| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 17.02.2016 |
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle, Artvin Cerattepe'de doğayı ve yeşili korumak için direnen yoldaşlarımıza ve bütün Artvin halkına bu kürsüden selam ve saygılarımı gönderiyorum. Doğayı ranta kurban etmemek için sürdürdüğünüz direnişinizde Cumhuriyet Halk Partisi olarak yanınızdayız.
Değerli arkadaşlar, Suriye'de beş yıldır devam etmekte olan kriz 6 milyondan fazla Suriye vatandaşını evlerinden etmiş, 470 binden fazla kişi Suriye'deki savaşta hayatını kaybetmiştir. Türkiye ise öngörüsüz dış politikası nedeniyle tüm uyarılara rağmen, kendini Suriye krizinin içerisinde bulmuştur. Uluslararası arenada ise savaş suçu kabul edilen başka ülkelerin iç işlerine karışmak suretiyle terör örgütü ilan edilen silahlı unsurlara lojistik destek sağlamakla itham edilen bir ülke konumuna gelmiştir. Suriye gibi diktatör bir rejimi eleştirirken AB, ABD ve diğer uluslararası aktörler tarafından kendisi diktatörlüğüne evrilen bir rejime sahip ülke konumuna getirilmiştir.
Şahsi ve siyasi çıkar ve egolarınızın ulusal çıkarların önüne geçtiği bir dönemde Suriye özelinde sağlıksız dış politikanızı on dakikada eleştirebilmemiz mümkün değildir.
Kontrolsüz şekilde açılan sınır kapılarından içeri giren kişilerin ne sayısını ne kimliklerini biliyorsunuz. Kaçı sığınmacı kaçı IŞİD ya da PKK'ya mensup terör örgütü üyesi, kaçı ülkemizde 7 Hazirandan sonra Suruç, Ankara ve son olarak Sultanahmet'te yaşanan canlı bombaların katilleri olarak girmiştir? Bunları bilemiyorsunuz. Kayıt altına alamadığınız sığınmacılar nedeniyle bugün geldiğimiz noktada ne kendi vatandaşlarımız ne de ülkemize sığınan Suriyeliler kendilerini güvende hissetmektedirler.
Günübirlik, plansız ve öngörüsüz bir şekilde oluşturduğunuz Suriye politikanızda geldiğimiz noktada, görmezden geldiğiniz Suriyeli sığınmacılar bir süre sonra AB ülkelerine ulaşabilmek umuduyla çıktıkları yolculuklarda Akdeniz ve Ege Denizi'nde boğularak can vermeye başladılar. Cumhuriyet Halk Partisi olarak sizi uyardığımız zamanlarda bizi "Suriyeli kardeşlerimizi ölüme mi gönderelim?" diye eleştirdiniz. Maalesef bugün geldiğimiz noktada, bu insanlara sağlıklı ve insanca yaşayacakları bir ortam sunamadığınız için bu insanları ölüme gönderen sizlersiniz, sizin öngörüsüz politikalarınızdır.
Sahil Güvenlik verilerine göre, 2015'te Ege Denizi'nde ölenlerin sayısı 279, Uluslararası Göç Örgütünün 2015 yılında verdiği rakamlar 706 ve bu yılın ilk günlerinde, ilk ayında Ege'de umut yolculuğunda ölen mültecilerin sayısı 244'tür, kıyılarımıza vuranlardır sayabildiklerimiz. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin geçtiğimiz aylarda yayınladığı verilere göre, Türkiye'de 270 bini kamplarda, 1,5 milyonu ise devlet kontrolü olmaksızın kayıt dışı yaşamaktadır. Hükûmet kaynakları ise bu rakamın 2,5 milyondan fazla olduğunu telaffuz etmektedir. Ülkelerindeki savaş nedeniyle Türkiye'ye gelen Suriyeli sığınmacıların yaşadığı en büyük sıkıntı ise barınma, geçim ve sağlıktır. Sığınmacıların da insanca, nitelikli ve sağlıklı bir yaşam hakkına sahip olması gerektiğinin kabul edilmesi gerekir. Maalesef, sığınmacıların yaşayabilecekleri sağlıklı bir sosyal çevrenin yaratılması mümkün olamamıştır. Barınma koşullarının oldukça sağlıksız olduğu evlerde, naylon çadırlarda birkaç ailenin bir arada kaldığı, oda başına düşen kişi sayısının oldukça yüksek olduğu, hijyen sayılarının yetersiz olduğunu hep birlikte şuradan bir örnekle görebiliriz. Bu insanlar, yere bir tahta üzerine atılmış battaniyeler ve buranın dibi çamur, buralarda 3'er, 5'er kişi kalmaktadır arkadaşlar. Birazdan bir fotoğraf daha göstereceğim sizlere.
Değerli arkadaşlarım, sığınmacılara yönelik hizmetler daha çok kamplarda yoğunlaştırılmış, kamp dışındakiler açısındansa kaotik bir durum ortaya çıkmıştır. Örneğin Antalya'da Göç İdaresiyle yaptığımız görüşmelerde Antalya ilinin sığınmacılara kapalı il olduğu, kayıt altına alınan ve izin verilen 4 aile olduğu bizlere bildirilmişti ama bakın, ben size şimdi başka veriler vereceğim: Antalya'da Taşlık Kampı'nda 241, Cumalı Kampı'nda 155, TRT Kampı'nda 155, Süral Kampı'nda 120 kişi olmak üzere 671 kişi kötü koşullarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Bu kamplar devlete ait kamplar olmadığı için valiliğin buralara yaptığı bir hizmeti de yok. Devlet yetkilileri "Yok." diyor ama Almanya'dan, Hollanda'dan gelmiş doktorlarla karşılaştık buralarda. Gönüllüler tarafından yapılan yardımlarla hayata tutunmaya çalışıyorlar ancak kış koşullarında bunun yeterli olamayacağı açık. Bu kayıt dışı kamplar EXPO 2016 alanına sadece 11 kilometre uzaklıkta, iktidarın haberi yok.
EXPO 2016'nın çocuk teması, çocuklar için daha yaşanabilir dünya teması, 11 kilometre uzaklıktaki yaklaşık 450 çocuk için maalesef mümkün olmamakta.
Bu da EXPO'nun teması arkadaşlar. EXPO yerel bir olay değildir, dünyaca kabul edilmiş çok büyük organizasyonlardan biridir ve Antalya'da yapılmaktadır ve EXPO'ya 11 kilometre uzakta 450 tane çocuk vardır çamurun içerisinde yaşayan, sağlıksız koşullarda, kayıt dışında; okula gidemediler, sağlık kayıtları yok, tutulamıyor, aşıları yapılamıyor.
Bu da bir kızımız, yine Suriyeli göçmenlerden. Bu güzel çocuklara kıymamamız gerekiyor.
Bu fotoğraflardan da görebileceğimiz gibi insanca ve sağlıklı bir ortamda yaşayamıyorlar. Son derece sağlıksız koşullarda yaşamlarını devam ettirmeye çalışan bu insanların yaşadıkları ve topluma da yansıyan sağlık problemleri ise Hükûmetin ilgisizliği nedeniyle her geçen gün daha ciddi boyutlara ulaşmaktadır.
Trajikomik olan ise, Sağlık Bakanlığının kamp dışında yaşayan bu kalabalık nüfusun tespit edilmesine yönelik olağan dışı durumun gerektirdiği çabayı göstermemesidir. Savaşa bağlı çöken sağlık hizmeti nedeniyle uzun süredir sağlık hizmetinden yararlanamayan sığınmacı nüfusun, sınır illeri başta olmak üzere, tüm ülkede çok boyutlu ve devasa sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalma tehdidinin hafife alındığı, önemsenmediği, göz ardı edildiği inkâr edilemez bir gerçektir. Bir politika belirlemeden kabul edilen 2,5 milyondan fazla Suriyelinin, sağlık gibi tüm toplumu doğrudan etkileyen bir alanda bu kadar kendi başlarına bırakılmış olması ve halkın sağlığının olumsuz etkilenmemesi için gerekli tedbirlerin hâlen alınamamış olması, Türkiye'nin göç politikalarında da hayalperest dış politikaları gibi her adımı hesaplayamadan hareket ettiğini göstermektedir.
Suriyeli mültecilerden bulaşacak salgın hastalıklar, eğer tüm çağrılarımıza rağmen önlem alınmaması konusunda ısrarlı davranılırsa hızlı biçimde artacak ve bunun olumsuz etkileri tüm toplumda görülecektir. Sağlıksız bir şekilde hayatlarını devam ettirirken aşıları yapılamayan bu çocuklar -ki çok tedavi edilebilir; kızamık, hepatit A, B, sıtma gibi birçok koruyucu aşılar yapılabilmektedir ama- kayıt dışı kardeşim.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Hayır, kayıt dışı değil.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) - Sayın Vekilim, kayıt dışındaki insanları aşılayamazsınız. Suruç'ta sokağa çıkma yasağı var, hizmet götürüyorsunuz, yok böyle bir şey.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Siz hekim misiniz? Ben hekimim ve aşıladığımı biliyorum, tek tek, hepsini.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) - Hekimiz, hekimiz.
AB'den alınacak 3 milyar avro karşılığı kabul edilen geri kabul anlaşması, aslında bir köle pazarlığıdır. Oysa, sığınmacıların insanca yaşayabilmelerini, sağlık, eğitim ve istihdamları için, 300 milyar avro ile en az yirmi yılda sağlayıp düzeltebiliriz.
Sığınmacıların gerçekleştirdikleri doğumlara bakıldığında günde ortalama 96 doğum, toplamda 120 binden fazla doğum gerçekleşmiştir. "Buralarda bir çocuk doğurursak kalırız." diye düşünüyorlar ama başka bir şey var. Tabii ki doğum kontrolü yapılamamaktadır. Bu doğumların çoğunda... TÜİK verilerinde, Suriyeli genç kadınların gebelik oranı yüzde 126'dır.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Sağlık Bakanlığı olarak bütün, doğum kontrolü dâhil hepsi yapılıyor.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) - Siz görmüyorsunuz, "Yok." diyorsunuz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Hayır, yanlış söylüyorsunuz Sayın Vekilim.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) - Valiliğe sorun, Göç İdaresine sorun; buyurun telefonu, arayın, "Yok." diyeceklerdir size.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Sayın vekil Diyarbakır'a gitmiş mi acaba?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Efendim, bakın, onların sanal TC olarak kaydını yapıyorsunuz sisteme ve kaydını girdiği an bütün aşıları dâhil her şeyi...
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) - Sözlerimi tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN - Sayın Kara, siz devam edin efendim, Genel Kurula hitap edin.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) - Sığınmacılar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kara'ya, laf atma nedeniyle sözlerini tamamlayamadığı için ilave süre veriyorum.
Buyurun Sayın Kara.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Ama doğruları söylesin, doğruları.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) - Sığınmacılar hem yerel hem de ulusal düzeyde çok hareketli bir nüfus olduklarından sağlık verilerinin dijital ortamda olması gerektiği kanaatindeyiz. Tüm bu nedenlerle, torba yasalarınızı geçirmek için yoğun bir mesai harcadığınız bu Mecliste toplumun gerçek sorunlarını hep arka plana itiyorsunuz. Sağlık önemli bir sorundur arkadaşlar. Sağlıklı bir topluma sahip olmadığımız sürece yaptığınız hiçbir politikanın da anlamı yoktur.
G20 için Serik'te yapılan ve çöken köprüdeki, Aksu'da yapılan ve tramvay geçemeyeceği için yıkılacak köprüdeki zarar maliyetleri bile bu çocukların sağlık, barınma ve eğitim masraflarını karşılayacaktır.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)