| Konu: | 74?ÜNCÜ MADDE ÜZERİNDE ADALET VE KALKINMA PARTİSİNE MENSUP MİLLETVEKİLLERİ TARAFINDAN VERİLEN ÖNERGENİN İÇ TÜZÜK HÜKÜMLERİ ÇERÇEVESİNDE İŞLEME ALINAMAYACAĞI HUSUSUNDA BAŞKANIN TUTUMU HAKKINDA |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 129 |
| Tarih: | 01.07.2012 |
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Değerli Başkanım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bir defa, ben, kendimle ilgili basında yer alan haberler konusunda beyanda bulunmamayı -mecbur kalmadıkça- tercih eden bir arkadaşım ve kürsüleri de kendim için katiyen kullanmam. Bilimsel incelemelerimde, Türkiye'de özgürlük gelişmesini durduran temel dinamiklerden birisini, yargının asıl görevi olan özgürleştirme faaliyetini, kararlar verirken özgürlüğü esas almamasını sebep olarak ileri sürdüm ve buna bilimde "yargısal aktivizm, vesayetten daha ağır hâkimler iktidarı" anlamında eleştirilerim oldu. Ama ben inanç ve değerlerim bakımından, Yüce Allah'ın ismini herhangi bir beşerî veya sistem zaafını izah etmek için tamlamada kullanacak bir ruh yapısına, hele hele bir zarafet ve nezaket anlayışına sahip değilim ve öyle bir tamlamayı kullanmadım, eleştirilerim var ama öyle bir tamlamayı kullanmadım. Yüksek Genel Kurulum bunu bilsin diyorum.
Bir de somut sorunla ilgili? Çünkü, gerçi usul tartışması konusu kişisel söz hakkı doğuran bir konudur, partilerin grup olarak sahip olamayacakları konudur İç Tüzük'teki düzenlemede ama Komisyona atıf yapılınca, hem ileride Parlamento tarihine ve bu somut sorunlara yarar sağlasın amacıyla konuyla ilgili görüşümü sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Türk Parlamentosu, gerçekten, henüz hukukunu tam ve tamamlanmış olarak oluşturabilmiş bir kurum ve organ değil.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yani Parlamentonun üstü yok!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) - Vesayete mi ihtiyacı var? Sizin vesayetinizde mi?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - 1972 yılındaki Tüzük'le yönetiliyoruz, ciddi bir reform ihtiyacı şu tartışmalardan da ortaya çıkıyor. Ama somut sorunu çözerken tabii, bu sorunlarla ilgili evrimsel aklın, tecrübi düşüncenin de dile getirilmesi lazım.
O şudur: Değerli arkadaşlar, burada, bir defa, Parlamentonun ana yetkilerinden birisi tasarruf yetkisidir. Görüştüğü konularda Anayasa'nın ve İç Tüzük'ün dışında bir sınırlamanın getirilememesi ilkesidir. Genel Kurulun gündeme hâkimiyetinin de, bu ilkenin de anlamı bu.
Somut sorunda durum ne? Ben içeriğe bakmıyorum, içerik değerlendirmesini yapmıyorum, Parlamento hukukunun parametrelerini izah etmek bakımından ifade ediyorum: Bizim İç Tüzük'ümüze göre, Komisyon metninde bulunan tasarı veya tasarılarla ilgili önergeler konusunda Genel Kurul yönünden bir sınırlama yok.
Somut olayımızda;
Bir: Komisyon metninde hem Ceza Muhakemesi Kanunu -250 ve devamı 253 dâhil- hem Ceza Kanunu hem de terör kanunuyla ilgili maddeler var. İşin daha ötesi, bu maddelerin birbirlerine atıfları var, yasal analojileri var. Konu bakımından bir sınır yok.
İki: Beş yüz kelime çok önemli. Bilhassa Anglosakson hukukunda sınırsız bir engelleme -obstrüksiyon- Kara Avrupası hukukunda engellenmek istendi. Mesela bu Parlamentoda bir madde için bir roman okundu, günlerce bir madde müzakeresi bitmedi ve bundan ders alınarak beş yüz kelimelik sınır getirildi ama ne için getirildi? Gerekçe için getirildi. Yazım noksan, "metin içinde" diyor. O yanlış olur. Niye? Çünkü normu yasama organı bir cümleden itibaren de kurabilir, yüz sayfa olarak da kurabilir. Norm müdahalesini İç Tüzük yapamaz, Anayasa'mızın 7'nci maddesi çok açık, yatay etki doğurur.
Bu kapsamda, Parlamentonun bunu görüşmesi mümkün ama bana göre, rasyonellik gereği, bu gibi temel önergelerin süreçlerden geçmesi ve tartışmanın yapılması temenni olunur ama Genel Kurula böyle bir önerge gelmiş, hukuken mâni hâl yok.
Bir husus var, Kamer Bey dile getirdi, 83'üncü maddeye, 100'üncü maddeye bir saklılık kaydı düşülmediğine göre -milletvekili ve bakanlarla ilgili, bu redaksiyon sebebiyle, gerekçede de bu husus yer aldığı için- sıfatlara bakılamazlık, görevlere bakılamazlık ilkesi yer aldığı için acaba bu mahkemeler milletvekilleri bakımından ve bakanlar bakımından yasama organının bir iradesi olmadan bu davada aktif süje olabilirler mi, sanık veya şüpheli olabilirler mi?
Arkadaşlar, Anayasa'nın getirdiği somut teminatın yasayla bertaraf edilmesi mümkün değil, Anayasa madde 11, Anayasa'nın yatay etkisi diyoruz. Somut etki dolayısıyla doğrudan Anayasa bu teminatı sağlar.
OKTAY VURAL (İzmir) - Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un durumu ortada.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Arkadaşlar, orada, Anayasa'mızın 148'inci maddesiyle -her ikisi de Anayasa normu- Anayasa'nın 145'inci maddesi arasındaki normatif çatışma sebebiyle yargı organının yorumudur. Bizim, milletvekilleri bakımından, bakanlar bakımından?
OKTAY VURAL (İzmir) - E burada da olur.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Ben, arz ediyorum. Burada yok, farklı hüküm yok. Bakanın soruşturulması Parlamentonun iznine bağlı, hilafı bir Anayasa normu yok.
Efendim, Komisyonun da Genel Kurula gelmiş bir hususta takdir hakkı vardır. Arz ediyorum. Ben tenvir edeyim dedim.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ben, Komisyonun bu maddeyi geri alıp alamayacağını da öğrenmek istiyorum. Yetkiniz var mı böyle?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Hukuken mümkün.
OKTAY VURAL (İzmir) - Evet.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Hukuken mümkün.
Çok saygılar sunuyorum. Sağ olun.