| Konu: | Nefret söylemi ve ayrımcılığa ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 25.02.2016 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nefret söylemi ve ayrımcılık üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Konuşmama başlamadan önce, 21 Şubatın Dünya Ana Dil Günü olması hasebiyle kendi ana dilim olan Süryaniceden birkaç kelam etmek istiyorum. "..."(x)
Bilindiği üzere, 21 Şubat günü Dünya Ana Dil Günü olarak kutlanmaktadır. Dolayısıyla, başta dünyanın en eski dillerinden olan Süryanice olmak üzere, tüm ana dillerin bu özel gününü kutluyorum. Hepinize selam ve saygılarımı sunuyorum.
İnsanlık tarihi ayrımcılığın yol açtığı büyük felaketlerle doludur. Yalnızca geride bıraktığımız yüzyılda bile biz ve ötekiler arasında yapılan ayrım milyonlarca insanın katliamına ve acı çekmesine yol açmıştır. Farklı muamele biçimleri içinde insanlığa en ağır tecrübeyi yaşatan durum, ötekine yaşama hakkı tanımamak olmuştur.
Değerli milletvekilleri, nefret söylemi ve suçları ise kaynağını ayrımcılıktan almakla birlikte daha yıkıcı sonuçlara yol açmaktadır. Dolayısıyla, ön yargının doğurduğu ayrımcılık birinci aşamadır, nefret söylemi ikinci aşamadır, nefret suçu da nihai aşamadır. Bu anlamda Türkiye'de ne bir ayrımcılık mevzuatı var ne de bir nefret söylemi mevzuatı. Bunlar olmadan da nefret suçu mevzuatının olması mümkün değildir.
Aslında, ayrımcılık ve hatta nefret söylemi mevzuatı için bir çekirdek var; Anayasa'nın 10'uncu maddesinde ayrımcılık yasağı ve kanun önünde eşitlik, yine Anayasa'nın 24'üncü maddesinde din ve vicdan hürriyeti. Ayrıca, onayladığımız uluslararası sözleşmeler, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gibi belgeler ayrımcılık ve nefret söylemleri ve suçlarıyla hukuki mücadele açısından gerekli zemini sunmaktadır. Bu saydıklarımız, aslında, nefret söylemini cezalandırmak için yeterli hukuksal zemini oluşturmaktadır. Ancak, maalesef, Türkiye yargısı bu aşamaya henüz gelemedi.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, nefret söylemi ve bunun yol açtığı nefret suçlarının oldukça yoğun yaşandığı bir ülkedir. Bu suçlar, taciz veya hakaretten mülk ve eşyalara zarar vermeye, iş yerinde zorbalıktan kundaklama ve cinayete kadar varabilmektedir. Türkiye'de, Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Yahudiler, Romanlar, Araplar, başörtülüler, Aleviler, Hristiyanlar, Ezidiler, kadınlar, LGBTİ bireyler, engelliler gibi daha birçok dezavantajlı grubun çeşitli biçimlerde nefret söylemlerine ve nefret suçlarına maruz kaldıklarına zaman zaman hep birlikte şahit olmaktayız.
Gerek siyasetçilerin gerekse medyanın ayrımcılık ve nefret söylemi üretme konusunda oldukça kötü bir karneye sahip oldukları hepimizin malumudur. Örneğin, medyanın insanların vaftiz olup olmadığını araştırmaya cüret edebilmesi, bunu bir marifet olarak görmesi, bu konuda hukuki caydırıcılığın olmadığının en büyük göstergelerinden biridir. Ayrıca, Türkiye'de evrensel değerlerin yerleştirilmediğinin de bir karinesidir.
Değerli milletvekilleri, inançlar arasında hiyerarşi kurmak ayrımcılıktır. İnsanları inançlarından ötürü teşhir etmek ve hedef göstermek nefret suçudur. Kendini vatansever gösterip siyasi rakiplerini vatan haini göstermek nefret söylemidir. Son yüz yıllık tarihimizde bile ayrımcılığın, nefret söylemlerinin yol açtığı toplumsal travmaları hep birlikte yaşadık. Örneğin, Alevi yurttaşlarımıza yönelik geliştirilen Çorum, Maraş, Sivas katliamları birer nefret suçudur.
MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Başbağlar'ı da söyle.
EROL DORA (Devamla) - Cemevlerini ibadethane olarak kabul etmemek ayrımcılıktır. 6-7 Eylülde Rum yurttaşlarımıza karşı girişilen linç girişimleri bir nefret suçudur. Bir dönem başörtülü yurttaşlarımıza karşı geliştirilen engelleyici uygulamalar ayrımcılıktır. Kürt yurttaşlarımızın evrensel insan hakları temelinde talep ettikleri kimlik haklarını teslim etmemek ayrımcılıktır. Gayrımüslim yurttaşlarımızın vakıflarına ve mülklerine el konulmuş olması ve bu sorunların henüz tam olarak giderilmemiş olması ayrımcılıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Dora.
EROL DORA (Devamla) - Üzerinden yıllar geçmiş olmasına karşın henüz aydınlatılmamış olan Hrant Dink'in katledilmesi bir nefret suçuydu.
Bunların yanında, kadını sadece anne olarak tanımlama gayreti içinde olmak, kadının gece geç saatlerde dışarıda bulunmamasını telkin etmek, kadının giyeceği kıyafete ilişkin kıstaslar belirlemek, kadının nasıl konuşacağına, nasıl güleceğine karar vermek, bunlar da ayrımcılığın ve nefret söylemlerinin birer örneğidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrımcılık ve nefret suçları bizzat insan hakları fikrine yönelik bir saldırıdır. Ayrımcılık ve nefret söylemleri, çalışma hakkının, eğitim hakkının, sağlık hakkının, barınma hakkının ve benzeri hakların da ihlalini beraberinde getirir.
Bu bağlamda, hiçbir yurttaşımızın gerek doğuştan getirdiği gerekse sonradan kazandığı kimliklerinden ötürü ayrımcılığa ve nefret suçuna maruz bırakılmadığı bir toplumsal yaşamı inşa etmek herkesten önce bizlerin görevidir diyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)