GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:38
Tarih:11.02.2016

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, AR-GE çalışmaları esasen inovasyon süreçlerinin en önemli aşaması. Dolayısıyla, bir mal veya ürünün üretim süreci ve pazara, piyasaya sürülmesinin en önemli, hatta başlangıç noktası olan hiç kuşkusuz o mal ya da ürünün ya da o metanın öncelikli aşaması olan bilgi birikiminin oluşması gerekiyor. Tabii, bilgi birikiminin yoğunlaştığı ve oluştuğu alanlar da hiç şüphesiz üniversitelerdir. Dolayısıyla, genel anlamda, tüm hatiplerin dile getirdiği gibi, Türkiye'deki üniversitelerin eğitim düzeyi ortada. Ama, ben, özellikle Iğdır Üniversitesinin şu anda içinde bulunduğu koşulların bu AR-GE çalışmaları kapsamında huzura getirilen kanunun amacına uygun bir eğitim düzeyinde olmadığını belirtmek isterim.

Değerli arkadaşlar, Iğdır Üniversitesi 2008 yılında kurulmuş bir üniversite. Iğdır coğrafi konumu itibarıyla İran, Azerbaycan ve Ermenistan'la komşu olan, 3 ülkeyle komşu olan nadir bir ilimiz. Bu ilimizde kurulan üniversite 2008 yılından bu tarafa geçen süre içerisinde hâlâ altyapı sorunlarını, bina gibi fiziki sorunlarını halletmiş değil. Daha da önemlisi, bu üniversitemizde yeterli, nitelikli öğretim elemanı bulunmamaktadır ve kendisiyle aynı yıllarda kurulmuş benzer üniversitelerle âdeta farklı bir uygulamaya tabi tutulmaktadır. Yani, Iğdır Üniversitesi ismi itibarıyla üniversite olmakla beraber, aslında, İstanbul, Ankara gibi batı şehirlerindeki bir özel kolej düzeyinde bile bir eğitim düzeyine sahip değil.

Siyasal iktidarın lise mezunlarını salt "üniversite" adı altında apolitikleştirmek duyarsızlaştırmak ve dört beş yıllık gibi bir süreci kaybettirmek adına mantar üretir gibi her ilde üniversite üretmesi, üniversite kurması aslında "üniversite" kavramına, üniversiteden amaç edinilen bilginin oluşumuna uygun düşmemektedir.

2006 yılı itibarıyla Iğdır'la denk olan ve aynı yıllarda kurulmuş olan örneğin Osmaniye Üniversitesi eski rakamla 26 trilyon 600 bin, Ardahan Üniversitesi keza 26 trilyon 800 bin, yine Bayburt Üniversitesi 31 trilyon gibi bir bütçeye sahip; buna mukabil Iğdır Üniversitesinin bütçesi 17 trilyon. Yani denk üniversitelerle mukayese ettiğimizde, bu üniversitelerin bütçelerinin yarısı kadar bir bütçeye sahip ve bütçe ancak personel giderlerine yetmektedir.

Yine, daha da önemli bir konu: Özlük hakları Iğdır Üniversitesi tarafından ödenen, doçentlik ve yardımcı doçentlik... Doktora tezi yapan ama tüm özlük hakları Iğdır Üniversitesince karşılanan fakat batıdaki üniversitelerde doktoralarını ve doçentlik tezlerini hazırlayanlar bu süreç bittikten sonra Iğdır Üniversitesine dönmemektedir.

Yine, Iğdır Üniversitesi coğrafik konumu itibarıyla İran ve Azerbaycan gibi komşu ülkelerden maliyet itibarıyla Türkiye'deki hocalardan daha ucuz bir maliyete doçent ve profesör temin etmesine rağmen, Yükseköğretim Kurulu maalesef bu ilgili branşlarda bölüm açılmasına izin vermemektedir.

Dolayısıyla, üniversitelerde bilimin gelişmesine olanak sağlayacak altyapıyı, bilimin gelişmesine ve bu AR-GE ve inovasyon süreçlerine katkı sunacak o bilgi birikiminin oluşmasının temeli olan üniversiteleri geliştirmediğimiz sürece bu tür kanun tasarıları ancak birkaç üniversitede eğitim veren hocaların ve yine batıdaki sermaye sınıfının çıkarlarına yaramış olacaktır, yoksa ülke genelinde istenilen sonucu elde etmemize imkân vermeyecektir.

Teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)