| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 60 |
| Tarih: | 23.03.2016 |
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bugün yapılan görüşmeler, müzakereler bana bir anekdotu hatırlattı, müsaadenizle onu arz etmek isterim. Birbirine hasım da olan 2 idam mahkûmu sehpaya çekildiğinde sırasıyla son istekleri sorulur. İlki der ki: "Son olarak annemi görmek istiyorum, ona layık bir hayat yaşayamadım, son defa görüp helallik almak istiyorum." İkinciye gelir sıra, ona sorarlar, onun cevabı şu olur, der ki: "Bu anasını görmeyecek." Bugün, buradaki müzakereler bunu gösteriyor. Neyi söylediğiniz, ne dediğiniz, dediğinizin neye tekabül ettiği önemli değil, kim tarafından söylendiğine göre tavır alınıyor. Bu, zannediyorum, milletin bize verdiği yetkiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin demokratik bir sistem içindeki statüsüyle bağdaşmayan bir durumdur.
Demokratik süreç, belli safhalardan oluşur. Bunlardan birincisi, nelerin tartışılacağının yani gündemin belirlenmesidir. Türkiye'nin hangi sorunları öncelikle tartışılmayı, müzakere edilmeyi hak ediyor; bu, burada belirlenmelidir. İkinci safhada, bu sorunlarla ilgili irade oluşumu gelmektedir yani bu sorunların çözümlerinde hangi şıklar söz konusudur, hangi çözümler muhtemeldir ve mümkündür, hangi tercihler toplumda hangi büyüklüklerde karşılık bulmaktadır, bunun ortaya çıkarılması gerekir. Üçüncü safha da bu ortaya çıkan şıkların burada oylanması ve burada çoğunluğu sağlayan şıkkın çözüm olarak uygulamaya geçmesidir. Bundan sonra, uygulama ve denetim safhaları geliyor ama "O annesini görmeyecek." yaklaşımı bütün bunları bir tarafa itmektedir.
1 Kasımdan beri milletvekiliyiz. Bugünler geçecek, 2019 yılına geleceğiz, aynada kendimizle göz göze geldiğimizde, 2019'un o ayından bugün dâhil geriye doğru değerlendirdiğimizde ben olmasam şu olmazdı, ben olmasam şu maddede bu değişiklik olmazdı diyebilme imkânı kaç vekil arkadaşımızın var? Muhalefet partileri olarak biz en doğru şeyi de söylesek zaten dinlenmeden reddediliyor ama iktidar partisindeki arkadaşlarım hangi sürece nerede katkıda bulundular? Ben eminim, yarın mutabakat sağlanıp müşterek, ortak, birleştirilmiş -her ne ise- bir önergeyle çocuk istismarı konusunun araştırılmasına iktidar partisinin de imzası olan bir metin teklif hâline geldiğinde, bugün çok iyi gerekçeler bulan arkadaşlarımız bu sefer lehinde gerekçeler bulacaklar, oy birliğiyle bu buradan geçecektir. Bu inat ve ısrar bana "cehalet" kelimesiyle birlikte adını andığım, Peygamberimiz'in akrabası olduğu hâlde doğru yola gelmeyen bir inadı ve bir ismi hatırlatıyor; bundan bizim kurtulmamız gerekiyor. Böyle olduğu için arkadaşlar, biz kendi gündemimizi burada tartışamıyoruz.
Bugün memleketin bir güvenlik meselesi var, Meclise birileri müsaade ettiği ölçüde geliyor. Memlekette çok ciddi bir işsizlik meselesi var, Meclise birileri müsaade ettiği ölçüde geliyor. Memlekette pek çok iş yerleri kapanıyor, ücretsiz tatile çıkarılıyor çalışanlar, bu, Meclise birileri müsaade ettiği ölçüde geliyor. Öncelikle birilerinin onu sorun olarak görmesi gerekiyor. Bu anlayışın neticesinde ülkede siyasetin dili zehirlendi, ülke bir kamplaşmaya doğru gitti ve ümitsizlik, geleceğe dair bir karamsarlık hâkim oldu.
Çeşitli vesilelerle seçmenlerimizle, üniversitede öğrencilerle bir araya geliyoruz, maalesef şunu görüyoruz: Bu memlekette yirmi yıl, otuz yıl sonrasını birlikte karşılama iradesi maalesef kayboluyor arkadaşlar. Birbirimize karşı peşin hükümler, birbirimize karşı suçlamalarla hareket ediyoruz ve bu Mecliste mutabakat arama, müzakere yapma, uzlaşma gibi bir anlayıştan oldukça uzağız. Böyle olduğunda pek çok makam, Meclisle birlikte kendi fonksiyonunu yerine getiremiyor.
Yeni bir gelişme, Meclis Başkanımız siyasi partilere bu terör olaylarıyla ilgili bir mektup yazmış ve bir grup başkan vekilinin görevlendirilmesini istemiş. Böyle zamanlarda siyasi partileri bir araya getirecek makam neresidir? Cumhurbaşkanımızdır. Cumhurbaşkanlığı makamı Türkiye'de şu anda yok hükmünde olduğundan, memleketin -hepimizin üzerinde mutabık kaldığımız- en önemli sorunu dediğimiz terörle ilgili bir masanın etrafına siyasi parti liderlerini çağırabilecek hiç kimse kalmadığı için Meclis Başkanı devreye giriyor, o da siyasi parti liderlerini toplayamayacağı için grup başkan vekillerinin görevlendirilmesini istiyor. Meclis de bugün bu fonksiyonunu yerine getiremiyor. Peki, neyi yapıyor? Yine bir fıkra aklıma geldi: Ağanın birisi atıp tutmayı çok seviyormuş, yalanı meydana çıktığında bunu tevil etsin diye yanında bir tevilci taşırmış sürekli. Mesela ağa anlatıyor, diyor ki: "Yolda gidiyordum, bir baktım, bir tavşan, tabancamı çıkardım, bir el ateş ettim, yanına vardım, bir de ne göreyim? Arka ayağı ve kulağı delinmiş mermiyle." Tabii, millet diyor ki: "Nasıl olur, tek mermi, iki yerden birden nasıl yapar hem arka ayağını hem kulağını?" Hemen tevilci devreye giriyor, diyor ki: "Ağam ateş ederken tavşan arka ayağıyla kulağını kaşıyordu, o zamana denk geldi." (MHP sıralarından alkışlar) Ağa böyle kendini tutamadan giderken bir gün artık başka bir şey anlatıyor, diyor ki: "Yola devam ediyordum, baktım ki bir keklik sürüsü var, tüfeğimi aldım, keklik sürüsüne doğru ateş ettim, bir de ne göreyim? 40 tane keklik yerde, pişmiş, kızarmış, yenmeye hazır vaziyette, üzerinde de sarımsaklı yoğurt serilmiş vaziyette orada bizi bekliyor." Bizim tevilcinin artık burasına gelmiş, dönmüş demiş ki: "Ağam, hadi diyeyim ki fişekte 41 tane saçma vardı. 40 saçmanın her biri bir kekliğe isabet etti, keklikler vuruldu, 41'inci saçma da yerdeki kuru otları tutuşturdu, kuru otlar alev aldı, onların üzerine düşen keklikler pişti, ama sarımsaklı yoğurdu nereden bulayım?"
Arkadaşlar, bu Meclis sarımsaklı yoğurdu bulma fonksiyonunu gayet başarılı şekilde yerine getiriyor iktidar partisi sayesinde ve "Meclismiş" gibi yapıyor. Meclismiş gibi değil, hakikaten milletin sorunlarını dert edinen, bu derdi, milletin yetki paylaştırdığı diğer paydaşlarla birlikte müzakere ve mutabakat zemininde çözmeye çalışan, Meclismiş gibi değil, Meclis gibi davranan bir Meclis olma dileği ve umuduyla, Cumhuriyet Halk Partisinin hafta sonu çalışmayla ilgili önergesine "evet" oyu vereceğimizi söylüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)