GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın, Suriye bağlamında yaşanan gelişmelere ilişkin Hükûmet adına gündem dışı açıklaması nedeniyle CHP Grubu adına konuşması
Yasama Yılı:1
Birleşim:39
Tarih:16.02.2016

CHP GRUBU ADINA ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanımızın vermiş olduğu brifingi dinledik hepimiz. Keşke daha uzun olsaydı Sayın Bakanım, biraz daha detaylı olsaydı çünkü bazı sorular var. Sayın Dışişleri Bakanımızın da burada olduğunu görüyoruz, belki o on dakikayı siz kullanmak isterseniz memnun oluruz.

Şimdi, doğrusu, Suriye konusunun şu anda bir çıkmaza girdiğini hepimiz görüyoruz. Suriye konusu, başlangıçta Esad ile muhalifler arasında bir sorun olarak başladı, birinci evresiydi. İkinci evresi "Vekâlet savaşı" dediğimiz bir dönem yaşadık, uzunca bir dönem, yaklaşık üç yıllık bir dönem ve son olarak da Rusya'nın bombardımana başlamasıyla birlikte artık vekâlet veren ülkeler doğrudan alana inmeye başladı. İşte bu noktada işin boyutu değişti. Şimdi, Türkiye, Amerika'yla çok uzunca bir süre müttefik ilişkisine sahip ama Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye'yi maalesef müttefik ilişkisinin gereği gibi görmüyor. En son yapılan açıklamalarda da PYD ile Türkiye'yi aynı kefeye koyması düşündürücü. Diğer taraftan, Rusya, özellikle bombardımana başladığından bu yana, arazide çok büyük etki doğuran, sonuçlar doğuran bir alan açtı Esad'a; Esad, âdeta can çekişiyordu, Esad'ı diriltti, şimdi Esad'a ülkeyi tekrar kontrol etme olanağı sağlattırmak istiyor.

Evet, Amerika Birleşik Devletleri'nin bu konuda bizimle ters düştüğü doğru, en azından şu anda bizi desteklemediği doğru. Rusya'nın Suriye'yi âdeta işgal etmeye çalıştığı, gerek Akdeniz'den gerek hava sahasıyla gerekse karadaki bazı eğitici birlikleriyle Suriye'de büyük bir zulüm yaptığı, bu da doğru. Türkiye'de mültecilerin olduğu, Avrupalıların ve diğer ülkelerin bunlara bakmadığı, o da doğru. Bunların hepsi doğru. Peki, bu krizin sebebi ne, kim bunun sebebi? Bu krizi buraya getiren bunları düşünmedi mi? Suriye gibi kaygan bir zeminde zar zor kontrol edilen, farklı mezhebi yapısının olduğu, etnik yapının farklı olduğu bir yerde böyle bir dinamiği değiştirdiğimiz zaman Suriye'nin bu noktaya geleceğini bilmiyor muyduk? Dolayısıyla, bu krizin yaratıcısı bizleriz. Niye bu kriz bu noktaya geldi? Biz sonuçlarını tartışıyoruz.

Bize deniyor ki: "Mültecilere bakmayalım mı?" Kimse size bakmayın demiyor. "Rusya'nın bombardımanı oluyor, insanları öldürüyor, kınamayalım mı?" Elbette kınayın. "PYD koridor genişletiyor, buna karşı çıkmayalım mı?" Elbette çıkalım. Bunların hepsini yapalım ama bunların hepsi sonuç, sebep değil. Biz sonuçları tartışıyoruz, sebepleri unuttuk, sonuçlarla bir noktaya gitmek istiyoruz ve birbirimizi suçluyoruz. Bu konu, Türkiye'nin ulusal güvenliğini ilgilendiren bir konu. Gelinen aşama itibarıyla da Türkiye neredeyse savaşın içine sürükleniyor adım adım, adım adım o noktaya gidiyor.

Biz, doğrusu Meclise Hükûmetin bilgi vermesini istiyorduk, bu konuda bugün bu sağlanmış oldu; teşekkür ederiz, bu önemli. Başka konularda da keza, bu mekanizmayı keşke biz istemeden siz yapsanız daha mutlu oluruz, teşekkür ederiz. Çünkü, bu hepimizin konusu, burada iktidar, muhalefet diye bir olay yok, Türkiye'nin güvenliği konusu. Biz Türkiye'ye herhangi bir yerden saldırı olması hâlinde angajman kuralları, meşru müdafaa çerçevesinde buna yekvücuduz, tamamen karşıyız; burada hiçbir tereddüdünüz olmasın. Ama, biz burada başka bir şey tartışıyoruz: Türkiye'nin adım adım Suriye'deki iç savaşa askerî müdahaleyle dâhil olmasını tartışıyoruz; konu bu. Şimdi, bu noktada bazı şeyleri, bazı hususları birlikte değerlendirmek istiyorum.

Bir, biz böyle bir müdahaleye dâhil olursak, arazide bize destek veren bir unsur var mı? Kim var bize destek verecek? Muhalifler gitmiş. Muhalifler eğer Halep'in yarısı da düşerse yarısını kontrol ediyorlar. Halep düşüyor, bir İdlip kalıyor muhaliflerin elinde. Muhalifler kaçıyor. Esad mı bize yardımcı olacak, IŞİD mi bize yardımcı olacak, PYD mi bize yardımcı olacak? Türkiye'yi böyle karanlık bir noktaya götürecek adımlardan kesinlikle uzak olmak gerekiyor.

Sınırın dışında müdahale. Türkiye, Suriye denkleminde sadece Azez ile Kilis arasına sıkıştı, 40 kilometre derinlikte bir alan. Başka bir alan kalmadı. Türkiye sıkıştırıldı, oradan da PYD'nin alan genişletmesi, Rusya'nın hava bombardımanıyla Türkiye, Suriye tablosundan tamamen dışlanıyor, hem diplomatik olarak dışlandı hem de şimdi askerî olarak dışlanıyor; bunu bir kere tespit etmek lazım.

Şimdi, başka bir öz eleştiri de yapmak lazım. Efendim, Fırat'ın batısına geçerse bu kırmızı çizgi. Niye Azez bu kadar önemli? Çünkü koridor var, insani yardımlar muhaliflere gidiyor, oradaki halka gidiyor; tamam doğru, bunu anlıyoruz. Peki, sadece teorik bir yanlışlığı tespit etmek istiyorum. Fırat'ın batısına geçerse kırmızı çizgi. Peki, doğusunda kalınca kırmızı çizgi değil mi? Afrin'in doğusuna geçerse kırmızı çizgi, güzel. Peki, Afrin'de kalınca tehdit değil mi, bu anlayışla gidersek? Yani, burada bir çelişki var. Biz bu çelişkiyi iki farklı eksende götüremeyiz, bunu bir uyumlaştırmak lazım.

İki, Suriye sınırımızın uzunluğu ne kadar? 911 kilometre -yanlış hatırlamıyorsam- bunun 650'si neredeyse PYD'nin kontrolüne geçmiş. Peki, Rusya'nın bombardımanı dört ay önce başladı, ondan önce niye biz müdahale etmedik? Madem orada bu hassasiyetle hareket ediyorsak niye müdahale etmedik? Yani illa Azez mi çok kritik? Burada da bir çelişki var.

Bir başka konu: Şimdi...

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Daha önce IŞİD'teydi, IŞİD'te. Sen IŞİD'den rahatsız olamazsın herhâlde!

ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Müsaade edin.

Şimdi, Rusya'nın bir stratejisi var. Rusya ne yapmak istiyor? Bizim gördüğümüz kadarıyla, Rusya, muhalifleri önce aradan silip süpürmek istiyor, Suriye dışına itmek istiyor. Güzel...

İkinci aşama ne? Şunu demek istiyor uluslararası topluma? Esad'dan mı yanasınız, IŞİD'den mi yanasınız? Böyle bir olasılık çıkıyor ortaya ve Türkiye tezlerini burada da tamamen kaybediyor. Suriye politikası hakikaten çökmüştür. Bunu bir eleştiri olarak artık söylemiyoruz, bir gerçek bu, bunun eleştiriyle bir alakası kalmadı. Düzeltmemiz lazım bazı şeyleri.

Bir başka konu: Şimdi, bizim bazı durum tespitleri daha yapmamız gerekiyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin bu politika değişikliğinde ne etken oldu, bu kadar uzunca bir süre Esad'ın gönderilmesi önceliğini gündeme almışken ne oldu da bir anda bu önceliği değiştirdi, IŞİD'le mücadeleyi öne aldı?

Bakınız, Amerika Birleşik Devletleri, maalesef, bizim müttefikimiz ama arkamızda durmuyor. Bunun da tespit edilmesi lazım. Rusya'nın arkamızda durmadığı gibi, karşımızda durduğunu, İran'ın arazide Türkiye'yle en azından psikolojik olarak çatıştığını bilmemiz lazım.

Böyle bir durumda biz Suudi Arabistan ve Katar'la hareket ediyoruz. Suudi Arabistan'ın gücü olsaydı Yemen'de kullanırdı ve bir sonuç alırdı. Kullandı da ne oldu? Bugün Yemen paramparça oldu. Suudi Arabistan'ın peşine takılıp veya onunla birlikte hareket edip, Katar'la birlikte hareket edip bölgede bir şeye şekil vereceğimizi zannediyorsak burada da yanılıyoruz. Bir kere bundan uzak durmamız gerekiyor.

"Suriye'de, peki, bu eleştiri ama siz ne düşünüyorsunuz?" denilebilir. Bir kere, her şeyden önce, biz diplomatik çözümü tercih ediyoruz. Suriye sorununun diplomatik çözüm dışında bir çıkış yolu yok, askerî bir çözüm yok, alan kazanmalar sürekli olmayacak. Sürekli böyle giderse iç savaş ve sürekli toprak değişikliği ve toprakların farklı gruplar tarafından kontrolünün, kapısını açan bir süreç başlayacak. Dolayısıyla, biz ne istiyoruz Suriye'de? İç savaşın sonlandırılması. Bu, diplomatik çözümle... Ateşkes... Suriye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğünün mutlaka korunması konusunda biz durmalıyız. Terör örgütlerinin Suriye'nin geleceğinde bir yeri olmamalı, masada da olmamalı bunlar. Suriye'nin geleceğine Suriye halkı karar vermeli, başka bir güç karar vermemeli. Başta Rusya olmak üzere orada askerî güç kullanan bütün ülkeler Suriye'yi terk etmeli. Suriye'deki bütün halkların hakları anayasal garanti altına alınmalı. Bizim sınırımızda bize yönelik veya Suriye'nin toprak bütünlüğüne yönelik herhangi bir oluşuma karşı durmalıyız. Suriye'nin seküler ve demokratik bir ülke olması için çalışmalıyız. Bu konuda çaba sarf etmeliyiz. Ve en nihayetinde Türkiye'ye gelmiş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Mikrofonunuzu açıyorum, sözlerinizi tamamlayınız Sayın Yılmaz.

ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ve Türkiye'ye gelmiş, yerleşmiş, savaştan kaçmış burada bulunan Suriyeli mültecilerin barış sağlandıktan sonra vatanlarına dönmesini istiyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)