| Konu: | Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 16.02.2016 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tek tip insan, eleştiri olmadan ya da gerçekten, insanların sözleri boğazına düğümlenmişken ve insanlar kendilerini ifade edemezken ne araştırma olabilir ne geliştirme olabilir ne üretim olabilir, aslında hiçbir şey olmaz, yaratıcı hiçbir şey de çıkmaz maalesef. O nedenle, Şırnak'a gitmeye, uzaklara gitmeye gerek yok. Ama, daha iki gün önce İstanbul Kadıköy'de toplantı, gösteri hakkıyla, ifade özgürlüğüyle ilgili yaşadığım bir durumu size aktararak bu ülkede neden icat olmadığını, neden mucit olmadığını, neden buluş yapılamadığını, neden gerçekten çocukların o sıkışmış eğitim içerisinde kaldığını ve sadece, belki daha önce de ifade ettiğim gibi, sermayeye hizmet etmek, sermayenin çıkarları için, bir şeyleri geliştirmek için bazı akılların ortaya koyduğu şeylerin araştırma ve geliştirme sayılabileceğini söylemek istiyorum.
Evet, sokakta bir kadının çıplak bedeni teşhir edildi. O yaptı, bu yaptı, yapmadı; bunların hiçbir önemi yok ama hepimiz bununla sarsıldık, özellikle kadınlar sarsıldı. Ve İstanbul'da Kadıköy'de de kadınlar sokağa çıktılar, topu topu 60-70 kadın ve dediler ki: "Savaşa hayır, barış hemen şimdi." ve Cizre'deki insanlara da selam gönderdiler. Hemen megafonla bir ses geldi: "Terörü öven sloganlar atmayın." Ben milletvekili olarak, bir de hukukçu olarak neyin neyi övdüğünü veya övmediğini ya da protestonun hak olup olmadığını, ifade etmenin nasıl bir şey olduğunu, özgürlüğün olup olmadığını biliyorum, sizler de biliyorsunuz. Sonuçta hepimiz burada, aynı çatı altında milletvekili olmuş insanlarız ve sadece herhâlde bu kürsüden olan bir ifade özgürlüğü için yaşamıyoruz bu ülkede, başka insanların ifade özgürlüğünü de, protesto hakkını da garanti altına almak için buradayız aynı zamanda. Ve giderek giderek, kalkanlarla kalkanlarla kuşatıldık, kıstırıldık, daha fazla üstümüze üstümüze geldiler ve ben orada bir mülki amir yardımcısını aradım. Bana dedi ki: "Biz devletin hukukunu savunuyoruz." "Devletin hukuku" nedir arkadaşlar? "Devletin hukuku" diye bir şey mi var? Hukuk dediğiniz şey -ki şu gün en eksiğiyle gediğiyle olan bile-aslında insanların, yani ticarette olsun, aile hukukunda olsun, başka konularda olsun özgürlüğünü korumak için ama bunu özellikle devlete karşı korumak için zaten üretilmiş kavramlardır çünkü devlettir güçlü olan, vatandaş güçlü değildir, vatandaş zayıftır, korunması gereken odur. Ve en ufak bir protestoya dahi, barışçıl bir protestoya, 60 kadının toplandığı, sadece orada kalkıp da bir basın açıklamasını okuyacakları bir protestoya dahi izin verilmeyen bir ülkeden ne buluş çıkar ne mucit çıkar ne özgürlük çıkar, hiçbir şey çıkmaz; tek tip insan çıkar.
Şurada kalkıp hepimiz aynı konuşmaları yapsak çok sıkılmaz mısınız bu Mecliste? Gerçekten farklı düşünceleri ifade etmesek çok sıkılmaz mısınız? O zaman, polis, bu gücü nereden alıyor? Bu gücü vermeyin Emniyet görevlilerine. Oradaki Emniyet görevlileri, barışçıl bir gösteri varsa, oradaki insanları korumak için vardır; onlara karşı olmak, onları bastırmak, onları durdurmak için değil. Bunun gidebileceği tek yer faşizmdir, buradan faşizm çıkar, başka hiçbir şey çıkmaz ve insanlar soluksuz kalırlar, kendilerini ifade edemezler. Ondan sonra da gerçekten, gelişmiş bir toplum değil, bugün işte içeride yaşadığımız savaş gibi, dışarıda da aslında en kadın düşmanı olan o ittifak bulduğumuz ülkelerle, Katar'dı, Suudi Arabistan'dı gibi ülkelerle ya da öncesinde karşı çıkıp şimdi, bugün müttefik olduğumuz İsrail gibi ülkelerle yalnız başımıza kalırız. Daha özgür bir ülkeden daha büyük şeyler çıkar, daha güzel insanlar çıkar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)