| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 60 |
| Tarih: | 23.03.2016 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle burada, çocuk istismarı konusunda bir komisyon oluşturulması için, araştırma yapılması için verilen Milliyetçi Hareket Partisinin önerisini 3 parti olarak oy birliğiyle aslında kabul ettik ama bu görünmez oldu nedense ve bu kaydın tarihe geçmesi için bir kere daha buradan ifade etmek istiyorum: Konu çocuk istismarıydı ve gerçekten kabul edilmemesi kabul edilebilir bir şey değil.
Verdiğimiz araştırma önergemizde de ifade ettiğimiz gibi, Karaman'da Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip ve İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneğine ait yurtlarda kalan 9-10 yaşlarındaki çocuklar, yine bu yurtlarda kaldığı iddia edilen sözde gönüllü bir öğretmenin cinsel saldırısına maruz kaldılar. Bu kişi hakkında bildiğiniz gibi, dava açıldı ve çocuğun nitelikli cinsel istismarı, hürriyeti tahdit, kasten yaralama ve müstehcen görüntüleri izletme suçlarından altı yüz yıla yakın hapsi istendi. İstismara uğrayan 8 çocuğun KAİMDER, 2 çocuğun ise Ensar Vakfıyla ilişkili yurtlarda kaldığını belirten iddianame kabul edildi. Ancak, araştırma daha derinleşmediği için maalesef rakamın artacağını ve 45, belki de daha fazla çocuğun istismara uğramış olabileceğini düşünüyoruz.
Burada kamu yararına çalışan vakıf statüsüne alınmış bir vakıftan bahsediyoruz, kamu yararına çalışan vakıf statüsünde. Kimse bunu gizlemesin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dindar nesil yetiştirme görevini sivil alanda yüklediği en önemli vakıftır Ensar Vakfı. "Bu kadar ciddi bir iddia ve olayın ardından ne oldu, neyle karşılaştık?" derseniz, ilk önce Karaman Cumhuriyet Başsavcılığı, devam eden soruşturmaya getirdiği gizlilik kararının ardından yayın yasağı getirdi. Öncelikli olarak çocukların üstün yararı yerine vakıfları gözeten bu karar, himaye edilmek istenenin çocuklar mı, yoksa sorumlu kurum ve vakıflar mı olduğuna dair ciddi bir şüphe yarattı ve ne yazık ki herkes, Hükûmet veya Hükûmetin yakın olduğu kişilerle ilgili eleştiride bulunmak dahi suç olduğundan tarafgirlikle vakfın sorumluluğunun örtbas edilebileceğini düşünmeye başladı. Olay duyulduktan sonra AK PARTİ Muğla Milletvekili Nihat Öztürk "Ensar Vakfı başarılı işler yapmaktadır, biz inadına Ensar Vakfına destek olmaya devam edeceğiz." dedi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu ise vakıfta yaşanan çocuk istismarıyla ilgili "Bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz." dedi. Üstelik, Bakanın sözlerinin hemen ardından, bunun ilk kez olmadığı basında yer alan haberlerle anlaşıldı. Ensar Vakfının 2008'de Çorum, daha sonra da Rize'de il başkanlarının da vakıf öğrencisi çocukları istismar ettikleri için tutuklandıkları ortaya çıktı. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Zekai İşler 2 kız öğrenciye tecavüz suçlamasıyla hapis cezasına mahkûm edilmiş. Bu kez bir başka kadın "Zekai İşler 13 yaşımdayken bana da tecavüz etti." diye şikâyetçi olmuştu.
Bu yetmezmiş gibi, Ensar Vakfı Rize Şubesi Başkanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Rize İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ve Kızılay Rize Şube Başkanlığı görevlerini yürütmüş Mehmet Nuri Gezmiş de küçük yaştaki 2 erkek çocuğa cinsel istismarda bulunmuştu. Bu tekrarlayan istismarlardan bihaber bir Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı. Maalesef bunu izah etmek güç.
Evet, arkadaşlar, 45 çocuktan bahsediyoruz, 45 çocuğun bedeninden, yaşamından ve geleceğinden. Duyduğumuz bu sözler ise onları korumakla yükümlü bir bakandan geliyor. Bir defa rastlanmış olması vakfa halel getirmezmiş! Yani söz konusu olan çocuklar değil, vakfın itibarı.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Şu anda siz de vakıfla uğraşıyorsunuz, çocuklarla uğraşmıyorsunuz ama.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Ve geldiğimiz siyasi nokta ise bazılarımızın çok iyi hatırlayacağı gibi "Anayasa'yı bir kere ihlal etmekle bir şey olmaz."dan 45 tecavüz iddiasıyla bir şey olmaza uzanan siyasi anlayış.
Bir siyasetçinin yapması gereken, kendilerinin veya yakınlarının en ufak bir ilişki iddiasının olduğu yerle ilgili hemen soruşturma açılmasını sağlamak ve bunun güvenilir biçimde yürütülmesine önayak olmaktır. Ne yazık ki sayın iktidar vekili, konuşma yapan Ayşe Hanım "Biz şunu yaptık, biz bunu yaptık." şeklinde bir savunma konuşması yaparak sorumluluk sanki ortada kalmış gibi bir tavır sergiledi. Buna ne gerek vardı?
Defaaten söylediğimiz gibi, önleme yükümlülüğü ciddi bir iştir. Hani "suçun şahsiliği" diyorsunuz ya, aynı zamanda bir hukuk kuralı daha vardır: İdarenin pozitif yükümlülüğü, önleme yükümlülüğü. Ensar Vakfı Başkanının yaptığı gibi hâkim olup ölüm fermanı vermenizi beklemiyor kimse sizden. Biz böyle bir şey istemiyoruz. İstenen, çocuklarla çalışan kurumlarda çocuk istismarına karşı önlemler alınmasıdır. Evet, çocuk istismarı Türkiye'de pek çok eğitim kurumunda yaşanabilir. Bu, tüm yolsuzluklarına, hukuksuzluğuna, AKP ve Hükûmetle yakın ilişkisine, kamu kaynaklarını çıkarlarına kullandıklarına dair güçlü delillere rağmen Ensar Vakfına da özgü değildir çünkü eğitim kurumları ve yurtlara ruhsat verilirken, protokol imzalanırken çocuk istismarıyla ilgili hiçbir önlem alınmadığı gibi hiçbir denetim de yapılmamaktadır. Çocuk istismarına karşı gerçek bir politika yürüten her ülkede çocuklarla çalışan kurumlarda gönüllü olarak çalışan ve istihdam edilen kişiler detaylı standartlara tabi tutulurlar ve denetlenirler. Bu gibi kurumlarda "Gönüllü çalışıyordu, bizim personelimiz değildi." demek suçu hiçbir şekilde örtmez, aksine, çocuk istismarcıları çocuklarla çalışılan kurumlarda genellikle gönüllü çalışmaya hevesli olurlar. Bu sebeple gönüllüler daha özel standartlara tabi tutulurlar. Bunu çocuklarla çalışan herkes bilir. Bugün Hükûmetin kalkıp "En ağır ceza verilsin.", "Çocuk istismarcılarına sıfır tolerans." demesi de hiçbir şeyi çözmeyecektir. Ortada ne prensip ne önleme ne denetim mekanizmaları olmadığı zaman bunlar boş laftan öteye gidemez. Şu anda başka yerlerde başka çocukların bunları yaşamadığından hiçbirimiz emin değiliz. Örneğin Pozantı Cezaevinden sonra cezaevlerinin durumunu, çocukların cezaevlerinde neler yaşadıklarını biliyor muyuz? En önemli sorun, bunu önlemek için ne yapıyoruz? Şurada bir komisyon kurulması için bile verdiğimiz mücadeleye bakın. Bu, gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisi için bir utançtır bugün.
Size bir filmden söz etmek istiyorum. Gerçekten üç gün önce tesadüfen seyrettiğim bir film, bu yıl Oscar alan bir film, Spotlight filmi. Bu filmde Katolik kilisesinin rahiplerinin çocuklara nasıl taciz ve tecavüzde bulunduğu bir gazeteci ekibinin çabalarıyla ancak yıllar sonra ortaya çıkarılıyor. Ancak, olayın olduğu koskoca Boston şehrinde yıllarca birçok yetkili ve etkili insan durumu bildiği hâlde sırf kilisenin itibarı için çocukların yaşadıklarını görmezden geliyor, onların ruhsal ve bedensel yok oluşlarını izliyorlar ve film yapıldığı tarihten sonra bile şimdi yetişkin olan o zamanın cinsel istismara uğrayan çocukları ortaya çıkıp yaşadıklarını anlatmaya devam ediyorlar, bugün bile aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen.
Şimdi, bizlerden beklenen nedir? "Dindar hiçbir insan bunu yapmaz, Müslümanlar bunu yapmaz." demek mi? Çocuklar soruşturmalarda "Ensar evlerinde kalıyorduk." dedikleri hâlde "Orada bunlar olmaz." deyip küçücük çocukların yaşamlarını, geleceklerini yok etmek mi? Ne dinin ne ailenin hiç kimseye bir ahlaki koruma getirdiğini, sığınak sağladığını düşünmeyin. Bir çocuğun küçücük bir tırnağı ya da hırpalanan ruhu dinin ve siyasetin de, kurumların da, vakıfların da itibarından çok ama çok daha fazla önemlidir. Bu nedenle, çocukları korumak yalnızca istismar yaşandıktan sonra faili cezalandırmak değil, istismarı önleyici bir sistem oluşturmaktır.
Biz, HDP olarak, herkesi "Çocuk istismarına, cinsel saldırılara dur." demeye çağırıyoruz. Çocuklar için ayağa kalkmayacaksak kimler için ayağa kalkacağız?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına ise şunu söylemek isteriz: Siz de bir kere istifa edin. Bir kereden bir şey olmaz. Belki böylece yerinize kadınları, çocukları daha fazla gözeten bir bakan gelir.
Saygılarla. (HDP sıralarından alkışlar)