GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:129
Tarih:01.07.2012

DEMİR ÇELİK (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım ve partim adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, bir yargı reformunda beklenmesi gereken temel kıstas, onun özgürlükçü ve eşitlikçi olması, özgürlükleri çoğaltan, toplumun önündeki bir kısım engelleri, barikatları kaldıran nitelikte, özellikte olmasıdır. Sekiz aya yakın bir süredir ülkemiz ve ülkemiz halklarının gündemine taşınan yargı paketi beklentisiyle toplumun önemli bir kısmına verilmek istenen umuda rağmen geldiğimiz nokta bugün itibarıyla bir fiyaskodur. Bu anlamıyla sorunun daha da katmerleşerek kaosa ve krize doğru hızla evrildiğine dair? Yasama organı olarak bizler mevcut duruma, yaşanana müdahale edemezsek krizin siyasal boyutu derinliğine hepimizi beraberinde sürükleyeceği bir belirsizliğe doğru da götüreceğe benzer.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doksan yıllık cumhuriyet tarihinin bizatihi kendisi, merkezî devletle kimlikler arası, merkezî devletle din ve inançlar arası, merkezî devletle çevre arası çelişkilerin ortaya çıkardığı krizler yumağıdır. Biz bu çelişkileri demokratik hukuk devleti normu ve normatifi çerçevesinde çözüme kavuşturamadığımızda yapmaya çalıştığımız her şeyin günü ve günceli kurtarmaktan öte bir anlamı ve içeriği olmayacaktır. Doksan yıldır kimlikleri özgürleştiremediğimizden; inançları, kültürleri, dinleri özgürleştiremediğimizden hep yasakçı ve güvenlikçi anlayışla soruna yaklaşıp baskılamaya çalıştığımızdan kaynaklı doksan yılda dört Anayasa değişikliğine gitmiş, on binlerce kanun ve yasa yapımı sürecine bizatihi şahitlik yapmış bu Meclis. Yetinmemişiz, kanun hükmünde kararnamelerle, istiklal mahkemeleriyle, sıkıyönetim mahkemeleriyle, devlet güvenlik mahkemeleriyle, özel yetkili mahkemelerle toplumun bir kısmını düşmanlaştırarak, düşman algısına tabi tutarak, ötekileştirip baskılamaya çalışarak hizaya getirmeye çalışmışız. Yetinmemişiz, irade kırmaya, tasfiye etmeye, teslim almaya çalışmışız. Ama "Hâl yoluna koyduğumuz, çözebildiğimiz bir sorun var mıdır?" diye soracak olursanız, bugün tartıştığımız 3'üncü yargı paketinin kendisinden de, özel yetkili mahkemelere yaklaşımdan da anlaşılması gereken odur ki, sorunu çözmek yerine daha da kangrenleştirerek toplumun önemli dinamiklerini hiçleştiren, onların iradesini kıran, onları yeniden var olan çözümsüzlük politikalarına mahkûm kılmaya çalışan bir kısım adımlardır.

Bu açıdan, Kürt sorununun can alıcı olmaya başladığı, otuz yılı aşkın bir süredir canı ve malı götürdüğü, ülkenin özgürleşmesinin önünde ciddi sorunların yaşandığı günümüz Türkiye'sinde olması gereken, sadece ve sadece özgürlükçü, eşitlikçi bir anayasadır; o anayasayla çelişmeyen, çatışmayan, uyum içerisinde olan yasalardır. Bu yasaları çıkarmak da bizim görevimizdir ama görünen o ki, biz bunları yapmak yerine, görev edinmek yerine yine insanların meşru ve demokratik haklarını gasbeden, öteleyen, bu talepleri karşılamak yerine onları bir kısım askerî, siyasi operasyonlarla halletmeye çalışıyoruz; yetinmiyoruz, yargıyı ve hukuku devreye sokarak da baskılamaya çalışıyoruz. Hâlbuki hukuk devleti, her şeyden önce idarenin, yönetimin ve yürütmenin denetimini, insan hak ve özgürlüklerine dayalı bir denetimi öngörmek durumundadır ama bunlardan uzak bir anlayış olsa olsa otoriterizmdir. Bu da cumhuriyetin karakteriyle örtüşen bir şeydir, çözümsüzlüğün çözüme evrilebilmesi için de tekçi, katı merkeziyetçi otoriter cumhuriyetten demokratik cumhuriyete  yol açan yasaları ertelemeden gündeme taşımaktır diyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Çelik,  teşekkür ederim.