GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 9'uncu tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:54
Tarih:06.03.2016

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe tasarısının 5'inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Maddede "Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler" başlığı altında Maliye Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine yedek ödenek konulmaktadır. 5018 sayılı Kanun bütçe ödeneklerinin yüzde 2'sine kadar yedek ödenek öngörmesine karşın, yıl içinde "doldur boşalt" yöntemiyle yapılan ödenek aktarmalarıyla bu oranın çok üzerine çıkılmaktadır.

Hükûmet başlangıç ödeneğiyle kanun hükmüne uyduğunu söylemektedir. Böyle bir yaklaşım olabilir mi? Bunun tercümesi: "Oraya bir ödenek koydum ama yıl içinde bunun 30-40 katını harcayarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve milleti aldatıyorum, kılıfına da uydurdum." demektir. Bu uygulama 5018 sayılı Kanun'un 21'inci maddesine ve yine bu Kanun'la belirlenen bütçe ilkelerine ve kamu maliyesi temel ilkelerine aykırıdır.

Sayın Bakan, yedek ödenekleri yatırımlar için torba ödenek tertibi hâline getirdiniz. Yatırımcı kurumlarda da torba proje uygulamanız var, programda olmayan projelere oradan harcama yapıyorsunuz. O hâlde detaylı bütçeye ne gerek var? Yatırım Programı'na ne gerek var? Saydamlığa, hesap verebilirliği sağlamaya, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkına uymaya ne gerek var? Bütçeye tek bir torba ödenek tertibi koyun, Yatırım Programı'na da tek bir torba proje koyun, sonra da aklınıza esen işleri yapın, istediğiniz gibi harcayın, yürütme görevinizi de rahatça yapın. Zaten kanunları da torbalar hâlinde çıkaran siz değil misiniz? Her şeyi torbaya çevirdiniz.

Yedek ödenekler sadece yeni idarelerin kurulması, doğal afet yaşanması gibi önceden öngörülemeyen hâllerde kullanılmalıdır. Doğal afetlere maruz kalan vatandaşların mağduriyetinin giderilmesi önem arz etmektedir. Ancak, başta kuraklık olmak üzere, doğal afetlerden zarar gören çiftçilerin kayıpları genelde karşılanamamaktadır. Konuyla ilgili mevzuat gözden geçirilmeli ve iyileştirme yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde kuraklık sorununu her geçen yıl artarak yaşayan yer Konya Ovası'dır. Ülkemizin tahıl ambarı olan Konya'da yine sonbahar ve kışın çok kurak geçmesi nedeniyle tarımsal üretim olumsuz etkilenecek olup, bu ay da yeterli yağış alamazsa bu yıl rekoltede büyük düşüş olacağı tahmin edilmektedir.

Konya'da yer altı suyundaki azalma yıllardır çok önemli bir sorundur. Konya Ovası'na dış havzalardan su getirecek yeni projelere şiddetle ihtiyaç vardır ama Hükûmet oralı değildir. KOP İdaresi Kızılırmak suyunun Kulu ve Cihanbeyli'ye getirilmesi için rapor hazırlamış, ancak Hükûmet dikkate almamıştır. Hükûmet meseleyi su kullanımını yasaklamakla halletmek istemektedir. Su kotası uygulayarak, çiftçinin kullandığı su miktarının en fazla üçte 1'ini vermeyi planlamıştır. Bitkisel üretim düşecekmiş, Konyalı çiftçi perişan olacakmış, Hükûmet hiç düşünmemektedir.

Diğer taraftan, Mavi Tünel'le ovanın su ihtiyacının karşılanacağı algısı da oluşturulmuştur. Daha geçen ay Sayın Başbakan ile Orman ve Su İşleri Bakanı KOP'la Konya Ovası'nın suya hasretinin dineceğini, KOP projesinin 2019 yılı sonunda bitirileceğini söylemişlerdir ama durum öyle değildir, Mavi Tünel'den gelecek su, ovanın ihtiyacının onda 1'i bile değildir. Bir bölgesel kalkınma projesi olan KOP projesi Konya ekonomisi ve bölgenin kalkınması için hayati öneme sahiptir. KOP projesinin 2019 yılında bitmesi de söz konusu değildir. Hadi, elin oğlu bilmeyebilir ama Sayın Başbakanın KOP'u, Konya'yı ve Konya Ovası'nın durumunu iyi bilmesi gerekir. Hükûmet öncelikle Konya Ovası'na su getirmek için yeni projeler uygulamaya koymalı; arazi toplulaştırmalarının hızla bitirilmesi, sulama şebekelerinin kapalı sisteme dönüştürülmesi ve tümüyle basınçlı sulama sistemlerine geçilmesi için ilave tedbirler almalıdır. Konyalı çiftçiyi kara kara düşündüren kuyulara sayaç takma zorunluluğu kaldırılmalı ve suya kota uygulanmaktan vazgeçilmelidir.

Konya'daki arazi toplulaştırması da sağlıklı bir şekilde yapılmamakta, toplulaştırma yapılan yerlerde eskiye göre daha fazla sorun yaşanmaktadır. Bu konuda ciddi birikime sahip olan DSİ Genel Müdürlüğünün de toplulaştırma çalışmalarına aktif olarak katılımı sağlanmalıdır.

Uygulanan yanlış politikaların etkisiyle çiftçilerimiz büyük sıkıntılarla karşı karşıyadır. AKP döneminde girdi fiyatlarındaki aşırı yükselme ve ithalata dayalı politikalar nedeniyle çiftçimizin üretim yapması iyice güçleşmiştir. Çiftçinin durumuna iyi diyenlere çiftçilik yapan hemşehrilerim diyor ki: "Onlar Konya'ya gelsinler, kendilerine istedikleri yeri bedavaya kiraya verelim, çiftçilik yapsınlar da bizim hâlimizden anlasınlar, Hanya'yı Konya'yı bir görsünler."

Çiftçimize yönelik kapsamlı bir destek paketi acilen uygulamaya konulmalıdır. Çiftçinin kredi borçlarına kolaylık getirilmeli, sulama kooperatifleri ve birliklerin geçmişten gelen elektrik borçları faizsiz yapılandırılmalıdır.

2016 yılında çiftçilerin SGK primi yüzde 35 artarak 435 liraya çıkmıştır. Çiftçimiz bu yükün altından kalkamaz. AKP patronlara verdiği 100 lira prim desteğini çiftçilerimizden esirgemiştir. Tabii, çiftçi ve köylü AKP'nin hiç umurunda değildir. Borç ve faiz tuzağına düşürülen, tarlasına, bahçesine ipotek konulan çiftçimiz banka kuyruklarında ömrünü tüketmektedir.

Değerli milletvekilleri, esasen, çiftçisiyle, köylüsüyle, esnafıyla, sanayicisiyle, çalışanıyla, emeklisiyle milletimiz dolu dizgin borçlanmaktadır. Çiftçimizin kredi borcu 2002'de 530 milyon lira iken 2015'te 61 milyar 327 milyon liraya varmıştır. AKP çiftçimizi on üç yılda 116 kat borçlandırmıştır. 2015 yılındaki artış yüzde 33,7 düzeyinde olup gidişat kaygı vericidir. Esnafımızın kooperatifler aracılığıyla kullandığı kredi 2002'de 154 milyon lira iken 2015'te 16 milyar 159 milyon liraya çıkmıştır. AKP esnafımızı on üç yılda 105 kat borca sokmuştur.

Hükûmet çiftçi ve esnafın borçlarını artırmakla övünmektedir. Hatta Sayın Başbakan 5 Mayıs 2015 tarihli toplantıda "2002'de kredi kullanan esnaf sayısı 63 bin civarındaydı, buna karşın 2014'te 317 bin kredi kullanan esnaf var. Toplamda 1 milyon 100 bin esnaf kredi kullandı. Helali hoş olsun, Allah bereketini artırsın." demiştir. Ben Sayın Başbakanın sürçülisan ettiğine inanıyorum. Ancak şu gizlenemez bir gerçektir ki AKP döneminde milletimiz gırtlağına kadar borca batmış, faiz batağına saplanmıştır.

Bakınız, bankaların 2002 yılında faiz geliri 44 milyar lira iken 2015 yılında 164 milyar liraya ulaşmıştır. Bankaların faiz dışında kredilerden aldığı komisyon ve ücretler 7 kat, dosya parası olarak bilinen bankacılık hizmet gelirleri ise 9 kat artmıştır. 2002'de 6 milyar lira düzeyinde olan bireysel tüketici kredisi ve kredi kartı borçları 385 milyar liraya ulaşmıştır. Tüketici kredileri on üç yılda 135 kat artmıştır. Sadece kredi kartı ve tüketici kredilerine ödenen faiz 2002'de 2,5 milyar lirayken 2015'te 42,9 milyar liraya çıkarak 17 kat artmıştır. Bunların hepsi BDDK'nın verileri yani resmî rakamlardır. Sayın Bakan, bunlar fıkra değil, gerçek; vatandaşın hâli pürmelali böyle.

Genele göre gidişatı çok daha vahim olan seçim bölgem Konya'da toplam nakdî krediler 2002'de sadece 150 milyon lira düzeyindeyken 2015'te 30 milyar 157 milyon liraya ulaşmıştır. AKP, Konyalının sırtına tam 30 milyar liralık kredi borcu yüklemiştir. Konya'da en fazla hizmete açılan birim nedir biliyor musunuz? Banka şubeleri. Konya'da 2007'de 148 olan banka şube sayısı 2015'te 290'a çıkmıştır. İnancı gereği geçmişte faize bulaşmak istemeyen, faizden kaçan hemşehrilerim AKP tarafından faiz ve borç tuzağına düşürülmüştür. AKP iktidarı Konya'yı borca batırmış, Konyalıyı faiz lobisinin kucağına itmiştir.

Şimdi, sizlere tüm samimiyetimle soruyorum: Milleti borca ve faize batıranlar milletin partisi ya da milletin adamı olur mu? Olsa olsa faiz lobisinin adamı olur.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Millet biliyor.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - AKP ile faiz lobisi on üç yıldır birbirlerini tamamlayan ortak gibidir. Faiz lobisi on üç yıldır AKP'nin ekonomi politikalarından beslenmektedir. Resmî istatistiklere bakınız: AKP döneminde en fazla kâr eden, en fazla büyüyen mali kuruluşlar ve faiz lobileridir.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)