GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:48
Tarih:29.02.2016

CHP GRUBU ADINA SELİNA DOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Avrupa Birliği Bakanlığına bağlı olarak çalışan Türk Akreditasyon Kurumu bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle ifade edeyim: Bu kurum kamuoyunda çok fazla bilinmeyen, biraz teknik bir kurum. Ancak yaptığımız incelemede, AB mevzuatı kapsamında laboratuvar, belgelendirme ve deney kuruluşlarının akreditasyonunu gerçekleştiren bir kurum ve bu kuruma yapılan başvurular her yıl artış gösteriyor. Dolayısıyla, bu anlamda, AB standartları kapsamında, etkin ve önemli bir kurum olduğunu ifade edebiliriz. Tabii, istihdamının ne kadarını engellilere, ne kadarını kadınlara ayırdığı, yine, sermayesinin ne kadarını kendi kapasitesini geliştirmek için harcadığı ve yine, AB'nin öngördüğü tüm alanlarda denetim yapıp yapmadığı tartışılabilir. Ama siyasi tartışmalardan uzak, etkin bir kurum olması itibarıyla diğer kamu kurumlarına da örnek olmasını diliyoruz bu kurumun.

Tabii, AB Bakanlığına bağlı olması hasebiyle, Türkiye-AB ilişkilerine değinmeden edemeyeceğim bu noktada. Malum, 2016 yılı başında Türkiye-AB müzakereleri yeniden başladı ve 2016 yılı "AB yılı" ilan edildi. Ben, şu Meclis ortalamasına göre görece genç yaşımda, kaç tane yılın AB yılı ilan edildiğini hatırlayamıyorum doğrusu. Ama, maalesef, böyle AB yılı ilan etmekle, fasıllar açmakla olmuyor sayın milletvekilleri; çünkü Türkiye'nin AB vizyonu yalnızca fasıl açmaktan ibaret; çünkü AKP'nin mevzuatı ile AB mevzuatı arasında, maalesef, bir kan uyuşmazlığı var; çünkü AB mevzuatının önündeki en büyük engel mevcut iktidarın ta kendisi. Hâl böyleyken, Hükûmet, bir taraftan, kamuoyunda AB'yle çok iyi ilişkilerimiz varmış gibi görüntü sergiliyor, AB yetkilileriyle kamuoyu önünde pozlar veriyor ama bir yandan da Avrupa Parlamentosunun Türkiye Raportörü -az önce vekilimiz bahsetti- Sayın Kati Piri'nin hazırladığı ve bizce eksik bile, az bile olan rapora laf yetiştiriyor. Dolayısıyla, bu husus, Hükûmetin sadece Türkiye'de değil yurt dışında da hiçbir eleştiriye tahammülü olmadığının açık bir göstergesi.

Biliyorsunuz, burada, geçtiğimiz hafta Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı'nı görüştük. Dolayısıyla, Türkiye'nin şu anda AB'yle ilgili yaptığı yegâne somut çalışma, AB vizesinin muafiyetiyle ilgili 72 tane kriterin hayata geçirilmesine dair kanunlar yapmak. Ancak ben bir AB Uyum Komisyonu üyesi olarak bu 72 kriterin ne olduğunu hâlâ öğrenebilmiş değilim. Sayın Bakan da biliyor, daha önce de kendisine ifade ettik, bize bu konuda derli toplu bir bilgi verilmedi; sayın Meclisimize ve kamuoyuna derli toplu bir açıklama yapılmadı. Bu vesileyle, bunu bir kere daha dile getirmiş olalım Sayın Bakanım.

Şimdi gelelim müzakere fasıllarına. Biliyorsunuz, 14 fasıl şu anda görüşülüyor. Bunlardan 2 örnek vermek istiyorum: Bir tanesi çevre faslı, bir tanesi bölgesel politikalar faslı. Şimdi, düşünün, Hükûmetimiz bir yandan AB'yle çevre faslını müzakere ediyor, bir yandan çevrecileri tekme tokat dövüyor, üzerlerine biber gazı sıkıyor. Dolayısıyla, bu konuda ne kadar samimi olduğunu sayın Meclisin takdirine bırakıyorum. Yine, bölgesel politikalar faslı... Yani, bu kadar merkeziyetçi bir idari sistemin olduğu, hatta başkanlık sisteminin dayatıldığı bir ortamda bölgesel politikalar faslının da yürütülmesinin ne kadar samimi olduğu tartışmalı.

Bir de açılması planlanan fasıllar var, bizce açılması çok zor ancak açılmasını çok ümit ettiğimiz, yargı ve temel haklar ile adalet, özgürlük ve güvenlik fasılları. Tabii, yargı ve temel haklar faslında, malum, kuvvetler ayrılığının sağlanması gerekiyor. Ancak, dün burada Meclis karıştı biliyorsunuz. Anayasa Mahkemesinin ve o kadar eleştirdiğimiz ancak hâlâ ayakta kalması gereken maddeleri olduğuna inandığımız Anayasa'nın dahi devletin en yüksek organı tarafından tanınmadığı bir ortamda ben çok merak ediyorum nasıl yeni bir anayasa yapacak bu 4 parti ve AB'ye nasıl üye olacak? (CHP sıralarından alkışlar)

Ayrıca, adalet, özgürlük ve güvenlik faslı... Bu fasıl da sınır güvenliği, organize suçlar ve terörizmle mücadele konusunda Avrupa Birliği ülkeleriyle adli iş birliği gerektiriyor. Peki, bunun için AB'yle müzakere mi ediyor olmamız lazım? Bizce hayır, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları AB müzakereleri olmadan da güvenli yaşam hakkına sahiptir. Bu anlamda, bu mevzuatın müzakerelerden bağımsız olarak bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Tabii, AB demişken mültecilerden bahsetmemek olmaz çünkü maalesef mülteci konusuna indirgenmiş durumda AB müzakereleri. AB, Türkiye'ye 3 milyar euro verecek, bunun karşılığında Türkiye de AB'nin güvenliğini sağlayacak diyelim kabaca. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu 3 milyar euronun nasıl harcanacağı konusunun da, gerçekten mültecilere harcanıp harcanmayacağı konusunun da, şeffaf bir şekilde bu işlemlerin yürütülüp yürütülmeyeceği konusunun da denetçisi olacağız. Biliyorsunuz, gelecek pazartesi Türkiye-AB Mülteci Zirvesi var. Bu zirveyle ilgili bize henüz bir bilgi verilmedi. Umuyoruz ki pazartesi gününe kadar yüce Meclisimize ve sayın milletvekillerine ve kamuoyuna bu anlamda bir bilgi verilir.

Maalesef, gelinen noktada Avrupa Birliği, Kopenhag Kriterleri'ni göz ardı etmiş durumda. Neden? Çünkü Türkiye'yi artık bir potansiyel üye ülke olarak görmüyor ve yaşanan tüm insan hakları ihlallerini göz ardı ediyor kendi güvenliğini sağlamak için.

Şimdi konumuz olan akreditasyona dönmek gerekirse bizim için aslolan demokrasi ve insan hakları konusundaki akreditasyon notumuzdur. (CHP sıralarından alkışlar) Ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim bu bütçeyle ilgili akreditasyon notumuz maalesef sıfır, sıfır, sıfır'dır.

Teşekkür ediyorum hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)