GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:46
Tarih:27.02.2016

CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin bütçesi üzerinde partimizin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Ben de sözlerime başlarken Türkiye devrimci mücadelesinin liderlerinden Deniz Gezmiş'i ve antiemperyalizm mücadelesinde, bağımsız Türkiye yolunda emek veren, can veren herkesi saygıyla selamlıyorum.

Onlar 12 Marttan sonra düzmece iddianamelerle, bugün herkesin hukuksuz olduğunu kabul ettiği iddialarla yargılandılar ve idam edildiler. Onlar Anayasa'yı ortadan kaldırmak suçunu işlemediler ama Anayasa bugün bir şekliyle ilga edilmekte ve bazı hükümleri yok sayılmaktadır, açık bir biçimde bunu görüyoruz.

Bunun bu bütçeyle ilgili olan kısmı 6'ncı maddedir değerli arkadaşlar. 6'ncı maddeyle aslında millî iradeye, Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olan bir yetki bir şekliyle geniş bir biçimde Maliye Bakanına devredilmektedir ve bu açık bir Anayasa ihlalidir. Bu Anayasa ihlalini 2015 bütçesinde de yaptınız. Biz bunu Anayasa Mahkemesine götürdük ancak hâlâ bir sonuç çıkmadı. Dolayısıyla, sizin bir şekliyle bunun Anayasa'ya aykırı olduğunu görüp bunu düzeltmenizi bekliyoruz, bu şekliyle Anayasa'ya açıkça aykırılığını ifade etmek gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, yargının siyasallaştığı, hâkimlerin, mahkemelerin miting meydanlarından, muhtar toplantılarından emir aldığı bir dönemden geçiyoruz. Aynı şekilde, Cumhurbaşkanının ve AKP iktidarının Anayasa Mahkemesiyle ilişkisi geçici bir mevsimsel aşk dışında oldukça sorunlu olmuştur.

Biliyorsunuz, 2010 Anayasa değişikliğine kadar AKP iktidarı Anayasa Mahkemesinden sürekli şikâyet etmiştir. Ve 2010 Anayasa değişikliğinden sonra Anayasa Mahkemesinin yapısını Abdullah Gül'ün atamaları dolayısıyla değiştirebileceklerini düşündükleri için de ilk aylarda, ilk yıllarda rahat bir oh demişlerdir. Ama aslında şu ortaya çıkmıştır ki, AKP'nin de Sayın Cumhurbaşkanının da Anayasa Mahkemesiyle sorunu, aslında hâkimlerin nitelikleriyle, dünya görüşleriyle bağlı değildir; aslında Sayın Cumhurbaşkanı ve AKP hukuk tanımak istememektedir.

Bakınız, burada "millî irade" kavramını sürekli kullanıyorsunuz. Millî irade deyince sadece yüzde 49,5'u anlıyorsunuz. Millî irade, Meclisteki çoğunluğa indirgenemez. Millî irade, ulusal egemenliğimizi ifade eder. Evet, egemenlik kayıksız şartsız milletindir ama asıl sorun bu egemenliği kimin, nasıl kullanacağıdır. Anayasa'mızın 6'ncı maddesi açık, millet, egemenliğini anayasal organlarıyla, yasama, yürütme ve yargı eliyle kullanır.

Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi bir karar verince "Bu kararı siz nasıl verirsiniz? Herkes sınırını bilsin." demek geçersizdir, anlamsızdır. Başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere herkesin sınırlarını bilmesi gerekmektedir. Siyasetin sınırı Anayasa'dır, hukuktur. Ancak biz son süreçte de daha önce de Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı sizlerin açık bir biçimde karşı çıktığınızı, hatta çoğu defa da eleştiri sınırını geçecek ve Anayasa Mahkemesini neredeyse aşağılayacak derecede yorumlar yaptığınızı biliyoruz.

Bakınız, anayasalar aslında iktidarı, siyasal iktidarı sınırlamak için yazılırlar. Siyasi iktidar sınırlandığı ölçüde demokratikleşir. Lord Acton "Güç yozlaştırmaya eğilimlidir, mutlak güç ise mutlaka yozlaştırır." demektedir. Yine, Alman faşizmini yaşamış büyük Anayasa hukukçusu Kelsen, anayasaların iktidarları sınırlamak amacıyla yapıldığını söylemiştir. Dolayısıyla, siz, millî irade savlarıyla Anayasa'yı çiğnemeye ve Anayasa'yı sürekli ihlal etmeye devam edemezsiniz, etmemelisiniz.

Millî irade söylemleriyle ve millî iradeden kaynaklı olarak da sürekli aklandığınızı söylüyorsunuz. 17-25 Aralık yargılamalarından nasıl kurtulduğunuzu siz unutmuş olabilirsiniz ama biz unutmadık ve unutturmayacağız. O süreçte sulh ceza hâkimlikleri ihdas ettiniz. Sulh ceza hâkimlikleri, biliyorsunuz, mahkemelerin tutuklama, sorgulama gibi işlemlerini yapmakla yetkilendirildi ve sonrasında sulh ceza hâkimliklerini, Sayın Adalet Bakanının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 1. Dairesinin dörtte 3 dengesini bozmak şekliyle özene bezene atadığı hâkimler yoluyla siz atadınız. Anayasa Mahkemesinin sulh ceza hâkimliklerinin kuruluşunu iptal etmesini beklerdik ama maalesef Anayasa Mahkemesi bunu gerekli görmemiştir. Gerekçesinde de "Evet, burada 'tabii hâkim' ilkesi geçerlidir çünkü sulh ceza hâkimliklerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu hâkim atamıştır." demiştir. Ancak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 1. Dairesi yani sulh ceza hâkimliklerine hâkim atayan 1. Dairesi, sonuç olarak, Adalet Bakanının müdahalesiyle 2 üyenin yer değiştirmesi sonucunda dörtte 3 oranında tamamen siyasal iktidarın eline geçmiştir.

Benim burada vaktim yetmediği için ayrıntılarıyla daha sonra... 1. Dairenin seçe seçe nasıl hâkim atadığını anlatmaya vaktim yok ama şunu bilin: 17-25 Aralık yargılamaları asla aklanmamıştır ve o mahkemelerin verdiği kararlar asla hukuki değildir.

Sözlerime son verirken, bu bütçeye kırmızı kart göstereceğimizi ve "hayır" diyeceğimizi bildirir, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)