GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 6'ncı tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:51
Tarih:03.03.2016

CHP GRUBU ADINA İRFAN BAKIR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın hazırlanmasında emeği geçen tüm arkadaşlarımı ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bugün şehit olan askerlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabırlar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Devlet kurumlarının hepsi elbette ayrı bir öneme sahiptir ancak Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün ülke ekonomisinde, tarımda, sosyal hayatta ve doğal hayatta ne denli bir öneme sahip olduğunu hepimiz iyi bilmeli ve duyarlı olmalıyız. Devlet Su İşleri ülkemizde enerjiden sulamaya, taşkın korumadan içme sularına, barajlardan göletlere kadar birçok projeye damgasını vurmuş, yaklaşık olarak 11 milyar lira yatırım bütçesi olan en köklü kurumlardan biridir.

En az DSİ kadar öneme sahip olan bir başka şey de DSİ personelidir. DSİ personelinin bir an önce özlük haklarının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Ekonomik nedenlerle teknik personel sürekli ayrılmakta, bu da DSİ'nin kan kaybetmesine neden olmaktadır. Tüm kurumlarda olduğu gibi DSİ'de de temizlik, güvenlik, şoför ve nitelikli eleman pozisyonunda taşeron olarak çalışanlar mevcuttur. Milyarlık projeler üzerinde çalışan bu arkadaşlarımız her taşeron işçi gibi sıkıntı çekmektedir. Bir an önce bu işçilerin asıl işlerinin belirlenip kadroya alınması gereklidir.

HES'lerden sürekli olarak bahsediyoruz. HES projelerinin çevreye ve doğaya duyarlı olması, tarımsal sulama, içme-kullanma suyu temini ve doğal hayatı koruma bilinciyle yapılmalıdır.

Ülkemizin bilhassa batı tarafındaki HES'lerin pompaj depolamalı HES'lere dönüştürülmesi, yeni yapılacak HES'lerin pompaj depolamalı olarak, rüzgâr ve güneş enerji santralleriyle birlikte planlanması önem arz etmektedir.

Devlet Su İşleri, inşa ettiği tesislerin çoğunu sulama birliklerine, kooperatiflere, köylere ve belediyelere devretmiştir. Sulama birliklerinin kapalı sisteme geçebilmesi için ödemesi gereken katkı payını ödeyememesi durumunda meclis kararı ile fesih kararı alınıp il özel idaresine devredilmesi söz konusudur. Birçok sulama birliği il özel idaresine devredilmek üzere fesih kararı almıştır. Ancak devir işleminin gerçekleşebilmesi için birliklerin borçsuz olması şartı aranmaktadır. Bu kürsüden sesleniyorum: Enerji maliyetlerinin bu kadar yüksek olduğu ve çiftçinin para kazanamadığı bir ülkede bu birliklerin borçsuz olması sizce mümkün müdür? Bu duruma daha ne kadar sessiz kalacasınız? Bu noktada, maliyetin yüzde 1'nin katılımcı, yüzde 99'unun devlet tarafından karşılandığı bir sistemde bu sorunun çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Devlet eliyle karşılanan maliyetin ise yirmi beş yılda değil, gerekirse elli yılda geri ödenmesi doğru olacaktır.

Sulama sezonu yaklaşırken bakım onarım çalışmalarına bir an önce başlanması gerekmektedir. Çözüm üretilmez ise araziler sulanamayacak, zaten yüksek girdi maliyetleriyle boğuşan çiftçilerimizin sorunlarına bir de sulama sorunu eklenerek büyük bir mağduriyet yaşanacaktır.

Fesihlerle birlikte personelin durumunda da belirsizlik söz konusudur. Durumları tartışmalı konuma gelen sulama emekçilerinin ve TEDAŞ'ın özelleştirilmesinden sonra bünyesine alınan ve iş akitleri feshedilen tüm taşeron işçilerinin kadroya geçirilmesi veya başka kurumlara atanması da çok önemlidir.

Yer altı sulama kooperatiflerinin durumu da farklı değildir. İl özel idaresi bedelsiz yaparken DSİ'nin yaptığı sulama şebeke maliyetlerinin on beş yıl olan geri ödeme süresi tekrar otuz yıla çıkarılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, sulama konusu hayati bir konudur; direkt vatandaşın işi, aşı, ekmeğiyle ilgilidir. Vatandaş tarlasını zamanında sulasın ki, gelir sağlayabilsin. Birlikler su veremediğinde üretici bu durumdan kötü bir biçimde etkilenecektir. Köklü çözümleri devlet üretmek zorunda. Sulama sistemlerinde yapılacak yatırımlar vatandaşın da, birliklerin de gücünün çok üzerinde. Şu anda kullanılan kırk elli yıllık şebekelerle verim alınamayacağı çok açıktır. Unutmayalım, gübresiz, ilaçsız ekolojik bir tarım yapabilirsiniz ama susuz yapamazsınız. Dolayısıyla, modern sulama sistemlerine geçişi hızlandırmalıyız.

Ülkemizdeki enerji maliyetlerinin yüksekliğinden had safhada etkilenen sulama birlikleri ve kooperatiflere yüzde 30 oranında destekleme ve enerjide KDV'nin yüzde 1'e indirilmesi hususunda mutlaka bir adım atılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, birliklerin enerji dağıtım şirketlerine biriken borcu ödenemez duruma gelmiştir. Bu borçlara bir çözüm üretilip kurumsal yapıları güçlendirilmeden su yönetiminde yeniden yapılandırma çalışmaları çok büyük bir eksiklik taşıyacaktır. Bunun için öncelikle birliklerin ve sulama kooperatiflerinin yüksek miktardaki borçlarının faizlerinin silinip takside bağlanması, tarım destekleme kapsamında kullandıkları enerjide birim fiyatının düşürülmesi, tükettikleri enerjiyi kendilerinin üretebilmesi için rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerji sistemlerinin devlet tarafından desteklenerek yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, çiftçinin kullandığı her türlü girdinin minimum düzeye indirilmesinden yanayız. Küçük çiftçilerimizi desteklemeyi başaramazsak köyden kente göçün de önüne geçemeyeceğimiz çok açıktır. 2002 yılından bu yana tarım sektörünün istihdama katkısı yüzde 34,9'dan yüzde 20,4'e kadar gerilemiştir. Bunun sonucunda il merkezleri hızla büyürken bazı köylerimizde neredeyse ikamet eden kalmamıştır.

Sayın milletvekilleri, Su Kanunu'na da değinmek istiyorum. Yasa tasarısında sulama birlikleri ve kooperatifler yeterli yer bulamamaktadır. Oysa, ülke su kaynaklarının yaklaşık yüzde 64 gibi büyük bir bölümü tarımda kullanılmaktadır. Sulama birlikleri ve kooperatifler de tarımsal sulamayı kullanan çiftçilerin temsil edildiği en önemli temsilci durumunda olup su yönetiminin planlamasının her aşamasında yer almalıdır.

Bir başka konu da kaçak kuyu meselesidir. Bizim yeni Su Kanunu'ndan beklentimiz, kaçak kuyuların kayıt altına alınarak tekniğe uygun su kuyularının açılması, yer altı suyu kirliliğinin ve aşırı su çekiminin önlenebileceği bir düzenlemedir. Sulama birliklerinin ve kooperatiflerin borçlarından dolayı çalışamaz hâlde olması vatandaşı kaçak kuyu açmaya teşvik etmektedir. Sulama sahaları içerisinde sondaj kuyusu açmanın yasak olduğu bilinmesine rağmen vatandaşlarımız çaresizlikten kaçak kuyu açmaktadırlar. Dolayısıyla, yasaklamak yerine çözüm üretmemiz gerekmektedir. Kaçak kuyuların önünü açan bir diğer uygulama da havzaların sondaj iznine kapatılmasıdır. Bakanlar Kurulu kararıyla zirai amaçlı sayaçların takılması 2 Nisan 2016'ya kadar ertelenmiştir. Ancak takılan sayaçlarda DSİ, uygulayıcı firmalar ve üreticiler sıkıntılarla karşılaştı. Sayaçların maliyetinin yanında arazide dondan korunması, hırsızlık ve montajının da sorun olması sebebiyle daha uygulanabilir, daha düşük maliyetli sistemlerin gündeme gelmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak, DSİ Genel Müdürlüğünün vatandaşın işini zorlaştıracak değil, kolaylaştıracak çözümler üretmesi önemlidir. Tabii bu projeler üretilirken doğaya ve çevreye de azami özen gösterilmelidir. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi olarak doğaya ve çevreye zarar vermeyen politikalara her zaman katkı koyacak, yanlışlarınızı da her zaman söylemeye devam edeceğiz.

Sözlerime son verirken bütçe görüşmelerinde emeği geçen herkese teşekkür ediyor, ülkemize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)