| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Tasarısı Maddelerinin görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 55 |
| Tarih: | 07.03.2016 |
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 yılı bütçesi üzerinde partim adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Bütçede esas olan... Biraz konunun dışına çıkılmıştı, bütçeyle ilgili konuşmak istiyorum, kafamda şekillendirdiğim konuşmamı geri plana iteceğim.
BAŞKAN - Yok, siz yine bütçeyle ilgili konuşun Sayın Bingöl, öyle içerikli bir konuşma bekliyoruz inşallah.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Biraz ortalık sakinleşsin diye bütçe üzerinde biraz konuşacağım.
Bütçede esas olan bütçe disiplinidir, bütçenin dengesidir ve gerçekleşme oranıdır. Bütçeler bu kriterlere göre değerlendirilirler ve on üç yıllık AKP iktidarının bütçelerini bu kriterlere göre değerlendirdiğimizde, sonuç tümünde olumsuz çıkmaktadır. Örneğin on üç yıllık AKP iktidarının bütçelerindeki gerçekleşme tümüyle açıkla sonuçlanmıştır, bütçelerin tamamı açık vermiştir ve AKP'li yöneticiler bu açığın bir kısmını Maastricht Kriterlerine göre normal olarak değerlendirirler. Doğrudur, o kriterlere göre yüzde 3'ün altındaki bütçe açıkları normal ve tolere edilebilir olarak değerlendirilir ancak on üç-on dört yıl boyunca hazırlanan bütçeler disiplinden uzaksa bütçe dengesi sağlanamıyorsa ve hepsinden önemlisi bütçe eğer ciddi açık veriyorsa dönüp bu bütçelerdeki açıkları ve disiplinsizliği bazı kriterlere gönderme yaparak savunmak bir çaresizliğin ifadesidir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de çok ciddi bir yönetim sorunu vardır. Türkiye ekonomisi kötü ellerde yönetilmektedir. O nedenle hazırlanan bütçeler de sağlıksız ve Türkiye gerçekleriyle örtüşmeyen bütçeler olmuştur.
Türkiye'nin çok ciddi ekonomik sorunları vardır. Çok şükür ki çok daha büyük ekonomik sorunlar yaşanmıyor ama zannedilmesin ki bu, AKP'nin hazırladığı bütçeler ve ekonomi politikalarından kaynaklanıyor. İşin aslı, petrol fiyatlarındaki düşüşün yanı sıra FED, Avrupa Merkez Bankası gibi kuruluşların aldıkları kararlar gibi dış etkenler nedeniyle çok ciddi ekonomik sorunlar yaşamıyoruz.
Ama, Türkiye'nin çok temel bir sorunu, on dört yıldır AKP'nin Türkiye'nin başına bela ettiği en temel sorundur, o da gelir dağılımındaki adaletsizliktir. Türkiye'de hükûmet edenlerin hiçbir zaman katma değeri yüksek ürün üretmek gibi bir dertleri olmamıştır, Türkiye'de hükûmet edenlerin marka değeri yaratacak bir dertleri olmamıştır, istihdam olanaklarını artıracak bir dertleri olmamıştır.
Sonuç itibarıyla, bu büyük gelir dağılımı adaletsizliği Türkiye'nin en büyük sorunudur ve bu sorun, AKP iktidarları süresince 2'ye katlanan bir yoksulluğun sonucunu getirmiştir.
Bakın, değerli milletvekilleri, her ülkenin sınıfları vardır, zenginleri vardır, orta sınıfı vardır, yoksulları vardır; Türkiye'de de bu böyleydi ama maalesef, AKP iktidarları sınıf değişikliğine yol açtı. Artık, Türkiye'de orta sınıftan bahsetmek herhâlde gerçekçi olmasa gerek. Peki, ne oldu? Türkiye'nin zenginleri yok artık, AKP zenginleri ve Türkiye'nin fukaraları var; yoksulluk bu kadar derinleşmiştir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye gelir dağılımı adaletsizliği sıralamasında OECD'nin yayınladığı en son raporda Şili ve Meksika'nın gerisinde en kötü 3'üncü ülkedir. Düşünebiliyor musunuz, dünyanın yardım ettiği Afrika ülkelerinin bile gerisindeyiz. Bu kadar derin bir yoksulluğun içerisinde Türkiye halkı debelenip duruyor. Bunun tek sorumlusu, ülkeyi kötü yönetenlerdir.
Türkiye'de elbette bu derin sorunların yanında çok temel başka sorunlar da var, o da şudur: Bütün ülkelerin bir ulusal politikaları olur. Bu ulusal politikalar bugünden yarına değişmez, yıllardır denenmişliklerin, yaşanmışlıkların, jeopolitik konumların ve birçok olgunun sonucunda ortaya çıkar ama AKP iktidara gelir gelmez iki şey yaptı: Bir, liyakati yok sayarak, uzmanlığı yok sayarak bütün kamu kurumlarında müthiş bir kadrolaşmaya gitti. O da yetmedi, çok daha temel bir şey yaptı: Az önce bahsettiğim o ülke politikalarının tümünü ters yüz etti, kendince politikalar üretti. Eğitimde, dış politikada, tarımda, hayvancılıkta tümünü ters yüz etti. Düşünün değerli milletvekilleri, bu ülke kendi kendine yetmesinin dışında, birçok ülkenin karnını doyuruyordu. Elin etini, sütünü biz veriyorduk; şimdi biz, elin etine, samanına, buğdayına muhtaç hâle geldik. İşte bu, AKP'nin yarattığı Türkiye. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, dış politika içler acısı. Öyle bir noktaya geldi ki Türkiye, o kadim topraklarda birlikte kardeşçe yaşayan insanlara düşmanlık tohumları ektiler. O topraklarda Hristiyanlar, Ezidiler, Sünniler, Şiiler, Halep'inde de Şam'ında da birlikte yaşıyorlardı. Onlar Kürt'tü, onlar Türkmen'di, Onlar Arap'tı ama şimdi o topraklarda, o halkların gözyaşları ve kanları o topraklara akıtılıyor. Peki, kim ya da kimler sorumlusu? Bu sorunlara önce iktidar olanların kendilerinin bakmaları ve araştırmaları gerekiyor.
Ne yaptık değerli dostlar? Yıllardır akrabalık duygularıyla yaşadığımız bu topraklara utanç duvarları ördük. Dünyada Berlin Duvarı vardı, yıkıldı. Sadece ve sadece İsrail, Filistinli kardeşlerimizi duvarın arkasına mahkûm etti, şimdi biz utanç duvarları örüyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Peki, Suriye'de utanç duvarları ördük, yarın gerginlik yaşadığımız diğer komşularla Irak'la da İran'la da Bulgaristan'la da diğerleriyle de aramıza utanç duvarları mı öreceğiz? Bu, Türkiye için utanılacak bir şeydir. Bu kürsüde konuşan, bu sırada oturan arkadaşlarımızın hepsi bir temel duygu içerisinde oturuyorlar. Onlar da Türkiye'nin neresinde olursa olsun haksızlığa karşı duran, inancı, yaşam tarzı ve hangi kitleye mensup olursa olsun nerede bir haksızlık varsa oraya koşup duran arkadaşlarımız. Cerattepe'delerdi, Soma'dalardı, Roboski'deydiler, hiçbir şekilde kafalarının arkasına bir şey yazmadılar. Ama, gelin görün ki bizim yol arkadaşlığımız ölümüne yol arkadaşlığıdır, bizim yol arkadaşlığımızda ayrılıklar olsa bile onu kendi sinemize hapsederiz. Gelin görün ki yıllarca kol kola, arka kapılar arkasında bir sürü başka işler peşinde koşanlar, iki gün önce o başörtülü kardeşlerimizi yerlerde sürünmeye, copa ve gaza mahkûm ettiler. Daha da kötüsü, daha da acınılacağı, bu topraklarda ilk kez başörtüsüne kan bulaştı. Bu ayıp da onu yaşatanlara yeter. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Bugüne kadar neredeydiniz? Bu konuda en son laf söyleyecek insanlar sizlersiniz. Bırakın Allah aşkına başörtüsünü.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Değerli dostlar, son söz, sık sık kullanılır: "Haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır." Bugün, Türkiye'de yaşananlar karşısında dimdik ayakta durmayan, haksızlığa direnç göstermeyen, haklının yanında olmayanlar bir gün gelecek tarih karşısında hesap verecekler.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)