GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:46
Tarih:27.02.2016

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, Sayıştay Başkanlığı ve Kamu Denetçiliği Kurumunun bütçe ve kesin hesapları üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Topluma ve kamu yönetimine örnek uygulamalar sergilemesi beklenen Türkiye Büyük Millet Meclisinde tam aksine, kötü yönetimin tüm örnekleri görülmekte olup keyfîlik, partizanlık, ayrımcılık ve savurganlık had safhadadır. Yasama faaliyetleri sağlıklı ve verimli bir şekilde yapılmamaktadır. Tasarılar etki analizleri olmadan görüşülmektedir. Onca verilen söze rağmen sıkça başvurulan torba kanun uygulaması hukukun güvenlik ilkesini, dahası hukukun kendisini altüst etmiş bulunmaktadır.

Meclis, denetim fonksiyonunu da gerçekleştirememektedir. Gündem dışı konuşmalara güncel ve tatminkâr cevaplar verilmemektedir. Araştırma komisyonu raporlarının genel görüşmesi yapılmamaktadır. Sözlü soru uygulaması etkisizdir. Dilekçe Komisyonu raporları, Sayıştay raporları, Kamu Denetçiliği Kurumunun faaliyet raporları Genel Kurulda görüşülmemektedir.

Milletvekillerinin yürütmeye yönelik eleştiri içeren araştırma ve soru önergelerinin Meclis Başkanlığınca çeşitli bahanelerle sansüre tabi tutulması asla kabul edilemez. Meclis Başkanlığının bulunduğu makam her şeyden önce tarafsızlığı şart koşmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisinin 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının araştırılması için verdiği önergeye İç Tüzük hükümlerine göre işleme alınabilir görüşü vermesi üzerine Kanunlar ve Kararlar Başkanının görevden alınması Meclis Başkanının yanlı tutumunun yöneticiler ve personel üzerindeki politik baskısının açık örneğidir.

Yeniden düzenlenen Meclis Teşkilat Kanunu'yla emekli ikramiyesi artırılarak personele emeklilik dayatması yapılmış, emekli olmayanların norm fazlası sayılarak gönderileceği tehdidiyle çalışanlar genç yaşta emekli olmaya zorlanmışlardır. Çok sayıda yönetici şahsa bağlı kadroya alınarak atıl bırakılmış, yıllarca hiçbir görev verilmeyerek bankamatik memuru hâline getirilmiştir. Yöneticilik görevlerine dışarıdan atamalarla Meclis çalışanlarının önleri tıkanmakta, şevkleri kırılmakta, çalışma motivasyonları düşürülmekte, iş barışı bozulmaktadır.

Partilerin Meclis grubunda ve milletvekillerinin yanında çalışan danışman ve yardımcı personelle ilgili farklı ve haksız uygulamalar bulunmaktadır. Özellikle açıktan atananların iş güvencesi bulunmamakta, iş sonunda tazminat alamamakta, ortada bırakılmaktadırlar. Herkesin hakkı olan, çalışmasının karşılığı her çalışana verilen kıdem tazminatının danışmanlara verilmemesi büyük haksızlık ve eşitsizliktir. Bu arkadaşlarımıza kıdem tazminatı hakkı mutlaka verilmeli, ayrıca tecrübelerinden yararlanılmasının yolları bulunmalıdır.

Önceki yasama döneminde benim de alt komisyon üyesi olarak görev aldığım Teşkilat Kanunu görüşmelerinde, yardımcı hizmetler sınıfında çalışan personelin aynı unvana sahip ve aynı işi yapan emsalleri olması gerekçesiyle genel idare hizmetleri sınıfına alınmasına karar verilmiş, bu amaçla Başkanlık Divanına personelin sınıf değişikliklerini yapma yetkisi verilmiştir. Bu konuda alınan karar ve verilen sözler mutlaka yerine getirilmelidir.

Mecliste 4/C statüsünde çalışan personel de aynı işi yapan, aynı hizmeti yürüten emsallerinin sahip oldukları mali ve sosyal haklara sahip olmaksızın istihdam edilerek mağdur edilmektedir. O nedenle adaletli bir yaklaşım gösterilerek 4/C'liler kadroya alınmalıdır. Böylece Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tüm kamu kurumlarına örnek bir davranış sergilenmelidir.

Mecliste görev yapan emniyet teşkilatı çalışanlarının da ekonomik hakları tekrar teslim edilmelidir. Mecliste görev yapan polislerimizin bir ek ödemesi mutlaka olmalıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir nevi kölelik sistemini andıran uygulamayla taşeron çalıştırması asla kabul edilemez bir durumdur. Taşeron çalışanları tüm kamuda olduğu gibi Mecliste de âdeta bir alt sınıf muamelesiyle çalıştırılmakta, psikolojik ve sosyal olarak ayrı bir çalışan grubu oldukları tüm ağırlığıyla kendilerine hissettirilmektedir. Emek sömürüsü sona erdirilmeli, taşeron işçilere yönelik bir statü iyileştirilmesi için Meclis öncü olabilmelidir. Bilerek ve isteyerek Anayasa'daki milletvekili yemin metnini okumayan ve dolayısıyla yemin etmiş sayılmayan birine personel çalıştırma imkânı verilmesi keyfî ve hukuk dışı bir uygulamadır. Yine, eski Meclis Başkanlarına Mecliste oda verilip üç personel tahsis edilmesi uygulamasının da hiçbir izahı olamaz.

Meclis Başkanlığı, iyi fizibilite edilmeden kampüs içinde yıkımlar ve inşaatlar yapmakta, kamu kaynaklarının hebasına yol açmaktadır. Yeşil alan yapılacağı açıklamasına rağmen yıkılan lojmanların yerine otopark yapılmıştır. Eski personel binası yenilendikten kısa bir süre sonra yıktırılmış, yerine yaptırılan binaya projede olduğu hâlde basımevi yerleştirilmemiş ve matbaa için ayrı bir bina yapılmıştır. Bahçe Restoran'ın yanı sıra, önemli masraf edilerek yapılan Millî Egemenlik Meşalesi de yıkımdan nasibini almıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihî kimliğine uymayan, alışveriş merkezine benzetilen, kimliksiz ve kişiliksiz yeni bir halkla ilişkiler binası yapılmıştır. Meclis Başkanının verdiği bilgiye göre 170 milyon liraya mal olan, Meclisin mimari dokusuna uymayan bu binaya koruma kurulları acaba nasıl onay vermiştir? Yeni halkla ilişkiler binası açılınca boşaltılan binalar çürümeye terk edilmiştir. Ismarlama raporla binanın kullanımının ekonomik olmadığı öne sürülerek yıkım kararı alınmıştır. Binanın yıkımından vazgeçilerek iyi bir fizibilite yapılmalı, ihya edilmelidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, keyfî, kayırmacı, ayrımcı, savurgan ve hukuk dışı uygulamalara meydan verilmemeli ve Meclis Başkanlığı faaliyetlerinin denetiminin milletvekillerince yapılmasını sağlayacak bir sistem mutlaka oluşturulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, idarenin işlem ve eylemleri ile tutum ve davranışlarını incelemek ve idareye önerilerde bulunmak için Kamu Denetçiliği Kurumu kurulmuştur. Ancak, kurum organlarının oluşumunda iktidar partisinin kesin partizan ve yanlı tutumu kurumun tarafsızlığına daha baştan gölge düşürmüştür. Kurumun, idarenin işleyişiyle ilgili konularda resen harekete geçebileceğine dair herhangi bir hüküm yoktur. Hâlbuki, herkesin idarenin kötü işleyişiyle ilgili başvuru yapması her zaman söz konusu olamayabileceğinden, diğer pek çok ülkede tanınan bu yetkinin kuruma verilmemesi, kendisinden beklenen faydayı sağlaması açısından önemli bir eksikliktir.

Tavsiye niteliğinde kararlar alan kurumun bugün için etkin olduğu söylenemez. Binbir çeşit haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, ayrımcılığa imza atan yargı kararlarını, yasaları, hatta Anayasa'yı bile takmayan AKP Hükûmetinin, kurumca verilen tavsiye kararlarına layıkıyla uyması hâliyle beklenemez.

Kamu Denetçiliği Kurumu etkin hâle getirilmeli, kurumca verilen tavsiye kararları mutlaka dikkate alınmalı ve bu kararlara uyulup uyulmama konusunda idare içerisinde kimin karar vereceğine dair düzenleme yapılmalıdır.

Her geçen gün iş yükü artan kurumun görevlerini daha iyi yerine getirebilmesi için, önem taşımayan veya dayanaktan yoksun olan ya da önemli bir zarar söz konusu olmayan şikâyet başvuruları hakkında kabul edilemezlik kararı verilebilmeli, bunun için yasal dayanak oluşturulmalıdır. Ayrıca, şikâyetlerin ara buluculuk yoluyla çözümlenmesi ve kurumun yerinde inceleme yapabilmesine ilişkin gerekli düzenlemeler de yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkının kullanımına katkılar sunması gereken çok önemli bir anayasal kuruluşumuzdur. Sayıştay, kamu kaynakları üzerindeki denetim yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapmaktadır.

Kamu maliyesi reformunun temelini oluşturan ve 2003 yılında çıkarılan 5018 sayılı Kanun'da, Sayıştay tarafından yapılacak uluslararası standartlara uygun dış denetime ilişkin hükümler de yer almıştır ancak bu kanuna uyumlu bir Sayıştay Kanunu yedi yıl sonra çıkarılmıştır. AKP, Sayıştay Kanunu'yla ilgili düzenlemeyi yıllarca geciktirmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de destek ve katkı verdiğimiz 6085 sayılı Sayıştay Kanunu 2010 yılında çıkarılmış ancak AKP iktidarı bu kanunu bir türlü hazmedememiştir, bu kanunu çıkardığına bin pişman olmuştur. Sayıştaya âdeta savaş açmış, denetimden kaçmaya, hesap vermemeye, Sayıştayı etkisiz hâle getirmeye ve susturmaya dönük peş peşe girişimlerde bulunmuş, Sayıştay Kanunu'nda değişikliklere başvurmuştur. Kamu kaynaklarının kullanımında yıllardır performans denetimi yapan Sayıştay, AKP'nin teklifiyle yüzeysel performans ölçümü yapan bir kuruma indirgenmiştir.

Sermayesindeki kamu payı yüzde 50'nin altında olan şirketleri Sayıştay denetiminden kaçırmak için 2011 yılında yapılan değişiklik Anayasa Mahkemesinden dönmüş, 2013 yılında yine benzer bir düzenleme yapılmış, yine Anayasa Mahkemesinden dönmüştür. AKP iktidarı yine aynı amaçla geçtiğimiz günlerde yeni bir düzenleme yapmıştır. AKP, 2012 yılında çıkardığı 6353 sayılı torba Kanun'la da Sayıştayı tümüyle işlevsiz ve etkisiz hâle getirmeye yönelik, darbe niteliğinde operasyon yapmıştır. Sayıştay denetimini göstermelik bir hâle dönüştüren, denetimin bağımsızlığını bitiren bu düzenleme de Anayasa Mahkemesinden dönmüştür. Anayasa Mahkemesince iptal edilen kanunun yarattığı travmanın etkisi geçmeden, 2013 yılında daha ağır bir kanun teklifi gündeme getirilerek Sayıştay üzerinde baskı oluşturulmuştur. AKP, denetimden kaçmak, Sayıştayı Hükûmetin arka bahçesi hâline getirmek için elinden geleni yapmıştır. Sadece bu durum bile AKP'nin gocunduğu ve saklamak istediği hususlar olduğuna açıkça işaret etmektedir. Nitekim, 17-25 Aralık sürecinde kamuoyuna yansıyan ses kayıtları da bu durumu ortaya koymaktadır. Bir AKP grup başkan vekili ile Başbakan Özel Kalem Müdürü arasında geçen ses kaydında, Sayıştay raporlarının çok berbat olduğu, raporlarda müthiş şeyler olduğu, bu raporlar gelmiş olsaydı Mecliste kendilerini duman edecekleri ve ileride de mahkemelerde süründürülecekleri ifadeleri dikkat çekicidir.

Sonuç itibarıyla, Sayıştay AKP iktidarının yoğun baskısı altında görev yapmaktadır. Sayıştay denetim raporları, içeriği daraltılmış, kamu zararına ilişkin tespitleri ve ekleri çıkarılmış olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmektedir. Şu garabete bakın ki Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan Sayıştayın raporları, kamu zararına yol açan uygulamalarla ilgili tespitleri Türkiye Büyük Millet Meclisinden saklanmakta, Türk milletinden gizlenmektedir.

Bugüne kadar yaptığı düzenlemeler ve uygulamalar şunu net bir şekilde ortaya koymaktadır ki AKP Hükûmeti şeffaflıktan, denetimden ve hesap vermekten kaçmaktadır, denetlenmekten ödü kopmaktadır ancak korkunun ecele faydası yoktur; hangi kanunu çıkarırsanız çıkarın yaptıklarınızın hesabını elbet bir gün vereceksiniz. Kapalı kapılar ardında yapılan ihale pazarlıkları, otel erzak kapısından alınanlarla yapılan gizli görüşmeler, babalar gibi yapılan satışlar, Oferler, Ogerler, Ali Dibolar, Deniz Feneri, TÜRGEV, Rıza Sarraf, 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu unutuldu ya da unutulacak sanmayın.

"İmar değişiklikleriyle sağlanan rantlar, rüşvet dişlileri, ihale öncesi dağıtılan ihaleler, oluşturulan rüşvet havuzları, gemicikler, villalar, kamu bankalarından verilen damat kredileri, akaryakıt kaçakçıları, gümrük kaçakçıları, hayalî ihracat ve kara para aklamaları, ayakkabı kutuları, para sayma makineleri, sıfırlanan milyarlar" gibi adlarla gündeme gelen tüm iddiaların üzerini örttük, kurtulduk zannetmeyin. Tüm yolsuzluk iddialarıyla ilgili hesap eninde sonunda sorulacaktır. Bundan kurtulmak mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, bugün hayatın her alanında ahlaki yozlaşmayı değişik türevleriyle görmek ve karşılaşmak doğal bir akış gibi algılanmaya başlanmıştır ve en tehlikelisi de budur. Milliyetçi Hareket Partisi ahlaki yozlaşmanın önlenmesini ve yolsuzluklarla mücadeleyi, millî siyaset anlayışının temel unsuru olarak görmektedir. Toplumsal barışı ve demokratik sistemin varlığını tehdit eden, devlet kurumlarına olan güveni sarsan ve toplumsal tahribata neden olan ahlaki kirlilik ve yolsuzluklarla kararlı ve etkin bir mücadele için temiz siyaset, temiz yönetim, temiz toplumun tesisi artık kaçınılmaz hâle gelmiştir. Ülkemiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinden başlayan temizlik iradesiyle temel ahlak yasalarının altyapısını oluşturmalı ve girişimlere vakit kaybetmeden başlanmalıdır. Siyaset kurumunun faaliyetlerini ahlaki süzgeçten geçirecek, siyasete etik bir temel ve form kazandıracak siyasi ahlak yasası Meclisten acilen çıkarılmalıdır. Kamu vicdanının kabul edeceği şekilde milletvekili dokunulmazlıkları makul esaslara bağlanmalıdır. Yolsuzluklarla ve bölücülükle ilgili milletvekili dokunulmazlıkları acilen kaldırılmalı, fezlekeler derhâl işleme konulmalıdır. Yolsuzluklarla topyekûn mücadele edilmeli, yolsuzlukların önlenmesi ve takibi amacıyla yolsuzlukla mücadele kurulu oluşturulmalıdır.

Bütçelerin hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)