GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:65
Tarih:01.04.2016

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı'nın 17'nci maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarıda kurumun görevlerinden söz edilirken kuruma yüklenen görevler arasında "Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerinin uygulanmasını izlemek" biçiminde dikkat çekici bir ifade bulunmaktadır. Yani bu ifadeye göre, kurulacak olan İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Türkiye'nin imzalamış olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerinin Türkiye'deki uygulamalarını izleyecektir. Bu konuyla ilgili tasarının gerekçe bölümünde de Türkiye'nin insan hakları hukuku kapsamında ortaya çıkan temel uluslararası sözleşmelere taraf olduğu ve Anayasa'nın 90'ıncı maddesinde bu sözleşmelere diğer kanunlar karşısında üstünlük tanındığı, insan hakları hukukunun tüm önemli belgelerinin altında Türkiye'nin imzası ve katkısı bulunduğunun büyük bir övgüyle anlatıldığı ifadelere rastlamaktayız.

Değerli milletvekilleri, tasarının gerekçesinde kullanılan ifadeler gerçeği gizlemektedir, gerçeği eksik anlatmaktadır; bu anlamda yanıltıcıdır. Türkiye'nin insan hakları hukuku kapsamında ortaya çıkan temel uluslararası sözleşmelere taraf olduğu belirtilmektedir. Ancak, aynı zamanda Türkiye'nin bu sözleşmelere koyduğu çekincelerden söz edilmemektedir, konulan çekinceler dikkatlerden kaçırılmaya çalışılmaktadır. Birkaç örnek vererek konuşmamı sürdürmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri,Türkiye, Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi'ne çekinceler koymuştur. Türkiye, Uluslararası Medeni veSiyasi Haklar Sözleşmesi'ne çekince koymuştur. Türkiye, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Uluslararası Sözleşmesi'ne çekinceler koymuştur. Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne çekinceler koymuştur. Türkiye, Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi'ne çekincelerkoymuştur. Türkiye, Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na çekinceler koymuştur. Elbette Türkiye'nin çekince koyduğu sözleşmeler bunlarla dasınırlı değildir, bunlar yalnızca birkaç örnektir.

Değerli milletvekilleri, tasarıda övünülerek söz edilen uluslararası sözleşmelerde çekince konulan maddelere de izninizle bazı örnekler vermek istiyorum. Örneğin, Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 29'uncu maddesine çekince koymuştur. Türkiye'nin çekince koyduğu bu madde ne diyor okuyalım: "Madde 29- 1) Taraf devletler çocuğun eğitiminin aşağıdaki amaçlara yönelik olması hususunda mutabıktırlar:

Çocuğun anne babasına, kendi kültürel kimliğine, diline ve değerlerine, çocuğun yaşamakta olduğu ülkenin veya kökeni itibarıyla gelmiş bulunduğu kendi ülkesinin ulusal değerlerine ve kendisinin bağları bulunduğundan farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi;

Çocuğun, anlayış, barış, hoşgörü, cinsiyetler arası eşitlik ve tüm halklar, etnik, ulusal ve dinsel gruplar ve yerli halk kökenli kişiler arasında dostluk ruhu içinde, özgür bir toplumda sorumluluk sahibi bir insan olarak yaşamaya hazırlanması..." Evet, sürem kısıtlı olduğu için bu örnekle sınırlı kalacağım. İşte, gördüğünüz gibi, Türkiye bu sözleşmeyi imzalamış ancak en önemli maddesine de çekince koymuş bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, "çocuğun anlayış, barış, hoşgörü, cinsiyetler arası eşitlik ve tüm halklar, etnik, ulusal ve dinsel gruplar ve yerli halk kökenli kişiler arasında dostluk ruhu içinde, özgür bir toplumda sorumluluk sahibi bir insan olarak yaşamaya hazırlanması" biçiminde ifadelerin bulunduğu bir uluslararası sözleşme maddesine çekince koymak, aslında insan haklarına bakışımızın içerisinde bulunduğu vahim bir durumu göstermektedir.

Bu çekinceler sürdürüldüğü müddetçe Anayasa'nın 90'ıncı maddesinin de aslında fazla bir anlamının da olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bu çekinceler politikası sürdürüldükçe ülkemizde insan hakları hukuku gerçek anlamda gelişemeyecektir ve bu hâlimizle uluslararası kamuoyu nezdinde de bir inandırıcılığımız da olamayacaktır.

Tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)