| Konu: | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 30.03.2016 |
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, vize serbestisi için 4 Mayısa kadar atılması gereken 35 hukuki adımdan bahsetmiştir. Vize için atılan bu hukuki adımlardan biri de şu anda konuştuğumuz tasarıdır. Ancak, bu öyle bir adımdır ki bir bebeğin ilk adımından bile daha acemicedir maalesef. Sadece vize muafiyeti için, dünyadaki en önemli hak olan insan hakkıyla ilgili bir kurum oluşturmak isteniyor; üstelik bu kurum, bütün insan hakları alanını, her şeyi yapmakla görevli olan, sorumluluk taşımayan, yargı benzeri bir yetkisi dâhil olağanüstü yetkileri bulunan, Cumhurbaşkanı ve Hükûmet gözetiminde bir insan hakları kurumudur.
Aslında, iktidar partisinin "olmayan haklar" paradigmasıdır bu tasarı. "İnsan haklarını koruma mekanizmasını etkinleştiriyoruz." diyorsunuz ama aslında hak ve özgürlükler alanını daraltıyorsunuz. Hükûmetin olanca ağırlığının olması, sivil kitle örgütlerinin, meslek odalarının, üniversitelerin, kadın kuruluşlarının, engellilerin, işverenlerin, gazetecilerin, sanatçıların, çalışma hayatı temsilcilerinin, sendikaların dışlanması, oluşacak yapıyı antidemokratik kılmaktadır maalesef.
Sivil toplumu hazırlık sürecine hiçbir şekilde dâhil etmemek ise bu yeni kurumun geçersizliğini ilan etmek anlamına gelir. Yani, Hükûmet, burada sivil toplum örgütlerini hiçe sayarak bir bağlamda insan haklarını da hiçe saydığını açık açık belli etmektedir.
Vize serbestisinin gerekliliklerinden olduğu için kurulmaya çalışılan bu kurulun aceleye getirilmesinden dolayı ya da kasıtlı olarak bazı konular atlanmıştır. Tasarının 2'nci maddesinde "ayrımcılık" kavramının tanımı yapılmadan ve ayrımcılık temelleri de sayılmadan ayrımcılık türlerinin tanımlanması yoluna gidilmiştir, bu bizce kesinlikle yanlıştır. 2'nci maddenin (a) fıkrasında kapsama alınması gereken hususlar vardır ancak kapsam dışı bırakılmışlardır. (e) bendindeki "dolaylı ayrımcılık" tanımı daha etkin şekilde değiştirilmelidir. "Makul düzenleme" başlıklı (i) bendinde dezavantajlı tüm kurumların sayılması gerekirken maalesef sayılmamıştır. Ayrımcılığı önleyeceği iddiasıyla hazırlanan yasa tasarısında cinsel yönelimi ve cinsel kimliği farklı bireyler dışlanmıştır. Kaygı ve baskıyla hazırlanan bu tasarıda kavram ve bilgi karışıklığı maalesef giderilmemiştir. Bu tasarı, temel hak ve hürriyetlerin korunması, geliştirilmesi ve bunlardan yararlanma bakımından hiç kimsenin ayrımcılığa uğramaması amacıyla ve konuya ilişkin evrensel normlarla da örtüşmemektedir.
Peki, ülkede kendisine bağlamadığı bir kurum bırakmak istemeyen Cumhurbaşkanı ve AKP Hükûmeti son on beş yıldır insan hakları için ne yaptı? Mesela, Türkiye milyonlarca lira ödemeye mahkûm edildi insan hakları ihlalleri konusunda. 2002-2012 yılları arasında Türkiye aleyhine 50.249 başvuru yapıldı ve bu başvurular neticesinde Türkiye tam olarak 180 milyon 941 bin Türk lirası ödemeye mahkûm edildi.
Onun dışında, demokratik haklarımıza baktığımızda, mesela, "Yürüyeceğiz." diyoruz, "Yasak." diyorsunuz; "Konuşacağız." diyoruz, "Yasak." diyorsunuz; "Yazacağız." diyoruz, "Yasak." diyorsunuz; "Yaşayacağız." diyoruz, ona da "Yasak." diyorsunuz ve bu şartlardaki ülkemizde biz bugün insan haklarını konuşuyoruz. Bombalı saldırıları Almanların haber verdiği, millî hırsızları FBI'ın yakaladığı, vatandaşlarımızın öldüğü, bizi yönetenlerin ise muhtarla toplantı yaptığı ülkemiz şartlarında biz bugün insan haklarını konuşuyoruz. Adalet Bakanının hırsızı, Aile Bakanının tecavüzcüyü, Eğitim Bakanının tarikatları, Orman Bakanının imar rantını, rektörün cehaleti savunduğu bu ülkede biz insan haklarını konuşuyoruz ve sonra diyoruz ki ne güzel, "insan hakları", değil mi?
Son olarak diyorum ki kadın cinayetleri, maden kazaları, imar rantları tutuklu gazeteciler, terör olayları, çocuk istismarı gibi birçok konunun araştırılması taleplerini reddeden iktidar partisinin elinde şekillenecek bu kurulu düşündükçe vay hâlimize diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)