüğünün olmadığı, düşünce özgürlüğünün yoklaştırıldığı bir ortamda sizler hangi kurulun oluşturulmasından, hangi kurulun çalışmasından bahsediyorsunuz? Bu denli baskıyı oluşturacaksınız, yürütmenin bizzat kendisi tarafından oluşturulacak, seçilecek kurul üyelerini atayacaksınız, sonra da bağımsız olmasını bekleyeceksiniz. Bu koşullarda oluşturulacak bir kurul aksine insan hakkı ihlallerini meşrulaştıracaktır. Sözde yapacağı inceleme ve araştırmalarla alacağı kararlarla insan hakkı ihlali yapanları, ayrımcılık yapanları bizzat aklayacak bir kurul olacaktır. Amacımız ve olması gereken, insan haklarını koruyacak mekanizmaların etkinleştirilmesidir.
Değerli arkadaşlarım, gelin "mış" gibi yapmayı bırakalım. Öncelikle olması gereken, oluşturulmak istenen kurulun bağımsız ve özgür çalışabilmesi için gerekli olan demokratik ortamı yaratalım. İfade özgürlüğünü gelin hep birlikte sağlayalım.
Bu yasa tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmeden önce sivil toplum örgütlerinin görüşü alınmalıydı. Kendimizi kandırmayalım değerli milletvekilleri, sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin alınmamasının nedeni zaten bu ülkede ifade özgürlüğünün olmamasıdır. İnsan haklarının geliştirilmesi ve korunması için kurulan ulusal kurumların statüsüne ilişkin Birleşmiş Milletler Paris İlkeleri gereği söz konusu kurumların oluşturulabilmesi için sivil toplum örgütleri işin içine mutlaka katılmalıdır. Bakın, sivil toplum örgütleri "Bu kanunla olmaz." diye kampanya başlattılar ve size soruyorlar, hepimize soruyorlar: "Bu acele neden? Bu kanun tasarısı için neden sivil toplum örgütlerinin görüşlerini almadınız? Bu görüşleri aldıysanız hangi sivil toplum örgütlerinin görüşlerini hesaba kattınız?" diye soruyorlar. Çoğulcu bir istişare süreci olmadan hazırlanan bu kanunla oluşturulacak kurumun beklenen işlevi yerine getirmeyeceği açıkça görülmektedir.
Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri; acele işe şeytan karışır. Katılımcı demokrasi olmaksızın alelacele yapılacak işlerden hiçbir yarar gelmez. Bu tasarı bu hâliyle Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarına iade edilmelidir ve sivil toplum örgütleri, paydaşlar işin içine katılarak yeni baştan ele alınmalıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)