GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:46
Tarih:27.02.2016

CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Yargıtay ve Danıştay bütçelerine ilişkin görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım.

Aslında, Türkiye'de yüksek yargıyı konuşurken 12 Eylül 2010 öncesi ve sonrasını değerlendirmeye tabi tutmak lazımdır. 12 Eylül 2010 tarihindeki referandum, Türkiye'de yargının tamamıyla yürütmenin emrine girdiğinin tescillendiği bir gündür. Bir örnek vereyim: 2010 referandumundan önce Yargıtayda 250 üye vardı, Danıştayda 95 üye vardı; 2011'deki HSYK değişikliğinden sonra Yargıtaydaki tabloyu değiştirmek için sayı 387'ye çıkarıldı, Danıştayda ise 155'e. Bu seçilenlerin hemen hemen yüzde 99'u cemaat mensubu yargıçlardı. Daha sonra, 2014 yılında yani 17-25 Aralık sürecinin hemen sonrasında, şubat ayında yapılan değişiklikle, bu sefer kardeşler arasında savaşta kavram değişti, üstünlük savaşı başladı ve yapılan değişiklikle yine sayı artırılarak, Yargıtayın, Danıştayın yapısını değiştirme adına, Yargıtayın üye sayısı 516'ya, Danıştayın üye sayısı 195'e yükseltildi. Dünyanın hiçbir ülkesinde yüksek yargıda bu kadar insan çalışmaz, bu kadar yüksek yargı üyesi bulunmaz. Tabii, bütçeyi konuşacağız ama anlaşılan o ki gerek Yargıtayda gerek Danıştayda kamu düzeni ve güvenliğe ayrılan payın artırılması dışında bütçe gelirleri anlamında herhangi bir ek katkının olmadığını görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, Henry Thomas Buckle şöyle bir laf ediyor: "Suçu toplum hazırlar, suçlu işler." Aslında, yargı mercileri sonuç yerleridir. Toplumsal yapıdaki birtakım bozukluklar suç olarak yansır ve yargı bunu bir sonuca bağlar.

Temelde Türkiye'nin son yıllarına baktığımız zaman, bakmayın böyle hava atmalara, asmalara, kesmelere, ekonomideki o gelişmişliğe, demokrasi söylemlerine; Türkiye'nin bir gerçeği vardır, Türkiye'de yargının yükü artmaktadır. Mutlu olan, insanı mutlu olan, refah içindeki bir toplumda suç işleme oranı niye artsın? Bunun birtakım etkenleri vardır; öncelikle ekonomik tablo, işsizlik, geçim derdi suçun ana etkenlerinden biridir. Türkiye'de bugün yoksulluk en temel noktalarından bir tanesidir.

İki: Yolsuzluk ve yanlış ekonomik politikaların getirdiği sonuçlar, kafalardaki kavram kargaşalığı. Bir yandan ahlak abidesi kesileceksin ama siyasette ve ticarette en büyük ahlaksızlığı yapacaksın. İşte, bu da temel bir çelişkidir. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Üç: İnsanlar neoliberalizm ile yeniden muhafazakârlaştırma hareketinin arasına sıkıştırılmıştır, ne yapacağını bilemez durumdadır; moral değerlerini yitirmiştir Türk insanı.

Göçün yarattığı bir tablo da vardır. Kentin varoşları ne yazık ki suç işleme merkezleri hâline getirilmiştir, kontrol kaybedilmiştir. Kontrolün kaybedildiğinin örneklerini bugün Diyarbakır'da, şurada, burada net bir şekilde görüyoruz zaten.

Dört: Bir diğer nokta, yanlış ve rezil eğitim politikasıdır. Türkiye'deki insanlar eğitimden yoksundurlar. Eğitimde fırsat eşitliği yoktur. Paranız varsa o kadar eğitiminiz vardır, paranız yoksa eğitimsiz sürünmeye mahkûmsunuz demektir.

Ve son olarak toplumsal barış... Bu kadar kutuplaşmanın olduğu bir toplumda elbette ki suç yaratılır, suç oluşur. Bunu engellemenin hiçbir yolu da yoktur.

Değerli milletvekilleri, hâkimler ve savcılara ilişkin olarak Danıştay ve Yargıtay geçmiş dönemlerde not verirlerdi. Bunun için de ilk derece mahkemelerinde görev yapan hâkim ve savcılar kararlarını vermede özen gösterirlerdi. Ne yazık ki bu kaldırıldı. Şimdi, fütursuzca, abuk subuk, ön yargılı, siyasi düşünceyi doğrudan karara yansıtan kararlar vermekten hâkim ve savcılar çekinmiyorlar. Buna bir dur demek lazımdır, yeniden not sistemi getirilmek durumundadır.

Bir diğer nokta, bu 516 ve 195 sayısını azaltmak adına birtakım projelerin hayata geçirilmekte olduğunu görüyorum, geçirilmeye çalışılacağını duyuyorum. Öncelikle bölge adliye mahkemelerini kurup beğenmedikleri yüksek yargı üyelerini oraya doldurma gibi bir mantık var. Bir diğer mantık, Anayasa'ya açıkça aykırı olduğu hâlde buradan bir yasa çıkarıp Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürüyemeyeceğini göre göre bazı tasfiye etme girişimleri var. Bu konuda hukuk dışına çıkılmamasını özellikle rica ediyorum.

Değerli milletvekilleri, yargıdan silah olur mu? Evet, Kaleşnikof silahtır, tabanca silahtır ama bugün günümüzde yargı da bir silahtır artık, hem de kalleş bir silahtır. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü güveneceğiniz bir mercidir yargı, yargıya güvenirsiniz ama sizi bugün yargı arkadan vuruyor. Niye? Yargı yürütmenin tekelindedir.

Son sözüm bu konuda şu: Yönetirken adaletli davranmak lazımdır. Yönetirken adaletli davranmayanlar yönetimden düştükleri zaman gerçekten aradıkları adaleti bulamayacaklarını da bilmek durumundadırlar. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ve gün öyle bir gündür ki yargı -klasik sözle bitirelim- herkese lazımdır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)