GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:52
Tarih:04.03.2016

MHP GRUBU ADINA İSMAİL OK (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum.

Öncelikle sözlerime başlarken, ay yıldızlı bayrağın altında toplanan ve İstiklal Marşı'na "Benim marşım." diyebilen bütün vekillerimizi canıgönülden, muhabbetle selamlıyorum.

Öncelikle, kabinenin en kıdemli bakanlarından olmasına rağmen Tarım Bakanlığında yeni olan Sayın Bakanımıza başarılar diliyorum, canıgönülden başarılı olmasını diliyorum çünkü Tarım Bakanlığının başarılı olması Türk köylüsünün ve çiftçisinin refahı ve mutluluğu demektir. Ama maalesef, ülkemiz, Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğundan bu yana en sıkıntılı, en buhranlı, karanlık günlerini yaşamaktadır. Gün geçmiyor ki hain PKK saldırıları sonucunda askerimiz, polisimiz, masum insanlarımız şehit olmasın. Yine bugün şehitlerimiz var. Bu vesileyle, başta bugün hayatını kaybeden şehitlerimiz olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle bir kez daha yâd ediyorum.

Sayın milletvekilleri, maalesef bu şartlar altında ülkenin ekonomik tablosunu ve özellikle Türk köylüsünün, çiftçisinin içerisinde bulunduğu durumu konuşacağız. Üzülerek ifade ediyorum ki Türk köylüsü ve çiftçisi tarihinin en sıkıntılı günlerini yaşamaktadır. Geçen hafta bu kürsüden ifade etmeme rağmen maalesef gerekli tedbirler alınmadığı için özellikle süt üreticileri büyük sıkıntı içerisindeler, iflasın eşiğindeler.

Evet, niçin böyle oluyor? Niçin Türk köylüsü ve çiftçisi bu kadar büyük sıkıntılar içerisinde? Çünkü on dört yıllık AKP Hükûmetinin yanlış uygulamaları Türk tarımını ve hayvancılığını bitirme noktasına getirmiştir. Özellikle çiğ süt üreticileri, başta seçim bölgem Balıkesir olmak üzere, Türkiye'de feryadı figan etmektedirler. Köylülerimiz, tabiri caizse, yangın bacayı sarmış ve artık, bir el uzatılmazsa süt ineklerini kestirecek duruma gelmişlerdir.

2014 yılında Ulusal Süt Konseyi, çiğ süt litre fiyatını 115 kuruş olarak belirlemesine rağmen maalesef bugün, başta Balıkesir'imizdeki süt üreticileri olmak üzere ülkemizin birçok yerinde çiğ süt üreticileri sütlerinin litresini 75 kuruşa satamamaktadırlar. Oysa ki marketlerde süt fiyatı ucuzlamak bir yana tam tersine artmıştır. Peki, bu durumlara nasıl geldik? Bu durumlara: Meralarımızı tahrip ettik. Yaklaşık 15 milyon hektar olan meralarımız bugün 9 milyon hektarın altına düşmüş durumdadır. Dolayısıyla hayvancılık, yeme bağımlı hâle gelmiştir ve hayvancılıkta da yemin çok önemli bir kısmını ithal etmek durumundayız, bu da süt üreticiliğinde maliyeti artırmaktadır.

Şimdi, AKP Hükûmeti kurulalı tarım, hayvancılık ve gıda başta olmak üzere, Türk köylüsüne ve çiftçisine tam 75 trilyonluk ithalat yapmıştır. Öte yandan, yaklaşık 85 trilyon liralık da teşvik vermiştir. Ama görülüyor ki Türk köylüsünün ve çiftçisinin ve süt üreticilerinin bu içinde bulunduğumuz durum hiç faydasına değil aleyhine olmuştur. Çünkü bu 75 trilyonluk ithalat Türk köylüsüne, çiftçisine gitmediği gibi onların rakipleri başka ülkelerin çiftçilerine gitmiştir. Oysa ki 75 trilyon liralık ithalat yerine köylümüze ve çiftçimize bunları destekleme olarak vermiş olsaydık bugün süt krizi ve et krizi yaşanmazdı. Bugün üreticilerimiz sütlerini 75 kuruşa dahi satamamaktadırlar. Satanlar da ücretlerini üç-dört ay sonraya ancak alabilmektedirler. Hatta süt firmalarının büyük bir kısmı yem üreticisi olduğu için "Eğer bizden yem alırsanız sizin sütünüzü alırız." demektedirler ve ücret yerine, döktükleri sütün en az yüzde 70 karşılığında yem vermeye zorlamaktadırlar. Süt üreticileri çaresizdir. Peki, sütte böylede ette farklı mı durum? Sütte de, ette de durum son derece vahimdir. Zaten, sütte kriz varsa ette de kriz vardır. Biraz önce ifade ettiğim gibi, meraların tahrip edilmesi, imara, ranta, AVM'lere açılması sonucunda mera alanları azalmış ve özellikle mazot gibi girdi maliyetlerinin yüksek olması dolayısıyla çiftçi tarlalarını boş bırakmaktadır; tarlalarını ekmeyen çiftçi zarardan kurtuluyor, tarlalarını ekenler ise zarar ediyor. Peki, ne olmalı çözüm, çare nedir?

Başta, Milliyetçi Hareket Partisi olmak üzere, seçimlerde vadettik "Mazot, gübre ve yemden KDV alınmayacak." diye. Başta, 7 Haziran seçimlerinde bunu "hayalcilik"le suçlayan AKP Hükûmeti yem ve gübrede KDV'yi kaldırdı. Bu, olumlu bir adımdı. Fakat, ne oldu biliyor musunuz? 2015'teki yem fiyatına göre -KDV kaldırılmasına rağmen- bugün yem daha pahalı. Hepsini tek tek, kalem kalem, burada isteyen arkadaşlarıma verebilirim ama bu vakti iyi değerlendirme adına rakamlarla boğmak istemiyorum. Peki, bu yüzde 8'lik indirim kime gitti? İşte, AKP Hükûmetinin yandaşlarına gitti, lobicilere gitti, faiz lobilerine gitti. Kürsüye her çıktıklarında "Lobicileri, faiz lobilerini yıktık." diyenler bugün ithalatla Türk çiftçisini ve köylüsünü yerle bir etmişlerdir. Niye? Çiftçilikle ilgisi olmayanlar ithalat yaparak Türk köylüsünü ve çiftçisini yerle bir etmiştir. Onun için, bu uygulamalardan derhâl vazgeçilmelidir.

Bakın, "Mera alanları, tarlalar tahrip edildi." dedik. Ne oldu bunlar? AVM oldu; Türkiye AVM cenneti oldu ve yandaşlar zengin edildi.

Dün, bana, Balıkesir'in Çandır köyünden telefon ediyor köylü, çoban. Ha, şunu da ifade ediyorum: Ben de köylüyüm, ben de çobanım, ben de çiftçiyim. Şahsım, ağustos sıcağında alnının terini şöyle silerek, toprağı teriyle sulayan bir çiftçi ailenin, köylü ailenin çocuğu, bununla da gurur duyuyorum. Ama AKP Hükûmeti maalesef Büyükşehir Yasası'yla köylülüğü de yasakladı. Ama ben köylü olmaya devam edeceğim, bununla gurur duyuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Büyükşehir Yasası'yla tarlalar ve mera alanları ranta açılmaya devam ediyor. Balıkesir'in AKP'li Karesi Belediyesi köylülerin okulları için, camileri için, kendi tarlalarından ayırarak köy tüzel kişiliğine, muhtarlığına devrettikleri tarlaları şu anda satışa çıkardı, yüzlerce dönüm tarla -Sayın Bakan, bilginize arz olunur- meralar da yine aynı şekilde. Kısacası, Türk köylüsünün ve çiftçisinin içerisinde bulunduğu bu durumdan çıkmak için ve özellikle sütle ilgili krizin bir an önce aşılması için... Bakın, yüz binlerce, milyonlarca üniversiteli gencimiz yurtlarda kalıyor, benim oğlum da tam yedi yıl yurtlarda kaldı, yedi yıl. Bu çocuklara akşamları yarımşar litre süt dağıtalım, mideleri bayram yapsın. Bu, krizi aşmak için çözüm değildir ama kısa vadeli, çok kısa vadeli bir tampon öneridir. Tabii, AKP Hükûmeti bunu yapmaz. Milyonlarca Türk gencini, evladını sevindirmek yerine 1 tane yandaşı sevindirmek daha iyi. Biliyorsunuz, ben söylemekten utanıyorum bir eğitimci olarak, milletin anasına küfredenlerin milyonlarca liralık vergileri sıfırlandı. 1 kişiyi sevindireceğinize üniversite gençliğine ücretsiz süt dağıtalım millet size dua etsin. Ama o zaman TÜRGEV'lere, Sayın Bilal Erdoğan'ın başkanı olduğu TÜRGEV'e o iş adamları bağış yapmaz. Hepimizin inancı tam, imanı tam, birçok arkadaşımıza bu konuda inanıyorum. Bu hayır mı oluyor şimdi? Milletten vergiyi sıfırlayacaksınız, tüyü bitmedik yetimin malını çalacaksınız, TÜRGEV'e bağış yapacaksınız.

İşte, değerli milletvekilleri, Türkiye'de soygun ve talan AKP iktidarı döneminde maalesef zirve yapmıştır. Utanarak söylüyorum, sizler utanmayabilirsiniz ama Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa 4 tane bakan yolsuzluk ve rüşvetten istifa etmek durumunda kalmıştır. Evet ve bunları burada akladınız. Bunlardan rahatsız oluyorsunuz ama söylemeye devam edeceğiz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Zorla istifa ettirdiler!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan...

İSMAİL OK (Devamla) - Evet, rahatsız olmaya devam edeceksiniz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan, hatibi lütfen temiz bir dille konuşmaya çağırır mısınız!

İSMAİL OK (Devamla) - Bakın, o zaman bir şey daha söyleyeyim, bir şey daha söyleyeceğim: O bakanlardan birisinin kolundaki saat, kolundaki saat bin tane asgari ücretlinin ücretinden, maaşından daha fazlaydı. Yanlış duymadınız; o koldaki saat bin tane asgari ücretlinin aylığından daha yüksekti. Bunları akladınız. Aramızdaki fark bu. (MHP sıralarından alkışlar)

ŞAHİN TİN (Denizli) - Gerçekleri anlatmıyorsun.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) - Geç onları, geç! Onlar demode oldu.

İSMAİL OK (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlarım, sizin için demode olabilir ama haram da olsa, helal de olsa yaptığınız her şeyin karşılığını göreceksiniz; biz bunu Müslümanlar olarak, Türk milleti olarak böyle kabul ediyoruz. Siz harama helal diyebilirsiniz aramızdaki fark bu. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli, saygıdeğer vekiller, buradan bir şeye daha değinmek istiyorum: Bakın, övündükleri dönemde neler olmuş: Maalesef, çiftçi nüfusundaki sayı düşmesine rağmen 2002'den 2016 yılına gelindiğinde BAĞ-KUR'lu sayısı 5 milyon 998 bine inmiş ve çiftçi BAĞ-KUR pirimi 322 liradan 435 liraya çıkarılmış. Bunu yatıramıyor köylümüz.

Yine, ülkemizde milyonlarca arazi ekilememekte ve tarımda çalışanlar en düşük payı almaktadırlar. Bakın, yaşanan ihracat düşüşlerinde, başta sebze olmak üzere, yüzde 50'lerin üzerinde ihracat düşüşü yaşanmış. Neden yaşandı bunlar? Suriye'ye müdahale edersen, Libya'ya müdahale edersen, İslam coğrafyasına maalesef ve maalesef bir hançer gibi saplanırsan, herkesle kavga edersen, Müslümanların kanının dökülmesine ortak olursan işte, ihracat kapıların da kapanır, köylü ve çiftçi, başta narenciye olmak üzere, ürünlerini satamaz.

Evet, dedik ki ülkemiz ithalat cenneti oldu. Bakın, AKP Hükûmeti döneminde 3 milyon 300 bin baş hayvan ithal edilmiş. Karkas eti söylemeye gerek bile yok. Biraz önce ifade ettiğim gibi, mera alanları hızla düşmüş, ekilen arazi miktarı düşmüş. Niye? İmar ve ranta açtık.

Buradan özellikle seslenmek istiyorum: Bunların yanında, köylümüzü, çiftçimizi bekleyen en büyük tehlike çevre kirliliği. Balıkesir'de Albayraklar SEKA Kâğıt Fabrikası var, enerjisini kömür yakarak elde edecek. Balıkesir Ovası'na en hâkim noktada, yaklaşık 50 bin kişinin yaşadığı kampüse 2 kilometre değil, Balıkesir'in su ihtiyacını karşılayan göletimize kuş uçumu 2 kilometre değil, Balıkesir'e yapılan bölge hastanesine kuş uçumu 3 kilometre değil. Şimdi, ondan sonra kalkacağız, "Köylünün, çiftçinin, ektiği tarlaların verimi niye düşük?" diyeceğiz. Toprağımızı, havamızı, suyumuzu zehirliyoruz. Sadece Balıkesir'e değil, Bandırma'ya da, Bandırma ve Erdek, kısacası Kapıdağ Yarımadası'na da en kirli sanayi kurulmakta. Bunları Balıkesir halkı istemiyor, tıpkı Artvinliler gibi. Buradan trilyonlarca liralık vergi borcu silinen ve Artvin'i peşkeş çeken Hükûmete, beşikten mezara, kadınıyla erkeğiyle mücadele ederek bu çevre tahribatını, felaketini durduran Artvinlileri de saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, AKP'nin yaptıkları sadece bunlar mı? Kamuda kıyım yaptılar, kıyım. Darbe dönemlerini aratmayacak zulümler yaptılar. Daha dün 28 Şubat sürecini televizyonlarda, buralarda ballandıra ballandıra anlatanlar bugün 28 Şubat sürecini ve darbe günlerine rahmet okutur zulümler yapmaktadırlar.

Buradan ifade ediyorum, darbecilerin canı cehenneme! Kim inancını yaşamak istiyorsa bunları engellemeye çalışanların canı cehenneme! Ama dün biz bunlara karşı çıkarken sizler, maalesef ve maalesef, 12 Eylül öncesinde saçakların altında saklanıyordunuz, saçakların altında.

SALİH CORA (Trabzon) - Siz diz çöktünüz.

İSMAİL OK (Devamla) - Şimdi, milletten aldığınız destekle kendiniz zulmediyorsunuz. Yüz binlerce kamu çalışanını malum sarı sendikalı olmadığı için, çıkardığınız hukuk dışı kararnamelerle, genelgelerle bir günde görevden aldınız. Mahkeme kararlarını uygulamadınız. Sadece bu da değil, bu uygulamalarınızla devletin temellerini dinamitlediniz. "Ergenekon, Balyoz" dediniz, hatta çok komik, dünyaya adını duyurmuş, sempati toplamış Beşiktaş Çarşı grubunu bile darbeci yaptınız, darbeci. Gerçekten utanç verici bir durum ve dönemin Başbakan yardımcısına suikast ve darbe teşebbüsünden devletin en gizli odalarına, kozmik odalarına girdiniz. Ne oldu sonuç? Ne oldu? Beraat ettiler, beraat ettiler ama o kozmik odadaki belgeler, şimdi, devletin o gizli belgeleri kimin elinde olduğu belli değil.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - Alman servislerinin elinde.

MEHMET GÜNAL (Antalya)- İnternet'te dolaşıyor.

İSMAİL OK (Devamla) - İşte, siz böyle yaparsanız, PKK'yla savaşan kahraman askerlerimizi, subaylarımızı, polislerimizi uydurma komplolarla Silivri'ye tıkarsanız, kozmik odalardaki belgeleri yollara saçarsanız, maalesef ve maalesef, Ankara'da Genelkurmay Başkanlığının önünde, Meclisin dibinde bombalar patlar. Bu kanlar sizin yüzünüze sıçramıştır, bunun altını özellikle çiziyorum. Alınganlık gösteriyorsunuz bize, ihanet politikasını söylediğimizde alınganlık gösteriyorsunuz. Size hain demiyoruz, uyguladığınız çözüm süreci, PKK'ya karşı mücadele eden kahraman askerlerimize, polislerimize yaptığınız komplolar, bunlar ihanet politikalarıdır, AKP'nin ihanet politikalarıdır. Hiç alınganlık göstermeyin, bunları hep hatırlatmaya devam edeceğiz.

Yine, buradan ifade ediyorum: Nasıl masum ve mazlumları Silivri'ye tıktıysanız, Allah'ın izniyle, PKK'yla mücadele eden subaylarımızı Silivri'ye tıkanlar, masumların kanını akıtanlar mutlaka ve mutlaka Silivri'ye girecekler. Kim bunlar? Görevini yapmayan İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü, MİT Müsteşarı, ilgili Başbakan yardımcıları ve dönemin Başbakanı. Madem ülkede adalet varsa, madem ki hukuk varsa göreceksiniz divanıharpte yargılanacaksınız ve Silivri'ye gireceksiniz. Hiç boşuna kafanızı sallamayın.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Onu rüyanda görürsün, rüyanda! Bu millet buna izin vermez, bu millet buna izin vermez!

İSMAİL OK (Devamla) - Evet, verecek, verecek, bu sivil darbe son bulacak. Evet, sivil darbe son olacak.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

İSMAİL OK (Devamla) - Milletten aldığınız yetkiyle millete zulmettiniz. Bunlara katlanacaksınız.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Sen de onu çok istersin. Paralel ihanet çetesi bunu çok istedi, 7 Şubatta çok istedi.

İSMAİL OK (Devamla) - Tamam mı? Bitmedi daha söyleyeceklerim, bitmedi.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Hayalinizi mi söylüyorsunuz?

İSMAİL OK (Devamla) - PKK'lılarla beraber yürüdünüz...

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Ayıp, ayıp!

İSMAİL OK (Devamla) - PKK'lılarla çözüm sürecinde beraber yürüdünüz, Dolmabahçe Sarayı'nda mutabakatlar imzaladınız.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Hayalinizde bile göremezsiniz. Bu milletin gönlünde taht kurduk. Onun arkasında millet var.

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Sokakta gezecek hâlin mi var, yüzün mü var?

İSMAİL OK (Devamla) - Utan, utan, sen Kuvayımilliye çocuğusun, Balıkesir Milletvekilisiniz, utanın!

BAŞKAN - Sayın Ok, lütfen Genel Kurula hitap edin.

İSMAİL OK (Devamla) - Askere el uzatan, kurşun sıkanlarla beraber yürüdünüz.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Bilmediğin işlerle uğraşma.

İSMAİL OK (Devamla) - Dolayısıyla, bunların hesabını vereceksiniz, bunda hiç şüphe yoktur.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Kendinden büyük laflar ediyorsun. Konuştuğun lafların büyüklüğünün farkında değilsin. Senden büyük o laflar.

İSMAİL OK (Devamla) - Kamuda yaptığınız kıyım...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL OK (Devamla) - Bakın, çocukların sorularını çaldınız, üniversite gençliğinin sorularını çaldınız. KPSS'de soruları çaldınız. (MHP sıralarından alkışlar)

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Bak, paralel ihanet çetesi çok uğraştı, 7 Şubatta çok uğraştı!

İSMAİL OK (Devamla) - Karar verin, milletle mi berabersiniz, PKK'yla mı berabersiniz?

BAŞKAN - Sayın Ok, süreniz bitti.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - 7 Haziranda, 1 Kasımda millet kiminle beraber olduğunun kararını verdi.

İSMAİL OK (Devamla) - Ben buradan bir kez daha söylüyorum: Milliyetçi Hareket Partisi her daim milletinin yanındadır, yanında olmaya devam edecektir.

BAŞKAN - Sayın Ok...

İSMAİL OK (Devamla) - Kuvayımilliye şehrinin bizlere yetki veren evlatları bize bunun için yetki verdiler.

BAŞKAN - Sayın Ok, süreniz tamamlandı.

İSMAİL OK (Devamla) - Ben bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Selamlama!

İSMAİL OK (Devamla) - Dolayısıyla, bu günler, karanlık günler geçecek ve yakında, inşallah, PKK'yla iş birliği yapanlar hesap verecek.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - O senin dediğini paralel ihanet çetesi çok arzuladı.

BAŞKAN - Sayın Ok...

İSMAİL OK (Devamla) - Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Neyi ispat etmeye çalışıyorsun sen? Kime, ne ispat etmeye çalışıyorsun?

İSMAİL OK (Devamla) - Evet, bu ülkede paralel var!

BAŞKAN - Sayın Ok...

İSMAİL OK (Devamla) - Bu ülkede paralel, AKP'nin kendisi.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Paralel ihanet çetesi senin dediğini çok istedi!

İSMAİL OK (Devamla) - AKP paralel devlet, AKP paralel devlet!

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Çok istedi paralel ihanet çetesi senin arzunu!

BAŞKAN - Sayın Ok, süreniz bitti. Lütfen, rica ediyoruz!

İSMAİL OK (Devamla) - Burada huzurunuzda söylüyorum.

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Ayıp, ayıp!

İSMAİL OK (Devamla) - Utan hemşehrim, utan; tamam mı! Kuvayımilliye şehrinden yetişenler PKK ile iş tutmaz!

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Paralel ihanet çetesi senin bu dediğini çok istedi.

İSMAİL OK (Devamla) - PKK'yla beraber yürümez!

BAŞKAN - Sayın Ok...

İSMAİL OK (Devamla) - Bakın, 20 yaşında gençler şehit oldu, 15 yaşında...

BAŞKAN - Sayın Ok...

İSMAİL OK (Devamla) - 15 günlükken gelinlerimizin kocaları şehit oldu.

SALİH CORA (Trabzon) - Ya, yürü ya!

İSMAİL OK (Devamla) - Bu, açılım sürecinin, ihanet sürecinin eseridir.

BAŞKAN - Sayın Milletvekili, süreniz bitti.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Bak, seni Devlet Bey'e şikâyet ederim!

İSMAİL OK (Devamla) - İstediğiniz yere şikâyet edin. Bizlerin Allah'tan başka hiçbir şeyden korkusu yok!

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Bravo!

İSMAİL OK (Devamla) - Zalimin önünde boyun eğmeyiz! (MHP sıralarından alkışlar)