GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Tasarısı Maddelerinin görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:56
Tarih:08.03.2016

CHP GRUBU ADINA GÜRSEL TEKİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, sayın milletvekillerimiz; öncelikle, ben de Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyorum ama sadece kutlamak değil, birçok kadın arkadaşlarımız da burada konuşma yaptı, buranın bir kutlama mekânı değil, aynı zamanda, bir çözüm mekânı olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Bugün, yürütmeyle ilgili söz almış bulunmaktayım ama izin verirseniz, kadın günümüzle ilgili, genelde biz, kadınlar şiddete ya da ölüme maruz kaldıkları zaman bunları kınamaya başlıyoruz ama unutmamalıyız ki insanların en önemli sorunlarından bir tanesi barınma hakkıdır, yuvalarıdır. Bugün sabahleyin bir icra dairesine gittim, icra dairesinde 8 kadınımızın evlerinin nasıl satıldığına tanıklık ettim, vicdanım yaralandı; onu da sizlerle paylaşmak istiyorum.

Elbette, bu sorunlar çözülmeyecek sorunlar değildir. Özellikle, Cumhuriyet Halk Partisinin kanun teklifi olarak vermiş olduğu aile sigortasına baktığınızda, aslında sosyal devlette olması gereken aile sigortasının en azından kadının ekonomik özgürlüğüyle ilgili çok önemli işlev göreceği inancı içerisindeyim. İnşallah, iktidar partisi bunu aşağıya, Genel Kurula indirirse oy birliğiyle bu vesileyle kadınlarımızın en azından ekonomik özgürlüklerine kavuşması için önemli bir çaba sarf etmiş oluruz.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başkanım; geçen hafta Anayasa Mahkemesinin almış olduğu karardan dolayı Sayın Cumhurbaşkanı gerek 2 gazeteci arkadaşımızla ilgili gerek MİT Yasası'yla ilgili çıkan karara tepki göstererek bu kararları tanıyamayacağını ve bu kararları yok saydığını ifade etmişti. Bunun üzerine, Hükûmet Sözcüsü Sayın Bakana bu soru sorulunca Sayın Bakan haklı olarak, yürütmenin bir mensubu olarak "Sayın Cumhurbaşkanının ifadesi kendi kişisel düşüncesidir." diye söylemişti ama ne yazık ki Parlamentoda birçok milletvekili arkadaşımızın olağanüstü tepkisi oldu, yürütmenin başının Sayın Erdoğan olduğunu ifade ettiler. İç politikamızda, kamuoyumuzda bunlar belki zaman zaman tolere edilebilir ama Avrupa'da çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldığımızı sizlerle paylaşmak istiyorum. Özellikle son iki gündür Sayın Davutoğlu'nun da tanık olduğu bu Avrupa Birliği süreci ve 3 milyar euro meselesi.

Değerli arkadaşlar, defalarca Hükûmet yetkilileri şunu ifade ettiler... Aslında, çok da insani bir davranış değildir yani Türkiye olarak mazlum halklara burada ev sahipliği yapıp daha sonra o insanların bedeni üzerine bir pazarlığın yapılmasının çok insani bir davranış olmadığını da ifade etmek istiyorum. Mümkünse o 3 milyar euroyu da reddetmemiz gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, izin verirseniz... Sayın Erdoğan "Sayın Başbakan parayı alır gelir." dedi. Şimdi, gerçekten çok ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Belki başka ülkelerde uçakla, çantayla para transferleri olabilir. İçinizde birçok belediye başkanı olan, kamuda görev yapan, bakan arkadaşlarımız Avrupa Birliğinin çok kurallı olduğunu çok iyi bilir, ödemiş olduğu, vermiş olduğu her kuruşun nasıl harcanacağını denetleyen bir kurumdur, bunu hepimiz çok iyi biliriz. Bu paralar gelecekti ama AB komiserinin pazar günkü ifadesini sizlerle paylaşmak istiyorum: "Türkiye'ye verilecek 3 milyar euroyu AB yönetecek." açıklamasına rağmen Sayın Erdoğan'ın çıkıp "Sayın Başbakan temenni ederim ki parayı alır gelir." açıklamasını yapması dikkati çekti. AB Komşuluk Politikaları ve Genişlemeden Sorumlu Komiseri Hahn hafta sonunda Türkiye'ye bir ziyarette bulundu ve ziyaret sırasında yaptığı açıklamada çok açık cümlelerle Türkiye'ye verilecek 3 milyar euronun AB tarafından yönetileceğini söyledi. Hahn, verilecek 3 milyar euronun çoğunlukla Dünya Gıda Programı, Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği, UNICEF tarafından kullanılacağını ifade etti. Hatta ilk paranın Dünya Gıda Programına verildiği ve bunun miktarının da 400 milyon euro olduğu söyleniyor. Ama bizim iç kamuoyumuzdaki tartışmaya baktığımızda biz hâlen para bekliyoruz. 3 milyar euronun gelip gelmeyeceği konusu ciddi bir tartışma konusu. Bu parayı kullanan şahsın da ifadesi, bu paranın parça parça kullanıldığını ve Sayın Davutoğlu'nun ne kadar zor durumda kaldığını da izin verirseniz şurada sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, yani görünen o ki yürütme sadece burada bizim iç kamuoyumuzda değil, aynı zamanda uluslararası kamuoyunda da ciddi bir sorun hâline gelmiş. Bu sorunun çözülebilmesi için öncelikle bizim yasama, yürütme ve yargı konusundaki kararlarımızı ve düşüncelerimizi netleştirmemiz lazım. Başta Parlamento üyeleri olarak bizlerin kimin yürütmenin başı olduğunu... Çünkü çok tartışma konusu. Anayasa'mıza baktığımızda yürütmenin başının Sayın Başbakan olduğunu çok net olarak biliyoruz.

Sayın Erdoğan, 3 milyar euro konusunda AB de tavrını açıklamasına rağmen daha dün... Avrupa diplomatlarına göre Erdoğan'ın böyle bir çıkış yapmasının altında iki neden yatıyor, bunu özellikle Avrupa medyasına da baktığınızda bugün görebilirsiniz. İlk neden: Avrupa Birliğinin vereceği 3 milyar euronun nasıl harcanacağı konusunda AB yetkililerinin Erdoğan'a çok somut ve net ifade ettiği açık, Sayın Davutoğlu'na da bunların ifade edildiği çok net, açık. Ama bütün buna rağmen Sayın Cumhurbaşkanının dün Sayın Başbakana "İnşallah parayı alır gelir." cümlesi çok manidardır. Görünüyor ki sadece iç kamuoyumuzda değil, aynı zamanda da dış kamuoyunda Türkiye'nin bu yürütme konusunda çok ciddi bir tartışmayla karşı karşıya olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, özellikle, Adalet ve Kalkınma Partisinin ilk kurucuları, eskileri çok iyi bilir; 2001 yılında partinin programı açıklanırken -bir siyasetçi olarak- ilk kez, gerçekten, bir siyasi parti Türkiye'nin temel meselesi olan üç meseleyi çok net bir şekilde tespit etmiş ve kamuoyuyla paylaşmıştır. Doğrusunu söylerseniz, bir siyasetçi olarak heyecanlandığımı da ifade etmek isterim. Neydi bu? 3Y formülü. Yani, Türkiye'de gerçekten uzun süredir sorun hâline gelmiş, çözülememiş, siyasetçilerin çözüm konusunda bugüne kadar katkı sunmamış olduğu üç temel meseleyi bir siyasi parti kendine dert edinmiş ve programına almış. Nedir bunlar?

Bir: Yoksulluk meselesi. Yani "Biz iktidar olduğumuzda Türkiye'de yoksulluğu sıfırlayacağız ve bu ülkede yoksulluk kalmayacak." diye ifadeler var.

İkincisi: Yolsuzlukla ilgili, dönemin bankalar furyasının da çok tartışıldığı bir dönemde "Hortumların tamamını keseceğiz ve bu ülkede asla ve asla yolsuzluk olmayacak." ifadeleri vardı.

Üçüncüsü de "Yasaksız bir Türkiye yaratacağız." Hatta, daha ileri giderek, Avrupa'nın ötesinde, Avrupa ülkelerinde olmayacak özgürlüklerin bizde olacağı ifade edilmişti.

Şimdi, yoksullukta hangi boyutta olduğumuzu izin verirseniz sizlerle paylaşmak istiyorum.

Dünyada 168 ülkenin değerlendirildiği rapora göre, son üç yılda yolsuzluk konusunda, maalesef, üzülerek söylüyorum ki dünya 2'ncisiyiz.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Niye 1'inci olamamışız ki!

GÜRSEL TEKİN (Devamla) - Böyle devam ederse -biraz önce, Mehmet Cengiz'in paralarının, borçlarının sıfırlandığı gibi devam ederse- merak etmeyin, 1'inci de elden bırakmayız gibi gözüküyor.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bence bu konuda çalışkan arkadaşlar yani, olabilir, bayağı maharetliler!

GÜRSEL TEKİN (Devamla) - Özgürlükler konusunda ne yazık ki orada 1'inciyiz Veli Bey, sizin söylediğiniz gibi. Ama, daha önemlisi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜRSEL TEKİN (Devamla) - ...yoksulluk konusunda çok...

Bitti mi? İzin verirseniz bir...

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Bitti, yalanlar bitti.

GÜRSEL TEKİN (Devamla) - Çok şükür hiç yalanımız yok, elhamdülillah. Ben size bir şey söyleyeyim...

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Biliyoruz, çok yakından takip ediyoruz. Gezi olaylarından beri çok yakından takip ediyoruz.

GÜRSEL TEKİN (Devamla) - Elhamdülillah Gezi olayları yarın da olsa hak arama eylemlerinde sonuna kadar olacağız, size de bir şey olsa sizin de yanınızda olacağız, merak etmeyin. (CHP sıralarından alkışlar)

Ama, bu iktidar sonuçta neyle bağlandı biliyor musunuz, onu da size ifade edeyim: Bir, hani "yeni Türkiye" diyorlar ya, hepimizin merak ettiği yeni Türkiye, başta kaçak saray olmak üzere adalet sarayları...

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Bir yalan daha söylediniz şimdi.

GÜRSEL TEKİN (Devamla) - İki, 151 tane modern cezaevi. Üç, icra daireleri.

JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) - Yani yalan...

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Başkan, süre bitmedi mi? Böyle bir usul yok ki.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Bir yalan daha söyledin Gürsel Tekin ya.

GÜRSEL TEKİN (Devamla) - Ne yalanını söyledim, söyler misiniz, mesela bir tanesini söyleyin. Elhamdülillah, hiç yalanımız yok.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Basın özgürlüğüyle ilgili ne düşündüğünüzü gördük 7 Haziran öncesi. Basın özgürlüğüyle ilgili düşüncelerinizi gördük, nasıl kapatacağınızı.

GÜRSEL TEKİN (Devamla) - Bugün icra dairelerine bakın, kendi illerinize gidin icra dairelerinin durumuna bakın, yeni Türkiye'nin rezaletini hep beraber görmüş oluruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)