GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:64
Tarih:31.03.2016

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de kanun tasarısının 8'inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Benden önce birçok konuşmacı açıkçası bu yasa tasarısı üzerinde görüşlerini ifade etti, özellikle ayrımcılık üzerinden ayrımcılıkla ilgili birçok şey ifade edildi. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu ülkede her gün kadınlar, Kürtler, Ermeniler, Aleviler, farklı mezhep grupları bu yasa tasarısını çıkarmak isteyen iktidarın politikaları sonucu ayrımcılıkla karşı karşıya. Dolayısıyla düşünen, sorgulayan, itiraz eden, rıza göstermeyen herkes ya teröristtir ya da düşmandır. Dolayısıyla böyle bir politik atmosferde böyle bir bakış açısına sahip olan bir iktidarın böylesi bir kurumu kurması çok da bir anlam ifade etmiyor. Daha önceki kurumlar gibi işlevsiz olacağı bugünkü tutumlardan da bellidir.

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) - Şehitler var şehitler.

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Biliyorsunuz ki, bu politikanın sonucunda, yani herkesin düşman, herkesin terörist görüldüğü ve açıkçası farklı olan herkesin itaate zorlandığı bir ortamda açıkçası Cizre halkı, Sur halkı, Nusaybin halkı ve İdil halkı da benzer bir şekilde bu ayrımcılığı her gün yaşıyor. Kadınlar, çocuklar, hastalar, engelliler, doğa, kültürel varlıklar, ölü bedenler bile bu ayrımcılıktan nasibini alıyor, bundan kurtulamıyor. Dolayısıyla bütün bu yaşananları açıkçası sadece hak ihlali ve ayrımcılık olarak tanımlamak bizler açısından çok hafif kalıyor. Bizim tanık olduğumuz, yaşadığımız, gözlemlediğimiz, duyduğumuz birçok şeyi insan hakkı ihlalinin çok ötesinde, ayrımcılığın çok ötesinde, ifade etmek gerekirse insanlığa karşı suç olarak tanımlamak mümkün. Sizler de bilirsiniz ki insanlığa karşı suç işleyenler, bu emri verenler ve uygulayanlar mutlaka bu suçu işleyenlerin akıbetine de uğramıştır, bunun örnekleri dünyada da çokça vardır, bizler de çokça tanıklık etmişizdir.

Evet, bugün iktidarda olunabilir, hukuk denetim altına alınabilir, ama hiçbir iktidar da sınırsız değildir, hiçbir iktidar da baki değildir, bunun da böyle bilinmesi gerekiyor.

Orada yaşayan halkın bir talebi var -meşru ve demokratik bir taleptir- halk insani varlığının tanınmasını istiyor, kültürüyle, diliyle yaşamak istiyor, ama bu taleplere karşı şiddet, öldürme, tutuklama ve tankla, topla cevap veriliyor, insanların evleri başlarına yıkılıyor.

Aslında, burada, bu kürsüde birçok arkadaşım da bunu ifade etti, ben de tekrar ifade etmek istiyorum, çünkü insanlık onurunu inciten bir görüntüydü. Yüksekova'da sokak ortasında bir cenaze sokak hayvanları tarafından parçalanmış ve bu parçalanma görüntüleri izlenmekle yetinilmiyor, kameralara kaydediliyor, sonra da sanal ortamda paylaşılıyor. Açıkçası şunu bir kez daha herkesin kendine sorması gerekiyor: Bu nasıl bir nefrettir ki cenazeye karşı böyle yapılıyor ve izleniyor, üstüne üstlük bir de izlettiriliyor.

İnsanların evlerinin kapıları kırılıyor, içeri giriliyor; insanların en mahrem odalarına, duvarlarına, aynalarına cinsiyetçi, ırkçı sözler yazılıyor.

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) - Aynı şeyler! Aynı şeyleri devamlı konuşun!

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Burada sizler...

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) - "Şehitler var." diyoruz, hâlâ konuşuyorsunuz ya!

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Burada sözlerime devam ettiğim için rahatsız oluyorsunuz. Rahatsız olduğunuz şeyler de gerçekliktir, hakikattir, siz bu hakikatten kaçamazsınız.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne gerçeği? Yalan söylüyorsun!

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Biz bunları söylemeye devam edeceğiz, ister dinleyin ister dinlemeyin.

Bakın, burada mesaj verilmek isteniyor. Nasıl bir mesaj verilmek isteniyor? Bu, sadece ev halkına karşı değil, Yüksekova'da yaşayan tüm halka karşıdır. Deniliyor ki "Biz sınırsızız, biz hukuk tanımayız." Bu sınırsızlığın ve hukuk tanımazlığın da faşizmin bir kanunu olduğunu sizler de çok iyi bilirsiniz.

Bakın, üç gün önce...

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Hukuktan siz mi bahsediyorsunuz? Yapmayın Allah aşkına!

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Bakın, bunlar gerçeklerdir. Ben size hikâye anlatmıyorum, ben size roman okumuyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen konuşmacının insicamını bozmayın.

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Bakın, siz bunu tahayyül etmek istemiyorsunuz, duymak istemiyorsunuz, gerçekleri duymak istemiyorsunuz. Bunlar benim yazdıklarım değil, sizin yaşattıklarınızdır.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Gerçeklerden bahset.

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Ben sizden, sizin çizdiğiniz tablodan söz ediyorum. Ben size romandan söz etmiyorum, ben size hikâye anlatmıyorum. Ben size Cizre'de, Silopi'de, İdil'de yaşananları söylüyorum. Bakın, biz gördük, tanıklık ettik, siz duymaya tahammül edemiyorsunuz ama maalesef, bu sizin eseriniz. (HDP sıralarından alkışlar)