| Konu: | Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 60 |
| Tarih: | 23.03.2016 |
MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı'nın 19'uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hızla gelişen iletişim teknolojileri bir yandan dünyamızı küresel bir köy hâline getirirken diğer yandan da bireyi özgürleştirmekte, dünyayla bağ kurmasını sağlamaktadır. Diğer taraftan, bu teknolojik gelişim bireyin mahremiyetini de ortadan kaldırmaktadır. Her an özel yaşamımızın en mahrem alanlarına kadar veri üreten teknoloji karşısında bireyin özerkliğini, özel yaşamın gizliliğini koruyacak bir yasaya gerçekten ihtiyaç vardır. Ancak gen haritasından ırkına ve felsefi düşüncesine, cinsel yaşamına kadar hakkında bütün verileri toplayarak, bireye sürekli izlenme duygusu yaşatarak koruma sağlanamaz. Bu nedenle yasa, öncelikle özel yaşamın gizliliğini ve bireyin özerkliğini korumalıdır. Peki, bu yasa bunu sağlıyor mu? Elbette hayır. Bu tasarının bu hâliyle yasalaşması birkaç açıdan sakıncalıdır. Bu tasarının en sakıncalı yönü kişisel verilerimizi koruyacak kurul üyelerinin doğrudan Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmesidir. Böyle bir kurul topluma ve bireye beklediği güveni veremez, evrensel ölçütlere de uymamaktadır. Bu kurul Almanya'da ve diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Parlamentoda nitelikli çoğunlukla nitelikli uzmanlar arasından seçilmelidir. Bu tasarı bu hâliyle yasalaşırsa vatandaşını fişleyen devlet, cinsel yaşamından ırkına, felsefi düşüncesinden mezhebine ve biyometrik verilerine kadar tüm özel verilerini orantısız ve ölçüsüz olarak kullanabilecektir. Yani bu tasarı bu hâliyle yasalaşırsa devlet, koruması gereken hakkı bizzat ihlal eden olacaktır çünkü bu yönetim kadroları bu sırları yeri geldikçe faş edecektir.
Size tarihten bir örnek vereyim sevgili arkadaşlar. İnsanlık tarihine en karanlık dönemini yaşatan Naziler ne yapıyordu biliyor musunuz? Sitelerin, evlerin, apartmanların görevlilerini topluyorlardı ve güya onları onore ediyorlardı, sonra onlara ek bir millî görev veriyorlardı. Görevleri, sitelerinde, apartmanlarında, mahallelerinde oturan Yahudileri, komünistleri, sosyalistleri, demokratları, Romanları, hatta engellileri bile -yani ötekileri- tespit edip liste hâlinde devlete sunmaktı. Bu listelerin adı "kara listeler"di. İşte, savaşa karşı seslerini çıkaran ve sonrası Nazi fırınlarında yakılan o milyonlarca masum insan bu listelerde adları olan insanlardı. Çoğu iyi niyetle millî bir görev yaptığını zannedenler yıllar sonra gerçekler ortaya çıktığında çocuklarının, torunlarının yani insanlığın yüzüne bakamaz oldular.
İşte, bu acı deneyi yaşayan Almanya ve Avrupa, vatandaşının kişisel verilerini yani sırlarını koruyan yasanın yürütmesini parlamentoda nitelikli çoğunlukla seçtikleri uzmanlara bırakıyor. Hatta bu seçilen kişiler kendilerine gelen hediyeleri dahi parlamentoya bildirmek ve bu hediyeleri meclise teslim etmek zorundalar, asla başka bir iş de yapamazlar. Çünkü devlet dediğimiz aygıt faşizan zihniyetlerin eline geçtiğinde vatandaşın sırlarını yerine göre kendi siyasi menfaati, yerine göre rantı, yerine göre de vatandaşına karşı politik şantaj olarak kullanmıştır. Avrupa tarihi bunun acı örnekleriyle dolu olduğu için kılı kırk yararak yasalarını yapmışlar. Onun içindir ki vatandaşının sırrını, mahremini az bilen devlet erdemli devlettir.
Bakın, bu durumu, sömürgeciliğe karşı duruşuyla bilinen Fransız felsefeci Montaigne ne güzel ifade etmiş: "Bana emanet edilen bir sırrı kutsal bir emanet gibi saklarım ama sırları elimden geldiği kadar bilmemeye çalışırım." Şimdi sesleniyorum arkadaşlar: Hani vatandaşı devletten koruyacaktınız? Hani vatandaşı devlete kul etmeyecektiniz? Hani vatandaşın sırrı, mahremiyeti devleti ilgilendirmezdi? Bu yasa, istisnalarla vatandaşın mahremiyetini kamunun insafına terk etmiyor mu?
Sevgili arkadaşlar, bu tasarı, bu hâliyle vatandaşı, devleti yönetenlerin kucağına atıyor. Buna müsaade etmemeliyiz. Evet, bireyin mahremiyetini koruyacak bir yasa gerekli ama bu hâliyle değil. Bu yasayı yaparken murat ettiğimiz hâle getirmek hepinizin, bu Parlamentonun ortak sorumluluğudur. Biz bu yasayı şu hâliyle, bu şekliyle çıkartırsak korumayı hedeflediğimiz hakkı bizzat ihlal eden olacağız. Bu yasayı Parlamentonun ortak aklıyla değiştirerek, bu istisnaları ortadan kaldırarak ve seçilecek kurul üyelerini de birlikte, nitelikli çoğunlukla bu Parlamentodan seçerek yasalaştırmak hepimizin ortak sorumluluğudur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)