| Konu: | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 64 |
| Tarih: | 31.03.2016 |
MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Diyarbakır'da şehit olan şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.
Sevgili arkadaşlar, burada bir kurumun kuruluş yasasını konuşuyoruz. Öncelikle şunu sorgulamamız gerek: Bu kurumun oluşmasına neden ihtiyaç var? Bir kurumun kurulma ihtiyacı ne kadar fazla ise o konuda o kadar sorun var demektir. Türkiye'de uzun yıllardır insan hakları ve ifade özgürlüğü ihlalleri bakımından Uluslararası İnsan Hakları Örgütü tarafından yakın incelemeye alınmış bir ülkedir. Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Komitesi ve Freedom House gibi uluslararası insan örgütleri nezdinde Türkiye'nin sicili hep sorunlu olmuştur ancak bu iktidar döneminde insan hakları ihlalleri zirve yapmıştır.
Düşünce özgürlüğü, toplumsal barış için en önemli insan haklarından birisidir. Peki, ülkemizde düşünce özgür müdür? Eğer iktidar gibi düşünüyorsanız özgürsünüz, aksi takdirde ülkemizde düşünce özgürlüğünden söz etmek mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri, ben hukukçu bir arkadaşınızım. Odamda sadece son on beş yılda "Avrupa İnsan Hakları Türkiye Kararları" adıyla yayınlanan 2.300 sayfalık cilt cilt kitaplar var ve bu kitaplar aysbergin suyun üzerinde kalan kısmıdır sadece. Bu çok acıdır, ülkemiz adına çok da ayıptır. "Bu kadar kısa zamanda bu kadar insan hakkı ihlalini nasıl başardık?" diye kendi kendimize sormamız gerekir. "İnsan hakkı" kavramını kavrayamayan yöneticiler yüzünden ülkemizde bu ayıbı yaşamak zorunda mıydık? Korkarım ki bu ayıpları daha da yaşayacağız bu gidişle.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 30 maddesini kendimce özetlemek istiyorum: İnsan hakları, her şeyden önce özgürlük ve demokrasi demektir, hak, hukuk, hakkaniyet, hakikat demektir. Onurdur, vicdandır, hoşgörüdür insan hakları. Sendikadır, alın terinin karşılığıdır, hakça bölüşümdür insan hakları. Eğitimde eşitlik, sağlıkta esenliktir, çocukların tecavüze uğramamasıdır, kadının şiddet görmemesidir insan hakları. (CHP sıralarından alkışlar) Ülkede kan, barut kokusunun, ölüm korkusunun olmamasıdır. Dicle, Fırat, Kızılırmak, Meriç'in kan revan içinde, ağıtlarla değil, barış ve kardeşlik türküleriyle engin okyanuslara akmasıdır. (CHP sıralarından alkışlar) İyi komşuluk ilişkileridir, barıştır, huzurdur, doğaya saygıdır. İnsan hakları bireyin özgürlüğüdür, laikliktir, yaşam hakkıdır, zalimin karşısında, mazlumun yanında olmaktır.
Şimdi, değerli milletvekili arkadaşlarım, yukarıda saydığım hususların ülkemizdeki durumunu kendi vicdanınızda değerlendiriniz lütfen. İnsan hakları, Yaradan'dan ötürü yaratılanı sevmektir. Yunus'un bu sözünü Sayın Cumhurbaşkanı neredeyse her konuşmasında söylüyor; söylüyor söylemesine ama Sayın Cumhurbaşkanının dili ötekileştiriyor, ayrıştırıyor, kutuplaştırıyor, çatıştırıyor, kin ve nefret tohumlarının ekilmesine fırsat veriyor. Sayın Cumhurbaşkanına da bu kürsüden insan hakları adına Yunus'un şu dizeleriyle seslenmek istiyorum: "Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı,
Söz ola ağılı aşı, bal ile yağ ede bir söz."
İnsan hakları dillerin, dinlerin, inançların, kültürlerin kardeşliğinde, insanlığın acıda, umutta, barışta, soylu bir demokraside birlikteliğidir. İnsan hakları etnik ve inançsal kimlikler üzerinden siyaset yapmamaktır. İnsanın doğuştan gelen şerefi olan etnik, inançsal ve cinsiyet kimlikleri üzerinde tepinilmesine izin vermemektir.
Sevgili arkadaşlar, sözün özü, Türkiye'de böyle bir kurumun varlığına şiddetle ihtiyaç vardır. Eğer gerçekten bağımsız olursa vardır, eğer gerçekten özerk olursa vardır. Eğer bu kurum bizzat yürütmenin kontrolünde olursa bu tip bir kuruma bu ülkenin ihtiyacı yoktur arkadaşlar. Eğer kanun tasarısı kurulun oluşumunda herhangi bir değişiklik olmadan yasalaşırsa bu kurumun varlığının da, yokluğunun da herhangi bir anlamı yoktur. "Dostlar alışverişte görsün." "Avrupa Birliğine hoş görünelim." diye kanun yapmaya ihtiyacımız olmamalı. Bu Meclis bu kanunu yapacaksa kendi yurttaşının insan hakkı için, tecavüze uğrayan çocuklar için, şiddet gören kadınlar için yapmalı ve bunu yaparken elbette dünyada insan hakları konusundaki gelişmeleri de gözetmeli.
Ancak, bu yasaya baktığımızda insan haklarının geliştirilmesi ve korunması için kurulan ulusal kuruluşların statüsüne ilişkin Paris Prensipleri'ne uymadığını görüyoruz. Hatta bu ilkelerde ne varsa bu yasada o yok arkadaşlar. İnsanın değeri ve onuru, ahlak, vicdan ve erdemle korunur. (CHP sıralarından alkışlar) Yapacağınız her işte, her eylemde erdem olmazsa yapacağınız her işin sonucu utanç ve şer olur. Veysel'in deyimiyle "Dava insanlık davası." Yönetimin adamlarından değil, davası insanlık davası olan bilge insanlardan oluşacak bir kurum derdimize deva olur inancındayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)