GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:44
Tarih:25.02.2016

KADİR KOÇDEMİR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yirmi dört yıl önce 613 sivilin katledildiği Hocalı katliamındaki şehitlerimizi rahmetle, katliamı yapanları da nefretle anıyorum. Allah, Azerbaycan'daki kardeşlerimizin balalarını saklasın.

Yine bugünlerde ölüm yıl dönümünü idrak ettiğimiz rahmetli Erbakan'ı ve yine Mehmet Kırkıncı hocayı da rahmetle anıyorum.

Kamuoyunun ilk defa 9 Haziran 2014 tarihinde Musul'u ele geçirmesiyle kendisinden yakından haberdar olduğu IŞİD terör örgütü, esas itibarıyla Amerika Birleşik Devletleri'nin dış politika ve müdahaledeki akut kusurlu davranışlarının bir ürünüdür. Amerika Birleşik Devletleri bir yere müdahale ederken giriş planları yapmakta ancak bu zamana kadar müdahale ettiği bütün bölgelerde çıkışla ilgili bir planı bulunmamaktadır. Nitekim, Irak'a müdahalesi, 2003 yılından bu yana 1,5 milyon Amerikan askeri orada görev almış, 4.500'ü hayatını kaybetmiş, 30 bin yaralısı var, 30 bin de psikolojik olarak travmaya uğramış hastası var bu askerlerden. 2012 yılına kadar, kendi rakamlarına göre, 880 milyar dolar burada Amerika tarafından harcanmıştır. Ancak, Irak'a müdahalesinde uluslararası politikanın gereklerini yerine getirmemesi sebebiyle IŞİD denen bir bela bugün bölgeye ve hatta ülkemize de sirayet etmiş, buralarda etkin hâle gelmiştir.

Bence buradan çıkarılacak, IŞİD'le ilgili süreçten çıkarılacak 4 tane temel sonuç vardır. Bunlardan birisi, devlet tavrı, diplomasi akşamdan sabaha birinin masada oturarak oluşturduğu kurallar demek değildir. Bunlar başka türlü davranıldığında zararın daha fazla olduğu defalarca ispat edilen tecrübelerin neticesinde ortaya konan kurallardır. 2013 yılı Mayıs ayında, Kilis'e gittim, orada "göçmen, mülteci, misafir" -ne diyorsak- Suriyelilerin bulundukları yerleri gezdim. Bir ara tıraş olmak için berbere gittiğimde 16-17 yaşlarında bir berber, bu Suriye'den gelenlerden çok bizar, çok şikâyetçiydi. Çünkü kendisi 7,5 liraya, 10 liraya tıraş yapıyor, Suriye'den gelenlerden berberlik mesleği olanlar kaldırımın üzerine tahta bir sandalye atarak orada 2 lira, 2,5 lira, ne verirlerse tıraş yapıyor ve haksız rekabet vardı. Sadece o değil, Kilis, bugün de nüfusundan daha fazla misafiri olan bir ilimizdir. Dinledim, dinledim -benim ne olduğumu, kim olduğumu bilmiyor- dedim ki: Peki, ne yapacağız, harp var, bu insanlar yerinden yurdundan oldu buraya geldi, ne yapılabilir, ne yapacaktık? 16-17 yaşındaki berberden bir diplomasi dersi aldım arkadaşlar, dedi ki: "Ağabey, konuşmayı kesmeyecektik." O ara Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Hanımefendi Mısır'a gitmiş, Sisi'yle de görüşmüş ama görüşmeden çıkışta Sisi'ye ve Mısır'daki o darbeyi yapanlara demediğini bırakmamış. Onu bana örnek gösterdi: "Bak, kadın gitti ve demediğini de bırakmadı, biz görüşmezsek bu meseleyi nasıl, kiminle görüşerek çözeceğiz?" dedi. Bu diplomasinin görüşme kaidesi o kadar esaslı unsurudur ki savaş eden iki ülke bile cephede savaş ederken diplomatları görüşür. Bizim bugün, Orta Doğu'nun önemli merkezlerinin hemen hemen hiçbirinde temsilciliğimiz yok, hiçbiriyle görüşmüyoruz.

İkinci çıkarılacak sonuç: Hukuk devleti kurallarının uygulanmaması, görmezden gelinmesinin uzun vadede herkese zarar verdiğidir. IŞİD bir terör örgütüdür ama orada başka terör örgütlerinin bugün "Hasmımın hasmı dostumdur." diye kendilerine yaklaşılarak görmezden gelinmesi, hele hele desteklenmesi, uzun vadede -yine diplomasi tarihinin öğrettiği önemli derslerden birisi olarak- herkese zarar vermektedir.

Üçüncü çıkarabileceğimiz sonuç ise, bir yerde düzeni kurarken etnik temelde, mezhep temelinde yaklaştığımızda buradan asla çözüm çıkmayacağıdır. Avrupa'nın ortasında bunun örnekleri var ama güney komşumuzda, komşularımızda yaşananlar bunun en taze, en canlı örneğidir.

2016 yılında, siyasi hareketlerin, insanların kendilerini DNA genetikle, kendilerini rasyonel bir karşılığı olmayan mezheple hâlâ ifade etmeleri; anlaşmaların, politikaların bu temelde gerçekleştirilmesi büyük zararlara yol açmakta ve uzlaşmayı imkânsız hâle getirmektedir. Amerika böyle davranmıştır, Irak Merkezî Yönetimi'nde Sünni Arapları aşağılar derecede dışlamıştır ve bunun neticesinde oluşan atmosferi IŞİD terör örgütü kendi lehine çevirmiştir. Ama bugün, başta Suriye olmak üzere bölgeye bakışımızda da olayları analiz ederken, oradaki birlikte yaşama denkleminin unsurlarını zikrederken, maalesef yine etnik ve mezhep referanslarını esas alıyoruz. Bu çıkmaz bir yol, bu yolun sonunda uzlaşma yok çünkü demokrasi -daha önce de arz ettiğim gibi- müşterek, biz duygusuna sahip olan bir topluluk varsayar. Siz, rasyonel bir karşılığı olmayan, etnik köken ya da mezhep gibi unsurları siyasetin ana omurgası yaparsanız buradan müşterek "biz" duygusunu tesis etmeniz mümkün değildir. Nitekim, Uluslararası Af Örgütünün ve insan haklarıyla ilgili uluslararası örgütlerin on beş, yirmi gündür raporlarına yansıyan hususlar var. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi kendi fiilî egemenlik kurduğu alan içinde maalesef Kürt dışı etnik kökenden olan köylerde yakıp yıkma ve ciddi etnik temizliğe girmektedir. Bununla ilgili haberler, raporlar uluslararası basında yer bulmuştur. Benzer bir durum Suriye'de de yaşanacaktır.

Nihayet, Türkiye için buradan çıkarılması gereken sonuç, Türkiye'de de etnik ve mezhep temelli ayrımcılık, ötekileştirme ve bunların sözcüsü olarak demokrasi kurgusu bizi telafisi imkânsız zararlara doğru götürmektedir. Bunların başında alt-üst kimlik uygulaması gelmektedir, bu lafız gelmektedir. Sosyolojide "alt-üst kültür kavramı" vardır ama "alt-üst kimlik" diye bir şey yoktur çünkü kimlikler üzerinde bir hiyerarşi tesisi absürt, saçma bir şeydir. Bu "alt-üst kimlik" lafı bizim zihin dünyamızı, bizim analiz zeminimizi altüst etmekten başka hiçbir işe yaramamaktadır.

Yine, buna bağlı olarak buradan da sık sık söylenen "Kürt'ü, Türk'ü, Çerkez'i" diye başlayan şeyler yanlıştır. Türk'ü dediğimiz anda -Anayasa da bunu emretmektedir- başka bir etnik grubu zikretmemiz Anayasa'nın tarif ettiği Türk kavramına aykırı ve yanlış bir şeydir. Şunu diyebiliriz: Kürt'ü, Çerkez'i, Türkmen'i, Kıpçak'ı, Çepni'siyle diye...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİR KOÇDEMİR (Devamla) - Başkanım, müsaade ederseniz tamamlayayım.

BAŞKAN - Tamamlayınız Sayın Koçdemir.

KADİR KOÇDEMİR (Devamla) - Bunu söyleyebiliriz ama bütün o saydığımız hususların tamamı Anayasa ve modern zamanlardaki birlikte yaşama biçimi olarak Türk'ün karşılığıdır.

IŞİD terör örgütünün, onunla ilişkimizde devlet olma vasfımızı unutmamızın yol açtığı zararların burada kalması dileğiyle tekrar hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)