GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:67
Tarih:05.04.2016

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, saygıdeğer vatandaşlarım; geçtiğimiz gün Dünya Otizm Farkındalık Günü'ydü. Her şey farkındalıkların artmasıyla aslında başlar. Örneğin, çok fazla vergi ödediğinin farkına varan bazı milletler ülkelerinin yönetim biçimlerini, hatta yüz yıllarca krallıkla yöneten ailelerin yetkilerini bile ellerinden almışlardır. İşte, bu nedenle otizme ilişkin farkındalıkların artması için Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz hem sağlık camiası hem de sivil toplum kuruluşlarıyla yakın ilişki içindeyiz. Çünkü yapılan çalışmalarda, şu anda doğan her 100 çocuktan 1,47'sinin otizmli doğduğunu bilmekteyiz.

Uluslararası sağlık camiası da sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte otizme, otizmin tanı ve tedavisine yönelik olarak çok kapsamlı faaliyetler yürütmektedir çünkü otizmde erken tanının önemi yadsınamaz. Otizmli bireylerin ve ailelerinin hayatlarını, başka bir deyişle kaderlerini etkileyebilecek kadar önemli olan otizmin erken tanısıyla bu kardeşlerimizin ve ailelerinin hayatları büyük oranda değişmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak koruyucu sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılmasından ve hastalıkları daha ortaya çıkmadan önlemekten yana olduğumuzu ve bu konudaki önerilerimizi bu kürsüden defalarca dile getirdik. Hatırlarsanız, Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşmeleri sırasında, Milliyetçi Hareket Partisi olarak yapıcı muhalefet anlayışımızla önce uygulanan sağlık politikalarındaki yanlışlığı, daha sonra da sağlık alanında neler yapılması gerektiğini tek tek anlattık. Bu nedenle, Sağlık Bakanına dünkü yaptığı açıklamada partimizin sağlık politikası önerilerinin doğruluğunu ve ülkemize faydalarını anlattığı için buradan bir kez daha huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz ne önermiştik? Tüm vatandaşlarımıza etkin ve hızlı bir şekilde hizmet sunabilen, hem sağlık çalışanlarını hem de vatandaşlarımızı yani hastalarımızı birlikte memnun eden, tedavi edici sağlık hizmetlerinden ziyade koruyucu sağlık hizmetlerine önem veren, eğitim ve AR-GE çalışmalarına önem veren ve tüm ilgili tarafların görüşünü ve onayını alan bir sağlık politikasını önermiştik.

Dün de Sağlık Bakanı aynen şu şekilde açıklama yaptı: "Önümüzdeki dönemde koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerini Türkiye'nin gündeminde çok daha güçlü tutmak gerekiyor. 'Hasta olduktan sonra iyi tedavi ediyoruz.' kısmı önemli ama 'Hasta olmaması için her türlü tedbiri alıyoruz.' kısmı ondan daha önemli."

Evet, gerçekten doğru, aynen Sağlık Bakanına katılıyoruz ve konuşmasının devamında, dünyada kanserin, kardiyovasküler hastalıkların, diyabetin ve solunum hastalıklarının, ölüm nedenlerinin ilk 3 sırasında yer aldığını ifade etti.

Gelin, bir de ülkemizdeki duruma bakalım: Şu anda 2015 yılının verilerine baktığımız zaman her 7 kişiden 1'i maalesef şeker hastası. Yaklaşık 9 milyon şeker hastamız var şu anda ülkemizde, 24 milyon hipertansiyon hastamız var, 1 milyona yakın kanserli hastamız var, yapılan incelemede depresyon tanısı konulan tam 8 milyon 179 bin hastamız var ve 68 çocuktan 1'i maalesef otizm tanısı almış vaziyette.

Bu ilk 3 sıradaki hastalıkların en önemli nedeni tütün ve tütün ürünleri, sağlıksız beslenme, obezite ve hareketsiz yaşam ve hava kirliliği. Bunu Sağlık Bakanı da ifade etmiştir.

Sigara bırakılması için yapılan çalışmaları gönülden destekliyoruz ancak hava kirliliği açısından yapılan ölçümlerde maalesef 81 ilimizin 41'inde sağlığı tehdit eden sonuçlar elde edilmiştir ve ülkemizde hava kirliliği Avrupa Birliği standartlarının yaklaşık 2 katıdır ve her yıl 29 bin kişi hayatını kaybetmektedir.

İşte, bunların hepsini yani hastalıklara neden olan faktörleri ortadan kaldırmak için her önlemi birlikte almalıyız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bunları defalarca önermiş vaziyetteyiz.

Peki, gelelim Sağlık Bakanının bir başka açıklamasına. "Biz bu fotoğrafta çok güçlü bir sağlık tüketicisi bir ülkeyiz." diyor Bakan ve "Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin MR, tomografi ve hastaneye ulaşma oranı 8,2, bizde ise 8,2 ve 8,3 yani en üst limiti yakalamışız. Bu şunu gösteriyor: Biz çok güçlü bir sağlık hizmeti sunucusuyuz ama aynı zamanda çok güçlü bir sağlık tüketicisiyiz, Türkiye'nin temel sıkıntı alanı bu." diyor. Biz söylerken "Yanlış." diyordunuz Sayın Bakan ama şu anda, maalesef, itiraf ettiniz. Gerçekten de 2014 yılında muayene sayısı tam 643 milyon. Şu anda genç nüfusa sahip olmamıza rağmen yaklaşık olarak yılda 1 kişi 8,3 kez doktora başvuruyor. Bunun sebebinin ne olduğunu siz daha iyi biliyorsunuz Sayın Bakan. Vatandaşlarımızın radyasyona maruz bırakılarak çekilen tomografi sayısı bu ülkede 2014 yılında ne kadar biliyor musunuz: Tam 12 milyon 407 bin. MR sayısı 10 milyon 259 bin. Çünkü ne yaptınız biliyor musunuz; "performans sistemi" denen bir sistem getirdiniz, ne kadar çok hasta bakarsanız o kadar çok para öneriyorsunuz, ne kadar çok tetkik yaparsanız o kadar çok para öneriyorsunuz doktora ve bir doktor, maalesef, 1 hastasına beş dakika ayırıyor. Peki, ne oluyor? Nicelik artıyor fakat nitelik sıfıra iniyor. Örneğin, Sayın Bakan, akciğer kanserine tanı koyma oranı ne kadar biliyor musunuz, bunu çıkın açıkça söyleyin. Bizim yaptığımız çalışmada, maalesef, toplam gecikme yüz günün üzerinde Sayın Bakan. Bunları niçin itiraf etmiyorsunuz? Bu gerçekleri vatandaşlara tek tek söyleyin ve yapmış olduğunuz politika nedeniyle şu anda sağlık harcaması yaklaşık olarak 103 milyar civarında. Peki, Sağlık Bakanı diyor ki: "Bu nedenle tıp biliminde güçlü olabilmek için bilime katkı sağlayan AR-GE'ye güçlü bir altyapı kurmak lazım." Evet, Sayın Bakan, biz işte, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunları önermiştik. Biraz önce bunları ifade etmiştim ama gerçeklerin yanına gelmek çok doğru. O yüzden sizi tekrar tebrik ediyorum.

Peki, şu, Ankara'da bir bomba patladı ya, işte, 14 Martta Sayın Başbakanın sağlıkçılara müjdeleri arada kaynadı gitti. Sayın Başbakan ne dedi biliyor musunuz: "Evet, sayın hekimler, sayın emekli olacak hekimler; sizlere müjde, emekli maaşlarınızı 1.000 lira artırıyorum." Sayın Başbakan, sağlık çalışanları demek sadece doktorlar, emekli doktorlar demek değil. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak tüm sağlık çalışanlarının özlük haklarının artırılması için kanun teklifi verdik ve şu anda Mecliste. Sayın Başbakan, gerçekten sağlık çalışanlarına önem veriyorsan milletvekillerinle birlikte işte bu kanun teklifine "evet" de. İşte o zaman sağlık çalışanlarının özlük hakları artmış olacak. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak buradan bu önerinin geçmesi için elimizden geleni yapacağız.

Bir başka öneri ise, siz dediniz ki: "Yıpranma payını getiriyoruz, müjde sağlık çalışanları." Ama gerçekleri söylemiyorsun Sayın Başbakan. Sadece nöbet tutanlara, o da on beş gün ile dokuz gün içinde nöbet tutanlara yıpranma payı getiriyorsun. Peki, nöbet tutmayanlara ne yapacağız, nöbet tutanları nasıl ifade edeceğiz? Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak her yıla doksan gün yıpranma payı öneriyoruz. Siz yıpranma payını geriye dönük olarak kabul etmiyorsunuz, ileriye dönük olarak kabul ediyorsunuz ama bizce geriye dönük olarak da yıpranma payının verilmesi gerekir. Yoksa, aksi takdirde, yirmi beş yıl, otuz yıl sonra ne olacağını nereden bilelim? İşte bu müjdeleri gerçek müjdeye çevirmek için Milliyetçi Hareket Partisi önerilerine de lütfen "evet" deyin.

Son olarak, biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak otizmin tanı ve tedavisi için şu önerileri getiriyoruz:

1) Konuyla ilgili bakanlıklardan oluşan bir koordinasyon kurulu kurulmalı.

2) Ülkemizde 0-3 yaş grubunda çocuğu olan ailelerin otizmle ilgili farkındalığının artırılması ve otizm tarama ve takip zorunluluğunun getirilmesi.

3) Çocukla ilk temas kuran sağlık personeline bu konuda detaylı bilgilerin ve eğitimin verilmesi için elden gelen her şeyin yapılması gerekir.

4) Erken müdahale programının ve buna yönelik olarak yasal düzenlemelerin yapılandırılması gerekir.

5) Aileye psikolojik destek, bilgilendirme ve rehberlik hizmetleri verilmesi gerekir.

6) Kabullenme ve dayanışma aşamaları için aile bireylerinin otizmle ilgili sivil toplum kuruluşlarına katılmalarının sağlanması ve teşvik edilmesi gerekir.

7) Otizmle ilgili farklı eğitim terapilerini uygulayan özel eğitim öğretmenleri, sosyal hizmet uzmanları ve terapistler dâhil tüm eğitmenlere imkânlar verilmeli ve eğitimleri sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla) - Beni dikkatle dinlediğiniz için hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)