| Konu: | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 65 |
| Tarih: | 01.04.2016 |
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sözü tarihî bir uyarıyı yapmak üzere aldım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan; 2012 yılında bu Meclise İnsan Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı getirildi. Bu tasarı getirildiğinde bu Mecliste yine çok sert tartışmalar yaptık ve 2012 yılında getirilen 279 sıra sayılı İnsan Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı'nın gerekçesine baktığınızda aynen şunlar ifade edilmişler: "İnsan Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı ile -2012'deki- Birleşmiş Milletler Paris Prensipleri ile uyumlu bir insan hakları teşkilatı kurulması amaçlanmaktadır." Yani 2012'de, Paris İlkeleri gözetilerek bir kanun hazırladığınızı ifade ettiniz ve buraya geldiniz.
20 Haziran 2012 tarihinde aynen şu konuşmayı yaptım, orada çıktım huzurunuza; konuşmamı yaptıktan sonra bütün AKP milletvekilleri üzerime yürüdü istisnasız; aynen şunları söyledim: "Değerli arkadaşlar, böyle yaptığınız zaman -yani o günkü yasayı söylüyorum- İnsan Hakları Kurulu Avrupa'dan geçerli not alamayacaktır, Türkiye'deki insan haklarından geçerli not alamayacaktır. Biz, bırakın Avrupa'yı, dünyayı, kendi insanlarımıza, kendi sivil toplumumuza bunu kabul ettiremezsek yazıklar olsun bize! O yüzden, bugün, buradan çıkmadan, değerli arkadaşlarım, önergelerimizi lütfen dikkatle takip edin. Bu şekilde, Komisyonun önerdiği, Hükûmetin önerdiği şekilde gelen öneri tam bir aldatmacadır, buradan İnsan Hakları Kurulu çıkmaz."
Ne zaman söylemişiz bunu? 2012'nin 20 Haziranında değerli arkadaşlarım. Hükûmet ne söylemiş? "Biz, bu yasayı Paris İlkeleri çerçevesinde getirdik." diyor.
Peki, şimdi, bugün getirdiğiniz ve tartıştığımız 149 sıra sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu için ne söylüyorsunuz? Diyorsunuz ki: "Ek Protokolün getirdiği yükümlülüğün bir gereği olarak Türkiye İnsan Hakları Kurumuna bu sorumluluğun yüklenmesi -yani işkenceyi ve zalimane muameleyi ulusal önleme mekanizmasının yüklenmesi- Kurumun kapasitesinin artırılması anlamında güçlendirilmesi amacıyla bunu getiriyoruz." ve şunu söylüyorsunuz: Türkiye'nin uluslararası alanda eleştirilmemesi ve Paris İlkeleri çerçevesinde önceki yasanın değerlendirilmemesi bakımından bu yasayı getirdiğinizden bahsediyorsunuz. Yani şimdi hangisi doğru? 2012 yılında getirmiştiniz "Paris İlkeleri" diyorsunuz. şimdi getiriyorsunuz "Paris İlkeleri'ne benzeşmek için bunu yapıyoruz." O mu doğru, bu mu doğru?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - İkisi de yanlış.
LEVENT GÖK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ikisi de yanlış. Sayın Bakan, tarihî uyarımı lütfen dikkate alın. 2012'de yaptığınız yanlıştı, bugün yanlış olduğunu gördünüz, şimdi bu yasayı getiriyorsunuz.Bu yasayla getirdiğiniz ulusal önleme mekanizması Birleşmiş Milletler tarafından akredite edilmez, kabul edilmez. Bunu niçin söylüyoruz? Biz Türkiye'nin itibarlı bir ülke olmasını istiyoruz. Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle yürüttüğü müzakere sürecinde vize muafiyeti dâhil her türlü kolaylığın sağlanması bakımından muhalefet partisi olarak görevlerimizi yerine getirmeye hazırız ama uyarılarımızın, önerilerimizin dikkate alınması kaydıyla. Bu yasa bu hâliyle çıktığı anda kadüktür, yoktur; Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmez. 2012 yılında tam bir hafta tartıştık, şimdi yine bir hafta tartışıyoruz. Ülkenin zamanını çalıyorsunuz. O gün yanlış yaptıysanız, gelin, buradan özür dileyin bizden. (CHP sıralarından alkışlar) Ülkenin, insanlarımızın çok daha önemli güncel konularına çözüm üretmek varken hiçbir iktidar sözcüsü buradaki muhalefet partilerine "Meclisi çalıştırmıyorsunuz." diyemez. Meclisi çalıştırmayan iktidarın bizzat kendisidir. Bir getirdiği yasayı bir müddet sonra tekrar değiştirmek suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini işgal ediyorsunuz, yazıktır günahtır. Geçenlerde bir sayın bakan açıkladı; Meclisin bir saatlik faaliyetinin maliyetinin 600 bin TL olduğu söylendi. Yazıktır bu insanlarımıza. Yanlış yaptığınız bir yasa.
Yine, kurumun çoğulculuk yapısını tanımıyorsunuz, Bakanlar Kuruluna, Cumhurbaşkanına atama yetkisi veriyorsunuz. Bütün her şeyi özelleştirdiniz Türkiye'deki, bütün şirketleri özelleştirdiniz, insan haklarını devletleştiriyorsunuz değerli arkadaşlarım. Evet, insan hakları devletleştiriliyor. Böyle bir tablo insan hakları açısından kabul edilemez. Bu yasa yanlıştır. Gelin, bu konuşmalar devam ederken kurulun yapısını yeni bir önergeyle getirin ve Birleşmiş Milletlerin kabul edeceği bir düzenlemeye mutlaka geçelim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)