| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 05.04.2016 |
ÇETİN ARIK (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Biliyorsunuz, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü idi. Nisan ayı da Dünya Otizm Farkındalık Ayı.
Değerli milletvekilleri, otizm doğuştan gelen ve belirtileri yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan nörogelişimsel bir bozukluktur. Bugün için otizmin kesin nedeni bilinmemektedir. Bunun yanında, otizm spektrum bozukluğunun genetik temellerinin olduğu yönünde güçlü bulgular vardır. Ancak otizme tek bir genin değil çok sayıda genin yol açtığı düşünülmektedir ve bu genler henüz tam anlamıyla bulunamamıştır. Ayrıca, ağır metaller, endüstriyel atıklar, çevre kirliliği, toksinler gibi faktörlerin de otizme neden olabileceği söylenmektedir. Ancak bunlar da henüz ispat edilebilmiş değildir.
Değerli milletvekilleri, otizmin yaygınlığı ürkütücü bir hızla artmaktadır. 1985 yılında her 2.500 çocuktan 1'i otizm tanısı alır iken, günümüzde ise her 68 çocuktan 1'i otizm tanısı alıyor. Dünyanın en büyük ve en saygın kuruluşlarından biri olan Massachusetts Institute of Technology, geçtiğimiz haftalarda, 2023 yılında çocukların yarısının yani her 2 çocuktan 1'inin otizmli doğabileceğini açıkladı. Evet, yanlış duymadınız, on yıl sonra her 2 çocuktan 1'i otizmli doğabilecek. Tablo gerçekten çok ürkütücü.
Değerli milletvekilleri, 68 çocuktan 1'i otizmli doğuyor ve her yirmi dakikada 1 çocuk otizm tanısı alıyor ise biz bu çocukları niye göremiyoruz? Nerede bu çocuklar? Hiç uzatmadan söylemek istiyorum: Evlerinde.
Değerli milletvekilleri, aile mecbur kalmadıkça bu çocukları dışarı çıkaramıyor, çıkarsa da kimseye görünmemeye çalışıyor. Neden peki? Neden en büyük ilaçları doğal gelişen yaşıtlarıyla birlikte olmak olan bu çocuklar evlerinde hapis hayatı yaşıyor? Nedenini söyleyeyim: Toplum bu çocukları aileleri tarafından iyi terbiye edilmemiş çocuklar olarak değerlendiriyor, ailelerini ve bu çocukları yargılıyor, dışlıyor çünkü otizmin ne olduğunu bilmiyor. Türkiye'de her 10 kişiden 7'si otizmden habersiz.
Değerli milletvekilleri, otizmli bir evlada sahipseniz dışarıya çocuğunuzla birlikte tek başınıza çıkamazsınız. Uzun süre dikkat çekmeden bir mekânda oturup yemek yiyemezsiniz. Tiyatro, sinema, opera, konser ve benzeri etkinlikleri unutun. Böyle özel bir evlada sahipseniz eş dost, akraba gezilerini de unutun çünkü büyük çoğunluğu evladınızı kontrol etmeyi beceremediğinizi söyleyecek, zaten bitkin olan ruh hâliniz daha da bitecek. Bir kısmı eşyaları dökecek diye evladınızı göz hapsinde tutacak, bir kısmı evladınıza uzaylı, bulaşıcı hastalık taşıyan vebalı gibi bakacak.
Bu özel çocukların duygusal algıları çok kuvvetli. Bu anlamsız bakışlar onları daha da tedirgin edecek, daha da rahatsız edecek ve daha da hırçınlaştıracak. İşte, bütün bunları bilen aileler, çocuklarıyla birlikte evde hapis hayatı yaşayacaklar.
Onun için, otizm demek yalnızlık demektir, otizm demek çaresizlik demektir, otizm demek eve hapsolmak demektir.
Değerli milletvekilleri, böyle özel bir çocuğunuz varsa okul çağı en büyük kâbusunuz olacaktır çünkü onu kabullenecek kreş veya anaokulu bulamayacaksınız ya da çocuk ilkokul çağına geldiğinde öğretmen ya da okul müdürü "Bizim bu okulda sizin çocuğunuza ders verecek öğretmen yok." diyecek. Bunun karşılığında siz "Çocuğumuzun kaynaştırma eğitimi alması şart. Çocuğumuzun eğitim alması hakkımızdır." diye direneceksiniz, zorla da olsa okula kabul ettireceksiniz. Ama bu sefer de çocuğunuzun sınıfındaki anne babaları bir telaş alır, "Nasıl olur da benim çocuğum otizmli bir çocukla aynı sınıfta bulunur?" diye. Kendi çocuklarının duygusal olarak olumsuz etkileneceği, başarı düzeylerinin düşeceği düşüncesiyle kulisler yapılır ve otizmli çocuk okuldan alınır. Bu veliler otizmin ne olduğunu bilmezler ki; bilmezler ki Edison, Beethoven, Einstein gibi binlerce otizmli dâhi olduğunu. Şimdi bu özel çocuklar belki evlerinde hapsedilebiliyor. Peki, günü geldiğinde sayıları yüzde 50'yi bulacak olan bu özel çocuklar evde hapsedilebilecek mi?
Değerli milletvekilleri, otizmin görülme sıklığından hareketle yapılan nüfus projeksiyonuna göre, ülkemizde 0-18 yaş grubunda yaklaşık 352 bin otizmli çocuk ve gencimizin eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlerden faydalanmak için beklediğini biliyoruz. Ülkemizde okullaşabilen ve eğitime erişebilen otizmli çocukların sayısı sadece 26.586'dır, o da haftada iki saat. Hâlbuki bilimsel araştırmalar erken tanı ve doğru bir eğitim yöntemiyle yoğun olarak eğitim alan çocukların yaklaşık yüzde 50'sinin otizmin belirtilerini kontrol altına alabildiğini, gelişim sağlayabildiğini ve ergenlik yaşına geldiklerinde diğer akranlarından farkı kalmadığını göstermektedir. Bu çocukları topluma kazandırmak bizim görevimizdir.
Ülkemizin insani gelişim endeksi sıralamasında arzu edilen sıralarda olamamasının nedenlerinden en önemlisi, engellilere eğitim ve sağlık hizmetlerinin hâlen eşit fırsatlarla sunulamamasıdır.
Değerli milletvekilleri, otizmde tek çare eğitimdir. Eğitimin etkili olabilmesi için çok erken yaşlarda başlanması, çok yoğun olması ve kesintisiz olarak verilmesi gerekmektedir. Otizmli çocuklar haftada en az kırk saat eğitimle hayata tutunacak hâle gelebiliyorlar. Ülkemizde ise haftada sadece iki saat eğitim verilebiliyor. Hâl böyleyken, ülkemizde bu çocuklara ne yeterince eğitim verecek eğitmen ne bu eğitimi verebilecek nitelikli okullar ne de buna yetecek devlet yardımı var.
Ülkemizde otizmli çocukların eğitimi için en önemli sorunlardan birisi özel eğitim öğretmeni eksiği ve bu öğretmenleri yetiştirecek öğretim üyesi sayısının yetersizliğidir. Hâlen 7 bin özel eğitim öğretmeni açığı vardır ve bu açığın kapatılması için eğitim kurumlarına her türlü desteğin ve teşvikin sağlanması hayati önem taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, normal eğitimin bile dershane desteği olmadan yürümediği bir dönemde, bu özel çocukların haftada sadece ve sadece iki saat eğitim alması reva mıdır? Vicdanlarınıza sesleniyorum.
Otizmli çocuklar için çalışan bir vakfımız, kısa bir zaman önce bizlere, Meclisteki bütün milletvekillerine bir kutu yolladı. Kutuda, çocuklardan bir mesaj vardı ve üzerimde gördüğünüz bu kravat vardı. Bu çocuklar bize "Güneşim olur musun?" diyerek seslerini duyurmamızı istediler. Bu çocuklarımızın isteğine kulak vermek zorundayız çünkü onlar bizim geleceğimizdir. Biliyorum ki bu çocuklara yapacağımız her türlü yatırım, sağlıklı ve mutlu çocuklar ve aileler olarak bize geri dönecektir.
Bakınız, değerli milletvekilleri, otizm tanısı alan çocuğa sahip ailelerde boşanma oranları yüzde 80'ler civarındadır. Ne var ki eğitim olanaklarından faydalanamadıkları durumda, otizmli çocuklar ve ailelerinin durumu bir sorun yumağı olarak büyüyerek içinden çıkılmaz bir hâl almaktadır.
Otizmli çocukların anne ve babalarının en büyük endişesi ise kendilerinden sonra çocuklarına ne olacağıdır. Otizmli çocukların ailelerine ve devlete bağımlı yaşamak zorunda kalmaları hem aileleri hem de devlet için ağır ekonomik sorunları beraberinde getirecektir.
Gelişmiş ülkelerde, örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde, otizmli bir bireyin devlete yaşam boyu maliyetinin 3 milyon dolar civarında olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca, araştırmalarla, mesleki rehabilitasyona harcanan her bir doların topluma 16 dolar olarak geri döndüğü belirlenmiştir.
Bu nedenle, otizmli bireylerin toplumsal yaşama daha bağımsız bir biçimde katılımlarının sağlanması hem aileler hem de toplum için çok önemli bir konudur.
Otizmli çocuklar ve aileler için daha umut dolu bir geleceğin bizleri beklediğini biliyorum. Bugün, burada, otizmli ailelerin sesi olma imkânını verdiğiniz ve beni dinlediğiniz için, ülkemizde bu durumdan etkilenen 4,5 milyon aile ferdi adına hepinize teşekkür ediyorum.
Nisan, otizm farkındalık ayı. Umarım çalışmalarımızla otizmli bireylerin ailelerine müjde vereceğimiz bir ay olur.
Sizlerin de siyasi farklılıkları bir yana bırakarak "Ben bu çocukların güneşi olacağım." demenizi heyecanla bekliyorum.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)